Almanya parlamentosu, 2 Haziran'da, Osmanlı İmparatorluğu'nun yanı sıra o zamanki Alman Krallığı'nın sorumluluğuna da vurgu yaparak 'Ermeni Soykırımı Tasarısı'nı kabul etti.

Cumhurbaşkanımız;

'Ey Almanya! Siz önce holokostun hesabını vereceksiniz. Öldürdüğünüz 100 bini aşkın Namibyalının hesabını vereceksiniz. Siz, sözde Ermeni soykırımı oylaması yapacak, varsa belki en son ülkesiniz.' dedi.

Holokost, Nazilerin uyguladığı Yahudi soykırımına verilen ad.

Almanya 'Yahudi Soykırımı'yla hem tarih, hem hukuk önünde yüzleşti.

Namibya konusunda sorun yaşayacağını da hiç sanmıyorum.

***

Namibya'da ne oldu?

'Afrika Dalaşı'nda diğer sömürgecilerden geride kalan Almanya, 1891'de kendine bu bölgede yer buldu. Verimli toprakları, elmas dahil bütün madenleri ele geçirdi, hayvancılıkla uğraşan yerli halkı köleleştirdi.

1904'te isyan eden, yerli halktan Hereoları, Waterberg Savaşı'nda yendiler. Daha sonra isyan eden Namaları da yendiler. Hereoları ve Namaları, çoluk çocuklarıyla Omaheke Çölü'ne sürdüler. Savaşta ölenlerin yanı sıra susuzluktan, su kuyularına atılan zehirden binlercesi öldü; kalanlar katledildi, tecavüze uğradı. Katliam 1907'ye kadar sürdü.

Namibya yerli halkının, 130 bin olan nüfusu 15 binlere düştü.

Almanlar, kaybettikleri Büyük Savaş'tan sonra 1918 yılında Versay Anlaşması'yla Namibya'dan çekildiler.

***

Yapılanlar yıllar sonra, Alman kamuoyunda; kimse 'kanı bozuk' olmakla, 'vatan haini' olmakla suçlanmadan, serbestçe tartışıldı.

Almanya 'Namibya Katliamı'yla da yüzleşti. Resmen olmasa da meclis başkanı soykırımı kabul etti; hükümet nezdinde özür dilendi.

Bu gibi konularla ilgilenen, BM İnsan Haklarını Teşvik ve Korunması Alt Komisyonu, 1985 yılında 'Whitaker Raporu'nu kabul etti.

Rapor Namibya'da yapılanların 'soykırım' olduğunu söylüyordu. Genel Kurul'a gelmese de; daha sonraki 'Ruanda ve Yugoslavya soykırım davaları'nda, mahkeme kararlarına temel teşkil etti.

Bu raporun 24. paragrafında, dünyada diğer yaşanan benzer olaylarla birlikte Ermeni Tehciri'nin de soykırım olduğu tespiti var.

***

AKP'li aklı evvel bir milletvekili, 'TBMM tarafından Namibya Katliamı'nın soykırım olarak tanınması' için önerge vereceğini söylemiş.

Tam da kaş yaparken göz çıkarma eylemi…!

Tamam!

Almanya'nın, 2 Haziran'da aldığı karar yanlıştı!

Siyasi kimliği olan yasama organlarının, böylesi hukuki olaylara ilişkin karar alması doğru değildir ve uluslararası ilişkileri şirazesinden çıkarabilir.

Kınamak, karşı çıkmak hepimizin olması gereken tepkisi…

Buna karşın; eziklik kompleksiyle bağırıp çağırarak, 'öfke rüzgarıyla alınacak kararın, bize fırtına olarak dönme olasılığı yüksektir.'

Birincisi;

Durup durup da, Alman parlamentosunun kararından hemen sonra bu katliamı hatırladığımız için, kararın 'insani bir kaygıyla' alındığına kimseyi inandıramayız.

Adama 'Aklına şimdi mi geldi?' diye sorarlar.

İkincisi;

Yıllarca savunduğumuz, uluslararası bilim çevrelerinden de destek gören 'arşivlerin açılması ve soykırım konusunun tarihçilere bırakılması' tezimize de ters düşer.

Üçüncüsü daha vahim…!

TBMM'de alınacak 'Namibya Katliamı bir soykırımdır' kararını desteklemek için, gündeme getirilmesi gereken en önemli belge yine 'Whitaker Raporu' olacaktır.

Böyle bir karar almak bu raporu ve raporun içeriğini kabul etmektir. Yani 'Ermeni Tehciri'nin de 'soykırım' olduğunu kabul etmek anlamını taşır.

***

Her zaman söylediğim gibi, bu bir diplomasi sorunudur ve akılcı olmak gerekir.

Atılacak bu fevri adımla; Almanya köşeye sıkıştırılmak istenirken, Türkiye'nin köşeye sıkışması kaçınılmazdır.

Bu da 'kendi ayağına kurşun sıkmak'la eş değerdir.