Türkiye adeta güvensiz ürünler ülkesi! Türkiye'nin gıda güvenliği karnesi yine zayıf! Dün 16 Ekim Dünya Gıda gününde aklıma ilke gelen cümleler bunlar oldu. Sonrasında biraz hafızamızı kurcalayıp bilgileri tazeleyince sorular çoğaldı sorular çoğaldıkça durumun kötülüğü de daha net ortaya çıktı; Ülkemizde Gıda maddelerine hile karıştırdığı için 22 kere yakalanan kişi ve kuruluşlar var, bunlara uygulanan cezalar caydırıcı olmadığı için halen halkı zehirlemeye devam ediyorlar?

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, birçok ülkede aşırı şeker içeren içeceklere karşı obezite vergisi getirildiği halde Türkiye' de obezite vergisi neden yok? Ülkemizde, özellikle çocuklara yönelik meşrubat, şekerleme, cips gibi ürünlerde aşırı şeker, aşırı tuz ve aşırı yağ kullanıldığı ortada. Bir kutu meşrubatta tam 38 gram şeker var, bu ise yaklaşık 20 kesme şekere denk geliyor. Aşırı tuzlu ürünlerin içine tat arttırıcı monosodyum glutamat ekleyip lezzetli hale getiriliyor. Bunlar aşırı şekerli soğuk çay gibi ürünlerle birlikte paketlenip satılıyor. Çocuk bir kutu meşrubat içtiğinde bir cips yediğinde günlük tuz, yağ ve şeker ihtiyacının çok üzerinde enerji alıyor. Ülkemizde çocuk obezitesi ve çocuk hastalıkları süratle artıyor. Neden hiç bir şey yapılmıyor? Öte yandan piyasada son kullanma tarihi tam 18 ay olan yarım litrelik pet şişe suları var. İki sıcak yaz geçtikten sonra su acılaşıyor. Sorduğumuzda da 'bununla ilgili yönetmelik yok, isteyen isterse iki yıl da koyabilir' deniliyor. Bu konulara Sağlık Bakanlığı neden el atmaz? anlamak mümkün değil. Piyasada kimin ürettiği belli olmayan, üzerinde üretici firma ismi ve adresi olmayan bir sürü 5 litrelik sızma zeytinyağları var. Bunlar büyük şehirlerde serbestçe 130-140 TL den satılıyor. Yine, Türkiye'de GDO'lu gıda maddesi satmak yasak olmasına rağmen, GDO' lu yemlerden gıda maddelerine geçen bulaşmaların hangi seviyede olduğunu bilen yok ya da var ama söylemiyorlar! Bu konuda yapılan denetimlerin halka açıklanmasında ne sakınca var?

Ülkemizde son on yılda tarım arazilerinin sayısı süratle azalıyor, nitelikli tarım topraklarının konut ve fabrikalara açılması ile kendi kendini besleyebilir bir ülke olmaktan süratle uzaklaştığımızı bilmeyen var mı? Yok. Artık buğday, yem ve yağlı tohum gibi birçok ürünü ithal etmek durumunda kalıyoruz. Dünya gıda gününde ülkemizin geldiği nokta sorular ve tespitlerle işte bu. Hükümetin politika değişikliğine gitmediği, Yetkililerin sorumluluk almadığı, Gıda güvenliği açısından gıda maddelerinde halkı aldatan, halkın gıdası ile oynayan kişi ve kuruluşlara yönelik cezaların artırılmadığı sürece kafamızdaki sorular da ülke olarak karnemizin zayıflığı da güvensizliği de her geçen gün artacaktır!..