Bu yıl 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın 95. yıldönümü.
Lozan; son yıllarda yalan yanlış bilgilerle, İsmet İnönü'ye hatta Atatürk'e 'dolaylı' saldırmanın bir yolu haline getirildi.
Lozan'a saldıran fesli, mısır püsküllü çakma tarihçilerin(!) aynı zamanda 'Kurtuluş Savaşı'nda keşke Yunanlılar kazansaydı...' dediklerini de duyduktan sonra Lozan ile ilgili eleştirilerinin ne kadar dikkate alınması gerektiğini artık tahmin edebilirsiniz.

ÖNCE SEVR HARİTASINA BAKALIM...
İtilaf devletleri, Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı Devleti'nin paylaşım planını belirlemişlerdi. Anadolu adım adım işgal ediliyordu.
Kurtuluş Savaşı emperyalizmin tüm hesaplarını alt üst etti. Artık Anadolu'da Osmanlı'nın küllerinden doğan yeni bir devlet vardı.
Türkiye, Lozan'a giderken 1911-1922 yılları arasında birbiri ardına eklenen savaşlardan yeni çıkmıştı. Savaş yorgunu insanlarımız açlık, kıtlık, yoksulluk içindeydi. Askeri gücümüz en son sınırına dayanmıştı.
Lozan'ı eleştirenlerin, önce Sevr sonra Lozan Barış Antlaşması haritalarını çok iyi incelemeleri gerekiyor.
Lozan, Anadolu'yu İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar, Ermeniler arasında paylaştıran Sevr'i geçersiz kılmıştır.
Lozan kaybettiğimiz Anadolu'yu bizlere geri kazandırmıştır.
Lozan Antlaşması, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının öncülüğünde yapılan Kurtuluş Savaşı ile kazanılan askeri başarıyı taçlandırmıştır.
Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınmasını sağlayan siyasi bir zaferdir.

LOZAN'DA BİR HANIMEFENDİ...
Lozan Görüşmeleri; hem Lozan'a giden İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyeti hem de görüşmeleri Ankara'dan dikkatle izleyen Mustafa Kemal açısından sıkıntılı günlerin yaşandığı zor bir süreçti.
Lozan Barış Antlaşması ile Anadolu'da varlığımızın devamını sağlayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedini emperyalistlerin elinden kopartarak alanları farklı bir Lozan anısı ile saygı ve şükranla anımsayalım;
'İsmet Paşa, ikinci tur görüşmeleri için tekrar Lozan'a giderken, eşi Mevhibe Hanım'ın da kendisine eşlik etmesini istemektedir ancak Mevhibe Hanım, sokağa kapalı giysilerle çıkan, evde bile başörtüsüz dolaşmayan bir Anadolu kadınıdır. İsmet Paşa kendisini de Lozan'a götürmeyi teklif ettiğinde o zaman yirmi altı yaşında olan Mevhibe Hanım çok heyecanlanır:
'Paşacığım, size inanıyorum ve hak veriyorum. Çoğu yöneticilerin ve komutanların hanımları geliyor. Biz de aramızda konuşuyoruz, bu böyle gitmez diye ancak bu seyahat benim için çok zor olabilir...'
İsmet Paşa eşinin elini sevgi ile tutarak: 'Hanımcığım, biz bu mücadeleye ailelerimize güvenerek girdik. Bizim beraberce topluma örnek olmamızın zamanı gelmiştir. Yeni hayata başlamak için sizden cesaret istiyorum. Sizin desteğinize, özverinize muhtacım. Özellikle Lozan'da beni, bundan yoksun bırakmayınız, lütfen.'
Ertesi gün İsmet Paşa eşi Mevhibe Hanım'la birlikte Lozan'a doğru hareket etti.
Mevhibe Hanım, güçlü ve zeki bir kadındı. Lozan'da uzun süre sosyal ve kültürel yaşamı izledi. Özellikle kadınların dışarıda gezmeleri, pastanelerde sohbet etmeleri, spor yapmaları, otomobil kullanmaları çok dikkatini çekmişti.
24 Temmuz 1923 günü, antlaşmanın imza töreni için Lozan kenti bir gelin gibi süslenmişti.
Mevhibe Hanım tören için oteldeki odasında hazırlanırken İsmet Paşa kendisine seslenerek gitme zamanının geldiğini söyledi.
Bir süre sonra kapı açıldı. Mevhibe Hanım yatak odasından çıktı;
Başında siyah bir şapka, üzerinde çok şık bir pardösü, kolunda zarif bir çanta vardı.
İsmet Paşa bir süre hayranlıkla sevgili eşine baktı ve duygularını dile getirdi;
'Barış kadar güzelsin....'