Ülkemizde son zamanlarda birçok temel maddeye ve vergilere yapılan zamların 'yüksekliği' ile memur ve emeklilere yapılan zamların 'alçaklığı',bir acı gerçeği tekrar gözler önüne serdi: Son seçimlerden daha da otoriterleşerek çıkan Tek Adam Sistemimiz 'Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasını...' tıkır tıkır işletiyor.
Toplumsal yaşamımıza yağdırılan şu kapkara zamlardan en çok örselenen kesimlerin başında 'emekçiler' ve 'emekliler' geliyor. 'Emekçilerin' sorunlarının çözümü için izleyecekleri yol belli: 'En yüce değer olan emeğin birleşik gücüyle bilim ve demokrasi yolunda mücadele etmek…'
'Emeklilerin' yolu ise daha karmaşık... Çünkü 'emeklilerin emeklerinin artık piyasa değeri yok...' Onun için emekliler, birleşik güç oluşturmak için 'bilim ve demokrasiye daha sıkı sarılmak'durumundalar...
Konunun değişik boyutlarını birlikte irdeleyelim.
'ÖRGÜTLENME' EMEKLİLERİN DE HAKKIDIR
'Örgütlenme hakkı',tüm uluslararası sözleşmelerde 'temel insan hakkı ve özgürlüğü' olarak tanımlanıyor.
Diğer yandan, çağdaş demokratik normlarda ve uluslararası sözleşmelerde, 'sendika' ile diğer toplumsal örgütlenme biçimleri (siyasal parti, dernek, vakıf, kooperatif) bir 'bütünlük' içinde değerlendirilir. Bu örgütlenme biçimlerinin farklılıkları uzmanlık alanlarıyla ilgilidir; birbirinden öncelikli ya da aşamalı değildirler...
Ayrıca uluslararası sözleşmelere göre, insan hak ve özgürlüklerinden 'Hiçbir ayrım gözetmeden herkes (emekliler de) eşit olarak yararlanır...' ve devletler bu hakları kendi yasalarında güvence altına almak zorundadırlar.
Türkiye, sözü edilen uluslararası sözleşmelerin hepsini imzalamıştır. Ama iç hukuk düzenlemesinde ve özellikle uygulamada 'ayıplı ülkeler' arasında yer almaktadır...
ÜLKEMİZDE EMEKLİLERE SUNULAN 'SENDİKA ALDATMACASI..'.
Bilindiği gibi 'sendika', çalışma ilişkileriyle ilgili bir örgütlenme biçimidir. Yani 'işçilerin'ya da'işverenlerin' ayrı ayrı biçimde, yeni haklar sağlamak ve onları daha da geliştirmek amacıyla aralarında yasalar uyarınca kurdukları birliktir. 'Sendikal haklar' ise 'sendika kurma, üye olma, toplu sözleşme, grev'haklarını kapsar.
Ülkemizde sendikal haklarla ilgili yasal düzenlemelerdeki birçok hükmün uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu sağır sultanlar(!) bile biliyor. Özellikle kamu çalışanları sendikalarıyla ilgili yasalarımız; 'toplu sözleşme ve grev haklarını yasaklayan sözde sendika yasalarıdır...'
Konumuz olan 'emeklilerin örgütlenmesini' ise yukarıda belirttiğimiz gibi 'örgütlenme hakkının bütünlüğü içinde' değerlendirmek gerekir. Yani artık eylemli olarak çalışma ilişkilerinden kopmuş olan emekliler için söz konusu olan; 'sendikalaşmak değil, diğer örgütlenme biçimlerini (dernek, vakıf, kooperatif ve siyasal parti) kullanmaktır...' Çünkü uygulamada artık toplu sözleşme ve grev yapma olanağı ortadan kalkan emekliler için sendikal hakların bir anlamı kalmamıştır.
