gündemimizde olan ve tüm yıla yayılacak başta elektrik olmak üzere enerjide yaşanan çalkantıların birçok nedeni var. Bu nedenleri elbette genel ülke politikalarından soyutlayamayız. Pandemi ile beraber tüm dünyada enerji fiyatları düşüş gösterirken yanlış alınan bir takım kararlar ülkemizdeki düşüş yerine artışı neden olmuş tüketicilerin tamamen aleyhi olan bir noktaya taşımıştır. 2021 yılında üst üste alınan faiz indirim kararları ile de sorun artan enflasyonla birlikte büyümüştür. Enerji zamlarının asıl nedeni ülkemizde çok uzun yıllardır uygulamaya konulan ve ısrarla sürdürülen özelleştirme ve piyasalaştırma uygulamalarıdır. Elektrik Mühendisleri Odasının bu duruma yönelik şöyle bir tespiti var: 'Elektrik dağıtım bölgelerinin de özelleştirilmesiyle birlikte ne yazık ki, maliyetlerden bağımsız olarak da zam üreten bir sistem oluşmuştur. Salgın döneminde tüm dünyada
talep daralması nedeniyle elektrik üretiminde kullanılan doğalgaz ve kömür gibi birincil enerji kaynaklarında yaşanan fiyat düşüşleri, ülkemizde elektrik faturalarında yer alan 'dağıtım bedeline' zam yapılarak indirime dönüşmesi engellendiği gibi, bugün doğalgaz ve ithal kömürdeki artış nedeniyle zam yapılmak zorunda kalındığı ifade edilmektedir. Elektrik enerjisindeki maliyet artışları; tüm mal ve hizmetlerde temel girdi niteliğinde olduğu için iğneden ipliğe tüm ürünlerin pahalılaşmasına neden olmaktadır. Kamunun düzenleyici rolünün bile silikleştiği bu dönemde, başta dağıtım şirketlerinin özelleştirme bedelleri için uluslararası finans çevrelerinden aldığı döviz bazlı krediler olmak üzere, enerji sektörünün borcunu kapatma odaklı politikalar; yurttaşları hızla yoksullaştırmaktadır. Enerji maliyetlerinin artması; tüm ekonomiyi etkileyen, enflasyonu artıran bir olgudur. Bu nedenle enerjide, üretiminden başlayarak, tüketimine kadar tüm süreçler kamu yararı esasına göre yeniden planlanmalıdır. Özelleştirilen santralların kamulaştırılmasının yanında, kamunun düşük maliyetle üretim yapmak için yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapması gereklidir. Elektrik dağıtım bölgelerinin de kamulaştırılarak, merkezi planlama ilkelerine geri dönülmesiyle elektrik faturalarında gerçek anlamda bir denge oluşacaktır. Enerjiye erişim bugün tüm dünyada temel insan haklarından biri olarak kabul görmektedir. Enerji fiyatlarının ulaşabilir düzeyde tutulması, yoksullukla mücadelede temel ilkelerden biridir.'
THD'nin de konuyla bağlantılı çalışmasını bu noktada dikkate almak gerekiyor. 'Özellikle son elektrik zamları ile birlikte dört kişilik bir hanenin aylık ortalama 230 kilowat saat elektrik tüketimi için ödeyeceği bedel 211TL'den 371,50TL'ye yükselecektir. Yani, dört kişilik hanenin ortalama aylık elektrik tüketim bedeli %76 zamlanmıştır. Dört kişilik bir hanenin aylık ortalama doğal gaz tüketimi 80.33 m³'dür. Bu miktar Türkiye'nin soğuk bölgelerinde ve soğuk mevsimlerinde iki ile beş kat artmaktadır. Doğal gaza yapılan zam ile birlikte dört kişilik hanenin aylık ortalama doğal gaz gideri 181.3TL'den 226.6TL'ye yükselecektir. Dört kişilik hanenin aylık ortalama elektrik ve doğal gaz giderleri toplamı 598TL olacaktır. Kış aylarında ise doğal gaz tüketimi ve gideri ortalama 2 kat artacağından dolayı kış aylarındaki dört kişilik hanenin ortalama elektrik ve doğal gaza ödeyeceği bedel ise 825TL olacaktır. Soğuk bölgelerde ve soğuk mevsimlerde ise bu bedel daha da artmaktadır.'
