Türkiye zor bir yılı geride bıraktı. İçeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler önümüzdeki günler için de zorlu bir dönemin bizleri beklediğini gösteriyor.
Jeopolitik olarak sorunları bir türlü çözemeyenlerin ekonomide yaşanmaya başlayan ve 2016'da zirve yapan sorunları da çözemeyecekleri anlaşılıyor. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin sonrasında yerle bir olmuş ekonomiyi IMF ve Kemal Derviş işbirliğinde dizayn edilmiş, kamu maliyesi, finans sistemi onarılmış hali ile teslim alan Hükümet belki de Türkiye tarihinde görülmemiş bir sermaye girişi ile rüzgarı arkasına alıp bugünlere kadar geldi.
Daha doğrusu 2013 yılına kadar geldi demek daha doğru olur. Çünkü bozulma belirtilerinin başladığı dönemler o yıllar. Başımızda bulunan Hükümet ekonominin o ana kadar olumlu verilerini yapısal olarak ülke lehine çevirme imkanları varken bunu yapmak yerine başta inşaat sektörü olmak üzere sürekli içeriye dönük geçici istihdamı sağlayan, asgari ücretle de olsa işsiz kalmayan bir toplumun, kredi kartları, tüketici kredileri ile borçlanan ekonomik bir düzene kapı açtılar.
Açılan bu kapı toplumda geçici olsa bir rahatlık yarattı. Ancak artık gemi su almaya, gitmemeye başladı. Yürütülmeye çalışılan sistem bugün gelip tıkanmış durumda. Dolar 2015'te %25, 2016'da %16 artış göstererek ülke borcunu arttırıp insanların alım gücünü her geçen gün düşürüyor. Yakalanan istikrarlı dönemin sonuna gelinmiş bir hal var.
Dış kaynak girişi olmadan da tekrar istikrarlı bir büyüme dönemi yakalanması zor. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının ekonomimizi kırılgan değerlendirip notlarımızı düşürdüğü şu günlerde yaşanan terör olayları da yatırımın gelmemesi yönünde adeta tuz biber oldu.
Ekonomi 2003-2007 döneminde yılda ortalama yüzde 7 dolayında büyüme oranlarının tekrar yakalanması hayal gibi duruyor.
Varılan yer itibariyle, ekonomist Mustafa Sönmez'in değerlendirmesiyle 'Toplamda 421 milyar dolara ulaşan ve üçte ikisi özel sektöre ait olan dış borç stokunun çevrilmesi iyice zorlaştı. Çünkü dış sermaye için Türkiye, Brezilya'dan sonra en riskli çevre ülke. Hem, ABD gibi bir güvenli liman kendini toparlamaya başlarken riskli bölgede neden kalsın?'
Evet, durum aynen bu. Sermaye neden bizim ülkemizde kalsın? Ekonomik olarak çözüm sıkıntısı yaşarken bir de siyaseten gerilimi tırmandırmak, Başkanlık sisteminde ısrar etmek, yaşanan terör olaylarını birçok ülkede yaşanıyor diyerek sıradanlaştırmaya çalışmak bir fayda getirmez. Getirmediği gibi de devam edilen bu yöntem hepimizi her geçen gün daha büyük bir çıkmaza sürükler. Birilerinin akıllarını acilen başlarına almaları gerekiyor. Yoksa olan hepimize oluyor!..