Hani şu, uzun süreden beri Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin başına çöreklenen o meşhur kişi var ya…
İşte o zatı muhterem, 1993 yılında Ankara'daki bir sanat eseri için 'Ben böyle sanatın içine ederim…' diye zırvalamıştı.
Ve bu olay üzerine yurdumun çağdaş sanatçıları ve sanatsever yurttaşları 'SANATA EVET!' sloganı altında çeşitli protesto eylemleri düzenleyerek sanata ve sanatçılarımıza sahip çıkmışlardı. Daha sonra SANATA EVET sloganı yaygınlaştı, hatta evrensel boyutlara uzandı.
Günümüz Türkiye'sinde ise kendilerini nimet sanan ama kalitesi yerlerde sürünen büyük yöneticilerimizin(!) sanata ve sanatçıya karşı tutumları/saldırıları tam bir 'Vandallığa' dönüşmüş durumda…
Ülkemizde özellikle son zamanlarda, 'gücün terörü ve terörün gücü arasındaki çatışmaların kurbanı olan insan kıyımlarının' vebali bile öncelikle sanata ve sanatçılara yükleniyor. Oysa o kıyımların arkasında da o Vandalların kendileri var…
Duyarlı yurttaşların midesini bulandıran bu saldırganlığa karşı hep birlikte haykırmak gerekiyor: SANATA EVET!
'SANAT' Eğlence Değildir
Bilindiği gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın aldıkları ortak kararla 'İstanbul Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu ekim ayı programı iptal edildi.'
İptal kararının gerekçesi şöyle: 'Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumlar…'
Bu kara karar üzerine 'Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Sanatçıları Vakfı (TOBAV)' Yönetim Kurulu Başkanı Tamer LEVENT bir bildiri yayımladı. İçi ders yüklü olan bu bildiriyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
'YAŞADIĞIMIZ FELAKETLER AKIL VE VİCDAN TUTULMASIDIR!
Katliamları gerekçe göstererek sanat faaliyetlerini durdurmak ortak aklı ve sağduyuyu durdurmak demektir. İstanbul CRR Konser Salonu Ekim ayı sanat programına devam etmelidir.
'SANAT' eğlence değildir.
Ülkemizde yaşanan felaketler insan beyninin ve vicdanının çalışmaz hale geldiğinin göstergesidir. İçinde bulunduğumuz bu büyük oyunun oyuncuları kendi siyasetleri doğrultusunda insan kıyımının önemsiz olduğunu hatta neredeyse daha çok insan kanının dökülmesinin kendi hedeflerine varmakta onlara daha etkili yarar sağlayacağını bile düşünüyor olabilirler. Bu düşünce ve anlayışın yerli ve yabancı aktörleri insanlık tarihinin suçluları olacaktır. Çünkü bu suçları işleyebilecek insanların, kendi çıkarları doğrultusunda insan canını değersizleştirmesi insanlık suçudur.
Sanat insana iyi, güzel ve doğru formülü üzerinden özenli ve kaliteli bir yaşam biçimi önerir. Sanat felsefesini, yaşam biçimi yapabilmiş toplumlar insan canına, insan yaşamına ve o yaşamın kalitesine önem verirler…
Ülkemizde sanat kültürü bu değerleri ile benimsenmiyor. Büyük acılar yaşandığında ilk akla gelen sanat kültürünü oluşturacak ve toplumun birlik beraberlik içerisinde iyi, güzel ve doğruyu talep etme ortak aklını oluşturacak sanat faaliyetleri durduruluyor. Sanat çalgılı bir gazinoda eğlenmekten farksız düşünülüyor.
Bu düşünce toplumsal barışa yönelmede, insanların birbiriyle iletişim kurmasında, ortak akıl ve ortak vicdan konularında gerçekçi düşünmesini ve bu gerçekçilik doğrultusunda hareket edebilmesini engelliyor.
Toplum tahriklere açık bir hale geliyor.
Bu şartlarda sanat kültürünü oluşturacak sanat faaliyetlerinin durdurulması, yaşanan acılara saygı göstermekten çok toplumun daha kolay tahrik olmasına ve katliamları durduracak ortak aklın oluşması yerine yeni katliamlara yönelebileceği endişesini doğal olarak yaratıyor.
Yani sanat faaliyetlerini durdurmak toplumda oluşması beklenen ortak akıl ve vicdanına hizmet etmiyor. Aksine sağduyu boşluğu yaratıyor. Aksine toplumun sağduyulu davranma refleksini tepki gösterilecek bir unsur olarak hedef gösteriyor. Tahrik unsuru rakipsiz bir şekilde taraf buluyor.
Bu şartlar altında ülkemizde yaşadığımız acılara karşı sanat eserlerinin icrasının durdurulmasını doğru bulmuyoruz. Aksine sanat eserlerinin icra edildiği merkezlerde; gelen izleyici ve dinleyicileri sağduyuya davet edecek konuşmalar yapılmasını, hatta bu kıyım sırasından canlarından olan insanlar için saygı duruşu yapılmasını, sonra da eserin icra edilmesini doğru buluyoruz…
Biz buna eminiz. Sadece biz değil insanlık tarihine bakıldığı zaman yaşanan örnekler de ne kadar haklı olduğumuzun açık kanıtıdır.'
Eskişehir ve Sanat
Günümüzde Eskişehir ile ilgili olarak ulusal ve uluslararası düzeyde çoğunlukla benimsenen değerlendirmeler şöyle özetlenebilir:
· 'Değişik dinsel ve etnik kimliklerin uyum içinde BİRLİKTE yaşadıkları; çok renkli ve çok sesli zengin bir kültürel mozaik…'
· 'Türkiye'de ÇAĞDAŞ düzeyde kültür ve sanat kenti olmanın evrensel ölçütlerine en çok uyan kent ...'
Yani Eskişehir deyince akla gelen anahtar sözcükler 'BİRLİK' ve 'ÇAĞDAŞLIK'tır.
Ve Eskişehir'in bu simgesel değerleri kazanmasında, özellikle son 15 yılda belediyelerin yaptığı başarılı çalışmaların çok önemli yeri vardır.
Son yıllarda ülkemizde haklı olarak 'çağdaş sanatın merkezi' özelliği de kazanan Eskişehir'de yeni sanat sezonu zengin programlarla başlıyor.
Son on yılda sahnelediği oyunlarla dünya Türkiye ve dünya çapında ünlenen EBB Şehir Tiyatroları, 'Halktan Biri' oyunuyla 1 Ekim 2015 günü yeni sezona merhaba diyor.
Dünyanın önemli sanatçılarıyla birlikte başarılı konserler veren EBB Senfoni Orkestrası ise 2015- 2016 sezonunu 2 Ekim 2015 günü, dünyaca ünlü sanatçımız İdil BİRET konseriyle açıyor.
İyi ki Eskişehir'de yaşıyoruz.
Ve iyi ki sanat ve sanatçılar var.
Unutmayalım ki savaşların ve düşmanlıkların en güçlü panzehiri sanattır…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla.