Yıl 1953…
İnsanı iliklerine kadar donduran aralık ayının ilk günlerinde, 91 DP'li milletvekili kamuoyunda geçen adıyla 'Müsadere Kanunu'nu meclise sunmuştu.
1951 yılında Halkevleri'ne el koyan iktidar, bu kez CHP'nin mal varlığına göz dikmişti.
CHP'nin tek parti döneminden kalan bina, eşya ve araçlarına, gazetesine ve matbaasına da el konulacak, hazineye devredilecekti.
Seçimlere dört ay kala muhalefetin sırtını yerde görme arzusundaydılar.
***
İçtüzük gereği, kanun teklifinin muhaliflerin de üye olduğu Adalet, Bütçe ve Anayasa komisyonlarında görüşülmesi gerekiyordu.
Ancak olağanüstü zamanlarda 'geçici komisyon' kurulabilirdi. Seçimler yaklaştığından -neresi olağanüstüyse- normal yol yerine bu 'hızlı yol' tercih edildi.
11 Aralık 1953'te meclis kararıyla, tamamı iktidar milletvekillerinden oluşan 15 üyeli geçici bir komisyon kuruldu. Komisyon kurulduğu gün çalışmalarını tamamladı ve kanun teklifini oybirliğiyle meclise getirdi.
14 Aralık günü görüşülmek üzere hemen gündeme alındı.
***
İktidar yanlısı 'Zafer Gazetesi' kanunu, tek parti döneminde elde edilen malların millete iadesi olarak sunuyor;
Muhalefet yanlısı 'Ulus Gazetesi' ise hak ve hukuka aykırı bir müsadere (zoralım) olarak yorumluyordu.
CHP olayın bir 'mal sorunu' olmadığını, bir 'rejim sorunu' olduğunu söylüyordu.
Bu nedenle kanunun çıkması halinde binalardan hiçbir şey kaçırmadan (kağıt, toplu iğne, su bardağı, kurşun kalem, kulpu kırık testi dahil) her şeyin devletin memurlarına teslim edilmesine karar verildi.
Sözüm ona iktidar 'yanlışın utancı' (!) ile baş başa bırakılacaktı.
***
Kanunun görüşülmesi, çoğu İnönü'ye kinini kusan iktidar milletvekili olmak üzere 62 kişinin uzun konuşmalarına, atışmalara, gerginliklere sahne oldu. (Konuşmaları Altan Öymen'in 'Zor Yıllar' kitabındaki anılarından okuyabilirsiniz.)
Sonuçta Müsadere Kanunu, 5'e karşı 341 oyla kabul edildi. Karşı oylar diğer Partililere ve bağımsızlara aitti. İşin ilginci meclisi terk eden CHP'lilerle birlikte 50 kadar iktidar milletvekili de oy kullanmamıştı.
***
Hemen ertesi gün, Maliye CHP'nin mallarına el koydu. CHP örgütleri binasız, masasız, sandalyesiz kaldı.
Kışın ortasında CHP'nin sokağa atılması partililere çok koydu. Her ilde, ilçede yeni binalar kiralandı, evlerden taşınan birbiriyle uyumsuz eşyalarla donatıldı.
Ulus Gazetesi, 'Yeni Ulus' adıyla, çok zor şartlarda çıkmaya devam etti.
Bir süre sonra mayısa ertelenen seçimi; devletin gücünü ve korkutucu yüzünü kullanan, muhalefeti köşeye sıkıştıran DP, tarihi bir farkla kazandı.
***
Bu köşede defalarca yazdım.
Demokrasiyi bir türlü sindiremeyen iktidarların 'tek kale maç' oynamayı sevdiklerini, 'ebedi ve mutlak iktidar' arzusuyla yanıp tutuştuklarını anlattım.
Siyaset tarihimiz bu 'dayanılmaz arzu'nun örnekleriyle dolu.
Yerel seçime giden yolda, Atatürk'ün İş Bankası hisselerinin gündeme taşınması,
İktidar borazanlarının, -kendileri bir açıklama yapmadıkları halde- CHP ile HDP'yi kol kola gösteren algı oluşturma çabaları,
Oltaya gelen CHP'liler sayesinde, günlerce CHP'nin içinin konuşturulması,
Anlattığım 'müsadere anlayışı'nın günümüzdeki görünür halidir.
Bakalım, seçime kadar daha neler duyacak, neler göreceğiz?
***
Son günlerde basında ve ekranlarda benzerlerini bol bol izlediğimiz, telaşlı yandaş cümlelerle algı oluşturma çabaları gözümüzden kaçmıyor.
Aklıma, İsmet İnönü'nün 'Müsadere Kanunu' görüşülürken söylediği, 65 yıldır geçerliliğini koruyan cümlesi geliyor:
'Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum.
Suçluların telaşı içindesiniz!'