AKP iktidarının 'otoriter rejim arzusu' herkesin malumu!
Muhalifler 'diktatörlük, padişahlık, sultanlık' suçlayadursun, yıllarca bu arzularını saklama gereği duymadılar.
Başkanlık arzusunun tezahürü yolunda gündem oluşturmaya çalışırken; 15 Temmuz yaşandı. Darbe girişimi sonucunda oluşan OHAL iklimi ve dış siyasi gelişmeler bu arzunun gerçekleşmesi yolunda ekmeklerine yağ sürdü adeta.
MHP'nin yaklaşımı sonucunda;
'Arzular şelale..!'
***
Emperyalizmin en önemli argümanı sermaye; özelliği ise geri kalmış ülkelere sermaye ihraç etmesidir.
Sermaye kolaylık ve güvence ister.
Borsadan hisse senedi ve devlet tahvili rahat alabiliyorsa, bankalarda kolayca hesap açabiliyorsa, sonunda karını rahatça çekebiliyorsa,
Geldikleri ülkenin ekonomisi, uluslar arası sıcak parayı yöneten bezirgan kafalı bankerler için mümbit topraklardır.
Ülkenin nasıl yönetildiği, insan hakları ve demokrasi ihlalleri onları ilgilendirmez.
Var olan yolsuzluk ve yoksulluğu da zor kapıları ardına açacak anahtar olarak kullanırlar.
Yabancı sermaye için, yatırımın güvencede olması yeterlidir.
***
Ülkemizde sıcak bir yatak bulan yabancı sermaye, açıktan ya da el altından aldığı güvencelerle varlığını sürdürmektedir.
15 Temmuz sonrası baş kaldıran ekonomik fırtınayı ustaca atlatan iktidar,
'AB'ye rest, Şanghay'a göz süzme' oyunuyla ülkenin bağrını yeni fırtınalara açık tutmakta, ekonomi kuruluşlarının negatif değerlendirmelerini 'dilinin tersi'yle savuşturmaktadır.
Acaba iktidar neye güveniyor?
Çünkü otoriter rejimin ikamesinde yabancı sermayenin değil, seçmen kitlesinin etkili olacağını iyi biliyor; seçmene oynuyor.
TMSF'nin en büyük holdinglere yakın, hatırı sayılır bir sermayeyi kontrol ettiğini biliyor.
Sırtını Körfez kökenli 'kayıt dışı sıcak para girişi'ne dayıyor.
Güven içerisinde legal ekonomik çizgilerin dışına çıkabiliyor.
Bizimki, dünyada benzeri olmayan bir durum..!
***
Bütün bunlar yaşanırken muhalif taban, krizin çıkmasına, sonrasında iktidarın değişme olasılığına bel bağlıyor.
Örgütsüz, bilinçsiz halkın, yaygınlaşan işsizlik ve sefaletin otoriter rejimi daha güçlendireceğini düşünemiyor.
Korkut Boratav Hoca bu tespitleri yaptıktan sonra, çözümün akıllı temalara dayalı 'kolektif muhalefet'te olduğunu söylüyor.
Latin Amerika'da görüldüğü üzere, başkanlığa geçişin faşizme geçişi geri dönülmez kılacağını bilerek,
'Başkanlık sistemine ödünsüz muhalefet' gerekiyor.
Sadece niyet okuyarak değil, ayakları yere basan somut söylem ve tavırlarla,
'Cumhuriyet değerlerini savunmak' gerekiyor.
***
Batı, diğer ülkelerle olan ekonomik ilişkilerini, -yönetimi ne olursa olsun- demokrasi ölçülerini önemsemeden sürdürür.
Bu nedenle başkanlık tartışmaları ve yırtıcı söylemler, sadece 'Türkiye'nin Ortadoğu ölçütlerine uygun ülke' sayılmasını sağlayacaktır.
Demokrasi mücadelesinde emperyalizmin kucaklığını yapan Batı ülkelerinden medet ummak; olsa olsa saflık olur.
Otoriter rejime engel olabilecek tek güç, halkın kendisidir.