Peki bu durum tespitlerine karşı neler yapılmalı ne olmalıdır? Her şeyden önce şunu söyleyelim bugünküekonomik koşullar dikkate alınarak, bilimsel olarak belirlenmiş yoksulluk sınırının altında geliri olan ve hiç geliri olmayan hanelere devlet yardımcı olmalıdır. Örneğin, aylık 230 kilowat saate kadar elektrik tüketen ve yaz aylarında aylık 30 m³'e kadar, kış aylarında ve soğuk mevsimlerde ise aylık 200 m3'e kadar doğal gaz kullanan söz konusu hanelerden herhangi bir elektrik ve doğal gaz ücreti alınmamalıdır. Hiç geliri olmayan hanelerin enerji gereksinimlerinin tamamı ise ücretsiz olmalıdır. Bu ücretler devlet tarafından karşılanmalıdır.
Tüketicilerin mağduriyetine ve soyulmasına neden olacak olan yüksek enerji zamları ile elektrikteki kademe sınırı ivedilikle iptal edilmelidir ve tüketicilerin soyulmasına son verilmelidir. Elektrik ve doğalgazdaki %18 KDV oranı %1'e indirilmelidir. Doğal gazdan alınan ÖTV ile elektrikten alınan
enerji fonu kaldırılmalıdır.
Bugün Türkiye'de petrolün %90'dan fazlası ithal edilmektedir. Önemli miktarda akaryakıt ürünleri ithal edilmektedir. Doğal gazın %98'i ithal edilmektedir. Elektriğin %45-50'ye yakın bölümü ithal doğal gaz ve ithal kömürdenüretilmektedir.Türkiye'nin en yüksek ithalat bedeli enerji ithalat bedelidir. 2020 yılında enerji ithalatına yaklaşık 29 milyar dolar ödenmiştir. Dolayısıyla ithalata dayalı enerji politikaları elektrik, doğal gaz ve akaryakıt ürünlerinin pahalanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, ithalata dayalı enerji politikalarına son verilmelidir. Türkiye'de elektriğin yüzde sekseni özel elektrik şirketleri tarafından üretilmektedir.
Elektrik dağıtımının yüzde yüzü ise elektrik dağıtım şirketlerince yapılmaktadır. Dolayısıyla özel elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin amaçları kar etmek olduğundan elektriğin fiyatı tüketicileri mağdur edecek düzeyde yükseltilmektedir. Aynı şekilde doğal gaz, petrol ve akaryakıt ürünlerinin ithalatı ve dağıtımı da özel şirketlerce yapıldığı için satış fiyatları yükseltilmektedir. Bu bakımdan, tüketicilerin enerjide mağdur edilmemesi için özel enerji şirketleri kamulaştırılmalıdır. Elektrik, doğal gaz ve akaryakıt ürünleri temel bir üretim girdisidir. Dolayısıyla, bu üç temel girdiye yapılan zamlar iğneden ipliğe her şeyin zamlanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, özel enerji firmalarının tüketicileri mağdur etmemeleri ve enerjinin girdi olarak malların üretim ve maliyet bedelini yükseltmemesi için enerji politikaları kamu yararına göre değiştirilmelidir.
Enerjinin ucuzluğu için yerli kaynaklara dayalı enerji politikalarına ağırlık verilmelidir. Özellikle de ülkemizin güneşli ve önemli derecede rüzgarlı bir ülke olması nedeniyle elektrik üretiminin güneşe ve rüzgara dayalı olarak yapılması belirleyici olmalıdır.
Tüketicilerin yeterli ve ucuz enerjiye erişimi, enerjinin üretimi sürecinde insana, çevreye ve doğaya zarar verilmemesi için enerji politikalarının bu yönüyle de tüketici haklarına uygun olmasıgerekmektedir.
Enerji sorunlarına ve pahalılığına ilişkin sivil tolum örgütleri ve meslek odalarının ortaya koydukları sorun ve çözüm önerileri bu şekilde bunları dikkate almak ve gereğini yapmadıkları taktirde büyük bir halk kesimine mağduriyet yaratacaklarını görmek ise siyasi irade ve ülkeyi yöneten tüm yetkililerde.