Çocuk, sosyal medya üzerinden dedesine bir kutu çikolata resmi ile bir kutlama mesajı gönderir:
'Dedeciğim, bu bayram ziyaretinize gelemiyorum. Size almayı düşündüğüm çikolatanın resmini gönderiyorum. Ellerinizden öperim.'
Biraz sonra dedesinden, 200 TL'lik banknot fotoğrafı eklenmiş bir cevap gelir:
'Torunum, seni anlıyorum. Bu da sana vermeyi düşündüğüm bayram harçlığın, güle güle harca!'
***
Hayatımızdaki birçok şeyi kolaylaştıran, özgür bir alan olarak tanıdık sosyal medyayı. Akıllı telefonların gelişmesiyle hayatımızın zirvesine taşıdık, elimizden düşürmeyecek kadar meftunu olduk.
Dostlarla dakika başı iletişim halindeyiz. Üstelik büyük düşünürler gibi 'baba sözler' kullanmamıza da olanak veriyor. Unutulan dostları buluyor, alışveriş yapıyor, yorumlara bakarak alacağımıza/yapacağımıza karar veriyor, yol gösterici olarak kullanıyoruz.
Yediğimizi, içtiğimizi, gezdiğimizi, görüşümüzü paylaşıyoruz.(!)
Kimsenin boğazımıza sarılma, yumruk atma ihtimali olmadığından küfür, sataşma ve sallamalarda da bulunuyoruz.(!)
Her konuda olduğu gibi, bu alanı da ustaca istismar etmeyi becerebiliyoruz.
Sonuçta insanız…!
***
Dijital dünya ile sarmaş dolaş yaşayan insanın; terör örgütlerinin acımasız sıralı saldırılarının yaşandığı şu günlerde, 'ölenin yeni canı var da biraz sonra tekrar oyuna katılacak' rahatlığında yaptığı; kışkırtıcı, ayrıştırıcı, nefret ve düşmanlık kokan paylaşımlarını görünce üzülmemek elde değil.
'Trol çeteleri'nin kodlanmış beyinlerindeki çöpler, tiryakilik yapmış olsa gerek ki; bulanık zihinlerden çirkin ifadeler olarak dökülüveriyor.
Klavye kahramanı rütbesiyle, abuk subuk, aslı astarı olmayan resim ve haberleri yalan/yanlış olmasına bakmadan paylaşabiliyorlar.
İtalya'daki San Siro tünellerini iktidar hizmeti olarak bir Rize, bir Antalya, bir Gaziantep yollarına taşıyabiliyorlar.
Deprem, sel, tsunami gibi doğal olaylar sonrası veya Uzakdoğu, Afrika gibi başka coğrafyalara ait fotoğraflar, Ortadoğu Müslümanlarına yapılan eziyetin kanıtı olarak gösterilebiliyor.
Çin'deki festivalin fotoğrafı, Müslümanlara zorla içirilen içkinin; Afrika'da copunu şiddetle göstericiye savuran polis fotoğrafı, Müslümanlara uygulanan şiddetin kanıtı gibi sunulabiliyor.
Algı oluşturmaya yönelik bu yalan paylaşımlarla, zaten endişe ve korku sosuna batırılmış ruh halimizi sürekli yontuyorlar.
Eleştiri, neyse! Uyarıya eyvallah! Ama bunlar ne?
Ayıptır beyler, ayıptır!
***
Son terör saldırılarından sonra, nefret ve kışkırtma içerikli marjinal paylaşımların takip edildiği, kullanıcılarının tutuklandığı söyleniyor.
Acaba yılbaşı saldırısı sonrası 'oh olsun çizgisinde paylaşımlar yapanlar' mı; yoksa 'iktidar politikalarını eleştirenler' mi takipte?
Doğrusu merak ediyorum.
TV kanallarına çıkan kerli ferli 'havuz akademisyenleri' bilimsel tespit yapmış edasıyla bu trollerden şikayet ediyorlar haklı olarak.
Ama hemen ardından tarafsız yorum yapıyorum iddiasıyla içine kattıkları 'türban ve gezi' gibi, kodlanmış zihinlerinden bir türlü atamadıkları bulanık söylemleri yapmayı da ihmal etmiyorlar.
Nasıl bir tarafsızlıksa..?
Aynı tas, aynı hamam!
***
Eleştiriye tolerans gerekir, ama eleştirenin de vicdanı olmalı.
Sosyal medya 'vandal medya' olmuş.
Dipsiz bir algı operasyonları kuyusu…
Neyin gerçek olduğuna değil, insanların neye inandırılacağına bakılıyor.
Belli ki, geleceğimiz sosyal medyasız olmayacak;
Merakım, fışkıran çamurlarını ne yapacağımız üzerinedir.