Türkiye'de her geçen gün gelecek adına güzel şeyler söylemek mümkün zorlaşıyor. Yoksulluk ve açlık hızla artıyor. Toplumun yüzde 20'sinden fazlası açlık sınırının altında, yüzde 60'dan fazlası yoksulluk sınırının altında olmak üzere, yüzde 80'den fazlası açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Özellikle de gıda maddeleri başta olmak üzere, pek çok mal ve hizmette tüketicilerin satın alma gücü hızla eriyor.
Beslenme, barınma, su, elektrik, doğal gaz, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi temel gereksinimlerini karşılayamıyor ya da karşılamakta her geçen gün daha da zorlanıyor.
Dışarıda kesilerek ithal getirilen 'ucuz et'lerin üzerinde daha hala 'Menşei Türkiye' yazmakta; bunlar '869 barkoduyla', 'helal usüllerine uygun' ibareleriyle imtiyazlı marketlerde satılmaktadır. Sonra da bu ithal etler gümrük kapılarında E. Coli O157 taşıdığı, sağlıksız olduğu, için yakalanabilmektedir? Gıda kodeksi değiştirilerek ekmeğimiz gizlice 50 gram daha küçülmektedir. İçtiğimiz süt üreticide ambalaja girip bakkala geldiğinde 4 kat artmakta. Bu süt peynir olunca 10 kata çıkmaktadır.
Halk adına bilgilenme, sağlık ve güvenlik, temsil edilme, eğitilme, zararların karşılanması, ekonomik çıkarların korunması ve sağlıklı bir çevrede yaşama haklarının gerekleri kamu ve özel firmalar tarafından olması gerektiği gibi yerine getirilmiyor.
Tüketicilere sunulan mal ve hizmetlerde yeterli denetim yapılmıyor. Piyasada insanların sağlık ve güvenliğine aykırı mallar konusunda halk zamanında bilgilendirilmediği için hem maddi ve manevi zarara uğruyorlar hem de sağlık ve güvenlikleri risk ve tehlike altına giriyor. Kamu ve özel kuruluşların birçok yanlış uygulaması nedeniyle aile ve ülke ekonomisine zarar veriliyor.
Başta paketlenmiş gıda ürünlerinde ve birçok içecekte kullanılan nişasta bazlı şekerlerin yarattığı sağlık sorunları ve bunlara ek olarak temel gıdalarda insafsız bir enflasyon süreci yaşanıyor.
Elektrikte 'hırsızlamayı, 'kayıp-kaçağı' biz ödüyoruz. Suda, doğalgazda, benzin fiyatlarında dünya şampiyonluğunu biz Türk Tüketicileri olarak hiç kimseye kaptırmıyoruz(!)..Müşteri olarak bankamatiğe kartımızı soktuğumuzda; öğrenci olarak ilk, orta öğretim, üniversite sınavlarına girdiğimizde; hastanede muayane olduğumuzda; Eczaneden ilaç aldığımızda ücret ve farkları biz ödüyoruz. Hatta Deli Dumrul'u bile kıskandıracak şekilde, değil geçmediğimiz; duymadığımız, görmediğimiz köprülerin bile geçiş ücretini biz ödüyoruz!..Tüm bunları yaşayıp sonrada mutfağımıza giren ürünler neden bu kadar arttı diye şaşırıyoruz!!
Temel mal ve hizmetlerden dünyada en yüksek dolaylı vergilerin alındığı iki ülkeden biriyiz. Evrensel ve yasal tüketici haklarına saygı gösterilip gereği eksiksiz olarak yerine getirilmediği, Yoksulluğun ve açlığın giderilmesi için gerekli ve doğru olan ekonomik ve sosyal önlemler alınmadığı, gıda, su, elektrik, doğal gaz gibi temel tüketici mal ve hizmetlerinden alınan KDV sıfırlanmadığı, dışa bağımlı ve halkın aleyhine olan yanlış gıda ve tarım üretim, dağıtım, tüketim ve ithalat politikaları terk edilip, halkın ve ülkenin bugünü ve geleceği için doğru politikalar uygulamaya konulmadığı sürece de ülkemiz adına güzel şeyler söylemek ve mutfaktaki yangını söndürmek her geçen gün zorlaşacak gibi duruyor!...