Sevgili okurlar,
Kur'an'ın ilk emri, sen inan, iman et, kelime-i şahadet getir değil. İlk emri okudur. Yüce Allah böyle demiş ise bunda binlerce sebep aramak gerekir. Biz burada şunu ele alalım, demekki bütün kötülüklerin BAŞI CEHALETTİR. Bugün kargaşaların, kanların çoluk çocuk demeden milyonlarca insanın hayatlarının faci şekilde sonlanmasının tek nedeni de eğitimsizlik ve cehalettir. Genellikle Doğu toplumlarının, okuma yazma oranı düştükçe orada ahlakın çöktüğünü görürüz.
Batı toplumlarında ise dinleri ne olursa olsun okuma yazma oranı arttıkça yaşayış biçimleri de çok farklı, hatta bırakın insanları hayvanlara karşı bile davranışları farklı oluyor. BU nedenle Yüce Yaradan, alemlere rahmet olarak gönderdiği Sevgili Habibi'ne öncelikle kendisi ile ilk konuşmasında 'Oku ya habibim' diye ona okumayı emretmiş ve örnek olsun diye bizlere de beşikten mezera kadar onu örnek almayı emretmiştir.
Günümüzde maalesef ne idiği belli olmayan tarikatlara mensup (Hak tarikatlar hariç) bir çok kişinin İslam yolundan sapması, haşa şeyhlerini (tabi oldukları kişi) Yüce Paygamberimizden daha üstün görmeleri ve cennete ancak o götürürse girilebileceğini iddia etmektedirler. Kimi ayakkabısını, kimi gömleğini, af buyurun kimi de külotunu öperek pislenmiş bir çaput bezini addedecek kadar cehalete düşmektedirler. Pislenmiş bir bez parçasının, insanın dinine imanına acaba ne faydası olur? İşte burada o tarikat mensubu kişileri incelediğimizde, bunların çoğunun eğitim düzeyinin çok düşük olduğunu hatta hiç olmadığını, Elifi görse mertek zannedecek kişilerden oluştuğunu görürüz. Bir Ankara yolculuğu dönüşünde yanımdaki kişilerin ısrarı üzerine kendisini tarikat şeyhi, mürşit olarak hatta zamanın en büyük kurtarıcısı olarak tanınan zatın tesadüfen bir Fatiha'yı bile okuyamadığını gördüm ve hayretler içinde kaldım. Bu zatın kendini kurtaracak hali yok. Kendine sordum: 'Şeyh hazretleri hafızlık, hocalık ilim tahsili var mı?' O zatta 'Hafız efendi biz köyde okuma yazma ve hafızlık görmedik ama kendi imkanlarımızla ancak bu kadar olduk' diyerek hiçbir hocanın dizinin dibine oturmadığını ifade etmişti. Daha sonra ben o şahsa bir daha bu şahı ziyaret etmem diye tavrımı koydum. Burada bizim ilim sahibi öğretmenlerimize çok iş düşüyor. Onlara sadece okuma yazmayı değil, gerçek inancın da ne olduğunu aşılamalılar. Özellikle özel okullarımızın bazılarında mesleki öğretmenlerin çok az olduğunu gözlemledim. Bunların da süratle giderilmesi genç nesiller için bir zarurettir. (Özellikle din dersi öğretmenlerinin eksik olmaması ve ya sadece saat doldurmak için alındığı kanaati hasıl oldu. Halbuki diğer branş öğretmenleri gibi ilahiyatçı hocaların da kadrolu ve devamlı olması genç nesillerimiz için elzemin de elzemidir. Maneviyat alanı boş bırakılan yavrularımızın bu boşluğu Allah karosun başka şekilde doldurulur ve bunun vebali de çok ağır olur. Günahı ise onu yetiştiren hocalarındır. Hocalarımızda burada süs-püsden ziyade, gösterişten ziyade o yavruların özüne inerek, Allah'ını, kitabını, edebini, saygı ve sevgiyi öğretmeliler. Ancak böyle kurtuluruz.