Zaman zaman ifade etmeye çalıştığım gibi özellikle Ortadoğu'da Türkiye'nin içine düştüğü zor durumun birinci nedeni Hükümetin ABD'nin vaatleri doğrultusunda hareket etmesi ve peşlerini bırakmamasıdır. Her alanda tam bağımsız bir ülke olamadığınız sürece de tıpkı Ortadoğu'da olduğu gibi birilerinin peşine takılıp sürekli bu sorunları yaşayacağımız aşikardır. ABD uzun zamandır Rusya ve Çin'e karşı hemen yanı başımızda bizleri dahil ettiği bir oyun kurmuş vaziyette oyunun asıl hedefleri ise dünden belli: Ne olursa olsun kesintisiz petrol akışı sağlanacak, İsrail devletinin varlığı korunacak, ABD için tehlikeli olabilecek kitle imha silahları yok edilecek, yine ABD muhalif yönetim ve unsurlar etkisizleştirilecek, Irak denetim altına alınacak, enerji kaynaklarına sahip olan bölgeler kontrol altına alınacak, enerji ulaşım yollarının kontrolü ve denetimi sağlanacak, kökten dinci İslam zeminine ılımlı İslam oturtulacak. Kısacası ana amaç ABD'nin ulusal çıkarlarını Ortadoğu'da korumaktır.
Gerçekleştiği taktirde Ortadoğu halklarının yararına olacakmış gibi sunulan oyunun geldiği nokta ortada. ABD kendi çıkarları için tam bir kargaşa ve kaos ortamına çevirdi bölgeyi. Oyunun ana unsuru olarak tanıtılan ve Ilımlı İslam projesi kapsamında temel taşları ile oynanan Türkiye ise bu projeden en fazla zarar görecek ülkelerin başında geliyor.

Siyasette yaşanan terör olayları, KHK gerginlikleri, gazetecilere yapılan baskılar, haklı haksızlığı tartışılan binlerce insanlar, çözüm süreci denilerek başlayan ancak bambaşka bir mecraya dönen kürt sorununun işleri karmakarışık hale getirmesi yetmezmiş gibi dış siyasette AB ile yaşanan gerginlik, NATO ilişkileri ve ABD ile stratejik ortaklık konumumuz sorgulanması ve Şangay beşlisi gibi oluşumlara göz kırpılması işleri iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor. Özellikle dış siyaset açısından dünyada bizleri izleyen ve fırsat kollayan güçlerin devreye girerek, cazip tekliflerle Türkiye´yi kendi yanlarına çekmeye çalışması doğal bir gelişmedir. Ancak bu doğallık bize ne kadar uygundur? İşte orası büyük bir soru işaretidir. Birçok dış politika uzmanın söylediği biçimde 'Lozan çıkışı ve ardından Misak-ı Milli söylemleriyle gelinen noktada, AB Parlamentosunun müzakereleri dondurma kararı; Esad rejimi tarafından Halep üzerinde hak iddiası algısıyla hareketlenen El Bab mücadelesinde, kuvvetle muhtemel Rusya´nın da desteğiyle, TSK´nın bölgedeki unsurlarının rejim uçağı tarafından vurulması; Musul bölgesinde Türkiye´nin etkinliğinin azaltılarak, gelişmelerin dışına taşınması; Fırat´ın Gazabı adıyla, PKK ile aynı tanımlanan YPG/PYD´nin Rakka operasyonuna başlatılması ve ülke içinde terörün yoğunlaşması, Türkiye´nin, geleceğini belirlerken atması gereken adımlarını, daha dikkatli değerlendirmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor.'

Son teskere oylamasınında işte bu kapsamda değerlendirilmesi ve nerden nereye gelinerek gerçekleştiğini iyi okumak gerekiyor. Yoksa aynı şekilde devran dönüyor işler ise her geçen gün zorlaşıyor!...