Bir bilim adamı kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı tür kuşa rastlar bir araştırmasında… Merakını cezp eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yasamak istemediklerini, nasıl olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini.
Bir yanda karga, bir yanda leylek… O kadar farklıdır ki kuşlar; ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır; leylek dediğinse leyleklerle…
Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki; birlikte kaçar, birlikte uçar bu beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar… O vakit anlar; sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır canlıları birbirlerine yakın kılan. Topal kuşlar birbirlerinin 'arıza'larını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine…
En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Ortak acı, ortak hüzün, ortak pürüzdür esas yakınlaştıran, yaklaştıran bütün canlıları.
Son zamanlarda siyasette yapılan hal ve hareketleri görünce aklıma bu öykü geldi.
Siyasette herkes samimi ancak kimse birbirini sevmiyor! Hiç kimse gerçek dost değil! Daha düne kadar birbirleri hakkında söylemediğini bırakmayanlar. Milli ve manevi duyguları halkı ikna etmek için en üst noktada kullananlar aynı duyguları rencide ederek birbirlerine saldırdıklarını unutup hiçbir şey olmamışçasına hareket ediyorlar.
Toplum ahlakına bilincine ve geleceğine ışık tutmak gerekirken siyasilerin akıl almaz kararlarıyla gelinen nokta hiç de iç açıcı değildir. Uzlaşı kavramı toplumların ezbere bildikleri bir şey değildir zamanla öğrenilen ve bu öğrenme neticesinde toplum hayatına uygulanan bir yöntemdir. Öğrenmeyi unutan toplum ilerlemeyi de unutur ve birçok hayal ürünü ile avutulur. Geldiğimiz nokta tam da budur. Bu kadar sorun varken kişisel menfaatler ve egolar yüzünden öğrenmeyi unutan topluma getirilip getirilip seçim dayatılır. Referandum dayatılır. Ve başımızı sallamamız beklenir. Toplum ilerlememiş, çatışmış, uzlaşamamış umurlarında olmaz. Ve her geçen gün sıkıntı her geçen gün gerginlik artar! Bu gerginlikleri azaltmak ve geleceğe umutla bakarak hep beraber el ele yürümek zorundayız.
Topluma duruşları ile, davranışları, bilgileri görgüleri ile örnek olacaklar tam ters vaziyette insan onurunun sorgulanacağı noktalara kadar gelip ilkesizliğin tutarsızlığın en büyük örneklerini veriyorlar. Sonra da bu memleketin yetiştirdiği evlatları sorgulamaya kalkıyorlar. Oysa ki yetiştirdiğimiz nesil bu insanları örnek alarak yetişiyor. Ve bu yetiştirdiğimiz nesil hak etmedikleri bir biçimde bu tarz siyasiler yüzünden gerçek dostlukları bile yaşayamadan büyüyorlar.
Oysa ki bizleri başarıya götürecek nokta Bireyin kendine sorumluluğunu topluma olan sorumluluğunu uygar ve medenice yerine getirmesidir. Dostluğunu da düşmanlığını da bilinçli yaşamadır. Tüm kirli siyasete rağmen insan kalmasıdır.