Bu nedenlerle gelişmiş ülkelerde 'emekliler sendikası' adıyla sürdürülen bir örgütlenme biçimi yoktur. Çünkü uygulamada işlevi olmayan bir örgütlenme biçimi için hukuksal anlamda 'hak' ya da 'yasak' düzenlemesiyapılmasına gerek duyulmamaktadır. Bazı ülkelerde emekliler isterlerse sendika üyeliğini sürdürerek, sendikanın sağladığı çeşitli olanaklardan yararlanabilmektedirler.
Çağdaş demokratik uygulamalarda emeklilerin hakları 'temel emeklilik güvencesi' ile ilgili olarak yapılan yasal düzenlemelerle korunmaktadır.
Türkiye'de yıllarca yasakçı bir zihniyetle sürdürülen 'emekliler sendika kuramaz' yasağı, AB ilişkileri açısından hep sorun olagelmiştir... Aslında bu işgüzarlığın arkasında yatan iki aldatmacayı birleştirerek şöyle denebilir: 'AB'ye selam, bölüp parçalamaya devam…'
Emeklilerimiz kendilerine sunulan 'sendika'önermelerinin altında yatan saptırmalara karşı örgütlenme bilinçlerini geliştirmek durumundalar...
SOSYAL MEDYANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ...
Bu arada, ülkemizdeki 13 milyonu aşkın emeklinin örgütsel potansiyeli, sosyal medya simsarlarının da ağızlarını sulandırıyor. Son günlerde sosyal medyada 'Emekliler/ Tüm Emekliler Sitesi/ Ağı...' gibi isimler altında oluşturulan siteler ve paylaşımlar öyle çok arttı ki… Ve sosyal medyanın dayanılmaz hafifliğine balıklama atlayan o kadar çok emeklimiz var ki…
Oysa günümüzde bilişim alanında ulusal devletlerin de üstünde 'küresel boyutta güçlü sosyal medya şirketleri' oluşmuş durumdadır. Facebook, Twitter, Google, Windows Live, YouTube gibiiletişim sektöründeki bu dev şirketlerin temel gelir kaynakları 'reklam gelirleridir…'
O dev şirketleronun için kullanıcılardan herhangi bir ücret almazlar ama işleyiş kurallarını kendileri koyarlar. Koydukları kurallar arasında da 'eşitlik, özgürlük, hukuk, adalet' gibi kavramlar yoktur. Üstelik sisteme sürdükleri trollerin pisliklerini aşmak da apayrı bir sorundur.
Özcesi, sosyal medyada emekli hakkı aramak; Kaf Dağının ardında çare aramakla eş anlamlıdır...
EMEKLİLER 'MESLEK TEMELİNE DAYALI OLARAK' ÖRGÜTLENMELİDİR
'Örgütsel yaşam' alanında 50 yılı aşkın süredir uygulama ve kuramsal bağlamda emek harcayan bir 'emekli' olarak güncelleştirilmiş görüşlerimi şöyle özetlemek istiyorum.
Öncelikle dünyanın, ülkemizin ve emeklilerin somut koşulları doğrultusunda 'uygulanabilir ve sürdürülebilir bir örgütlenme için' azim ve kararlılıkla yola koyulmak gerekiyor. Bu yolda korunması ve geliştirilmesi gereken önemli ilkeler şunlar olabilir:
* Emekliler örgütlenmesi 'meslek/ işkolu' temeline dayalı olmalıdır.'Çünkü emekli örgütlerinin ekonomik kazanımlar yanında mesleksel uzmanlık alanlarında da genel demokrasi mücadelesine katkı yapmaları gerekir.
* Örgütlenme 'dernek' biçiminde olmalıdır' Örgütlenme hakkının diğer biçimleri olan siyasal parti, sendika, vakıf, kooperatif, sosyal medya sitesi gibi yapılanmaların özgün amaçlarının farklı olduğu unutulmamalıdır.
* Diğer emekli örgütleriyle 'üst birlikler' oluşturulmalıdır.
* 'Örgütsel Birlik' ve 'Örgütsel Bağımsızlık' ilkeleri titizlikle korunmalı ve geliştirilmelidir.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…