İslam dininde şehitlik kavramı, oldukça yüce ve kutsal bir mertebe olarak kabul edilir. Şehitler, Allah yolunda canlarını feda eden, imanları uğruna mücadele ederken hayatlarını kaybeden kişiler olarak tanımlanır. Ancak, şehitlik kavramının kapsamı ve hangi durumlarda bir kişinin şehit sayılacağı konusunda, İslam alimleri arasında çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Şehitlik Nedir?
Öncelikle, Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hadislerinde, şehitlik kavramının geniş bir şekilde ele alındığını görmekteyiz. Allah Teala, Kur'an-ı Kerim'de şehitler hakkında şöyle buyurmaktadır: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar." (Âl-i İmran, 3/169) Bu ayet, şehitlerin Allah katındaki yüce makamını açıkça ortaya koymaktadır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) de çeşitli hadislerinde şehitlik konusuna değinmiş ve bazı durumlarda ölen kişilerin şehit sayılacağını belirtmiştir. Örneğin, bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Şehitler beştir: Vebadan ölen, karın hastalığından ölen, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda şehit olan." (Buhari, Cihad, 30) Bu hadis, şehitlik kavramının sadece savaş meydanında ölmekle sınırlı olmadığını, farklı şekillerde hayatını kaybedenlerin de şehit mertebesine erişebileceğini göstermektedir.
Yanarak Ölenler Şehit Midir?
Peki, yanarak ölmek şehitlik sayılır mı? Bu sorunun cevabı için, İslam alimlerinin görüşlerine ve İslami kaynaklara başvurmamız gerekmektedir. İslam alimleri, genel olarak, bir müminin herhangi bir musibete uğrayarak vefat etmesi durumunda, sabrederek ve Allah'a tevekkül ederek ölmesi halinde, şehit sevabı alacağı görüşündedirler. Bu bağlamda, yangın gibi büyük bir felakette hayatını kaybeden kişilerin de, eğer iman üzere ölmüşlerse ve bu musibete sabırla katlanmışlarsa, şehit mertebesine erişebilecekleri düşünülmektedir.
İslam alimleri, şehitliği "dünyevi şehitlik" ve "uhrevi şehitlik" olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Dünyevi şehitler, savaş meydanında Allah yolunda canlarını feda edenlerdir. Bu kişiler, yıkanmadan ve kefenlenmeden, üzerlerindeki elbiseleriyle defnedilirler. Uhrevi şehitler ise, çeşitli musibetler sonucu vefat eden ve Allah katında şehit sevabı alacağına inanılan kişilerdir. Bu kişiler, normal cenaze işlemlerine tabi tutulurlar, ancak Allah katında şehit mertebesinde değerlendirilirler.
Yangın kurbanları, bu sınıflandırmaya göre "uhrevi şehitler" kategorisinde değerlendirilebilir. Çünkü onlar, büyük bir musibet sonucu hayatlarını kaybetmişler ve bu duruma sabırla katlanmak zorunda kalmışlardır. İslam alimleri, böyle durumlarda ölen kişilerin, eğer iman üzere ölmüşlerse ve Allah'ın takdirine rıza göstermişlerse, şehit sevabı alacaklarını belirtmektedirler.
Ancak, burada önemli bir noktayı vurgulamak gerekmektedir. Şehitlik mertebesine erişmek için, kişinin sadece belirli bir şekilde ölmesi yeterli değildir. Asıl önemli olan, kişinin hayatı boyunca Allah'ın emirlerine uygun yaşaması, ibadetlerini yerine getirmesi ve güzel ahlak sahibi olmasıdır. Yani, bir kişinin şehit olup olmadığını sadece ölüm şekline bakarak belirlemek doğru değildir. Allah Teala, kullarının kalplerindekini ve niyetlerini en iyi bilendir.
Kartalkaya'daki yangın faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın durumunu değerlendirirken, bu hususları göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Onların, büyük bir musibet sonucu hayatlarını kaybettikleri ve bu duruma sabırla katlanmak zorunda kaldıkları açıktır. Dolayısıyla, İslam alimlerinin görüşleri ışığında, eğer iman üzere ölmüşlerse ve Allah'ın takdirine rıza göstermişlerse, şehit mertebesine erişme ihtimalleri yüksektir.
Bununla birlikte, yaşanan bu elim olay, bizlere hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. İslam dini, hayatın kutsallığına büyük önem verir ve her türlü can kaybının önlenmesi gerektiğini vurgular. Bu nedenle, yangın gibi felaketlerin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması, İslami açıdan da büyük önem taşımaktadır.