Genellikle kış aylarında yoğunlaşan köy toplantılarında tahıl üreticileri ile yaptığımız sohbetlerde, özellikle genç kuşağın tarımsal faaliyetlerini teknik bilgilere dayandırmaya çalıştıklarını öğrenmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Yıllardır, çiftçilerimizin üretim uygulamalarını kendi deneyimleri ile uzmanların teknik bilgilerlerini birleştirerek yapmalarının çok daha iyi sonuçlar vereceğini, daha düşük maliyet ve çevre zararı ile daha yüksek verim ve kaliteli ürün alabileceklerini belki de en çok tekrar eden ve üstünde duranlardan birisiyim. Ancak danışacakları, bilgi isteyecekleri uzmanlar konusunda seçici olmalarını, araziden uzak duran, çiftçi ile sürekli ilişkide olmayan, sorunlardan ve gelişmelerden kulaktan duyma, dergiden okuma yoluyla haberdar olan ve bunlara dayanarak 'ahkam kesen' kişilerden uzak durmalarını , bu konuda diplomaların değil kişilerin önemli olduğunu unutmamalarını hatırlatmadan geçemeyeceğim çünkü yanlış bilgilendirme nedeniyle karşılaşılan başarısız sonuçlar, üreticilerin tekniğe ve uzmanlığa duyması gereken güveni yok etmekte, doğru bilgilerden de, gerçek uzmanlardan da uzaklaştırmaktadır. Beni yine çok sevindiren , ancak biraz da endişelendiren bir başka konu ise ; bir kısım genç çiftçinin teknolojinin verdiği olanaklardan olan internet üzerinden birbirleriyle ilişki kurarak ; bildiklerini, yeni öğrendiklerini, yaptıkları uygulamalarda karşılaştıkları sorunları ve elde ettikleri başarılı sonuçları paylaştıklarını öğrenmek oldu. Birbirleriyle böyle bir ilişki kurmaları ve daha iyi üretim için birbirlerine destek olmaları sevindiricidir, ancak birbirlerini istemeden yanıltmaları tehlikesi de vardır. Tarımda yapılan bir yanlıştan, kışlık bir tahıl için bir yıl sonra dönülebilir ve belki de önemli bir zararla karşılaşılabilir. Bu çok iyi sistemden beklenen faydanın sağlanabilmesi için, bundan yararlanan kişilerin 'yeni bir bilgi' edindiklerinde güven duydukları bir uzmana danışmaları çok yararlı olacaktır. Bazı televizyon kanallarında yayınlanan tarımla ilgili konuları da yakından izleyen üreticilerimiz bulunmaktadır. Bunların bir kısmı, ya programın verilişinden ya da kendi yorumlarından ileri gelen yanlışlara düşebilmektedir. Bir kaç yıl önce Sivrihisar'ın bir köyünde çiftçilerle yaptığım bir toplantıda nadas uygulamalarında gördüğüm yanlış ve eksiklikleri anlatırken çiftçilerden birisi, bir yüksek okuldan yeni mezun olan oğlunun tamamı kıraç olan tarlalarında artık nadas yapmayalım, bu yanlışmış, falanca televizyonda böyle söylediler, bundan sonra her yıl ekelim diye ısrar ettiğini, kırmamak için yarı yarıya yapalım dediği halde oğlunu razı edemediğini, halbuki gençlik yıllarında kendisinin bunu denediğini ve ailece çok zarar gördüklerini söyleyerek toplantıda olmayan oğlunu ısrarlı telefonlarla benimle görüşmeye çağırdı. Eğitimli bir genç olduğundan anlattıklarımı çabuk kavradı ve ailesinin o yılki ekimden büyük bir zarar görmesi engellenmiş oldu. Aralık ayı içinde katıldığım toplantılardan birinde, internetten yaptığı araştırmalar ve tarım yayını yapan televizyonlardan edindiği bilgilere dayanarak, üretim maliyetinin en önemli kalemi olan akaryakıttan tasarruf için toprak işlemesiz üretim yapmayı düşünen genç üreticiler ile karşılaştım. Bu konu ülkemiz için yeni değildir. İlk olarak, iklim koşulları ikinci ürün mısır üretimi yapmaya uygun alanlarda birinci ürün hasadından hemen sonra, hiç vakit kaybetmeden ekim yapabilmek ve aynı zamanda yakıt tasarrufu da yaparak maliyeti azaltmak için Akdeniz, Ege ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri için düşünülmüş ve uygulamaya alınmıştır. Oralarda başarılı ve başarısız sonuçlar alan üreticiler olmuştur. Orta Anadolu'da, sulu tahıl üretimi yapan alanlarda denenmek istenmiş, ancak çeşitli sorunlar nedeniyle bir kaç girişim dışında uygulama alanı bulamamıştır. Sulu alanlarda arka arkaya tahıl ekilmesi tavsiye edilen bir uygulama değildir ve ekim nöbetine alınabilen ürünlerin çoğu yazlıktır. Tahıl arkasından kışlık ekilebilen ve ısrarla önerdiğimiz Macar fiği üretimi yapacak olanlar ve hızlı girdiği Eskişehir'de kısa sürede gerileyen kanola vb. bitkilerin üretimini yapmak isteyenler için işlenmemiş toprağa ekim yapabilen mibzer düşünülebilir, ancak bu mibzerler oldukça pahalı makinelerdir. Toprak işlemesiz üretimde önemli bir darboğaz da, otlanmanın çok olması ve ot ilacı kullanımının artabilecek olmasıdır.Otlanmanın çok olduğu yerlerde ekilen bitkinin fideleri bu otlar tarafından bastırılırsa bu sistemden iyi sonuç alınamaz. Otların ekimden önce öldürülmesi için ot ilaçları kullanmak gerekir. Çıkış sonrası yine ot mücadelesi gerekirse bu hem üretim masraflarını artırır hem de çevreye daha fazla zarar oluşturur. Yıllar içinde otlanma azalacaktır, ancak başlangıç yıllarında bu sorun , özellikle Orta Anadolu'da , büyük olabilecektir. İlimizde ve bölgemizde olduğu gibi, kurak iklim koşullarının hüküm sürdüğü alanlarda en büyük sorun, yağışların büyük kısmının toprağın içine sızıp, derinlerde depolanması ve muhafazasıdır. Bu suyun kaybedilmeden yetiştirilecek ürün için kullanılması en önemli hedeftir. Sürüm yapılmayan alanlarda toprak yüzeyinde bitki artıklarından bir tabaka oluştuğu için, güneş ışınlarının toprağa doğudan vurması ve buna bağlı olarak buharlaşma olması önemli ölçüde azalır. Sağnak yağışlar önce bu tabakaya düştüğü için toprakta çözülme ve sürüklenme büyük ölçüde önlenir, suyun tutulması kolaylaşır, yavaşça aşağıya doğru süzülüp, toprağa sızar. Diğer iyi bir tarafı topraklarda rüzgar erozyonunu da önlemesi veya çok azaltmasıdır. Yeni veya yeni duyulan tekniklerin genç üreticilerin ilgisini çekmesi, yüksek girdi maliyetleriyle baş etmek için daha çok kazandıracak teknolojileri ve geliştirilmiş teknikleri öğrenmeye çalışmaları gerçekten çok sevindiricidir. Bu gelişmeler, konularının uzmanı olanlara, tarımı yönetenlere, resmi, özel bütün tarım kuruluşlarına ise bu gençleri daha çok aydınlatmak, çeşitli şekillerde teşvik etmek ve morallerini yüksek tutmak konusunda ciddi sorumluluklar yüklemektedir.