Türkiye toplumsal gündeminin başında yer alan 'deprem' ve 'seçim' konularının yaşamsal önemi sürüyor.
Ancak her iki yaşamsal konuda da Tek Adam İktidarı tarafından bilime ve demokrasiye aykırı biçimde sürdürülen'algı operasyonları…' ve 'komplo teorileri…' ortalığı iyice karartmış durumda…Bu karanlığa bir de 'kısır tartışmaların dayanılmaz hafifliği…'eklenince; gözler gözlerle, akıllar akıllarla tam olarak buluşamıyor…*****
Biz her şeye karşın, Nisan ayı yazılarımızı sürdüreceğiz.
Ülkemizde özellikle 1990'lı yıllardan sonra Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü ekinlikleri katılımlı olarak kutlanıyor ve bu etkinliklerde Köy Enstitüleri yoğun olarak irdeleniyor. Yapılan tartışmalarda elbette ki iyi, güzel, doğru değerlendirmeler yapılıyor. Ancak Köy Enstitülerikonusunda 'kötü, çirkin ve yanlış' değerlendirmeler de artmaya başladı.
Bugünkü yazımızda, Köy Enstitülerine yönelik olarak doğrudan ya da örtük biçimde sürdürülen bazı eleştirileri ve karalamaları, bilim ve demokrasinin ışığında birlikte irdelemeye çalışacağız.
KÖY ENSTİTÜLERİ 'Komünist Eğitim Kurumları…' DEĞİLDİR
Köy Enstitülerini komünistlikle suçlayan karalamalar, tamamen 'siyasal ideoloji' temellidir. Bu karalama, başta 'Kapitalist/emperyalist sistemi savunan örgütsel yapılar'olmak üzere, 'Siyasal İslamcılar' tarafından kullanılmaktadır.
Oysa Köy Enstitülerinin filizlendiği ve uygulandığı 1920- 1950 yılları arasında Türkiye'yi yöneten Cumhuriyet rejiminin anayasal, siyasal belgelerinde ve uygulamalarında 'komünizm' ile ilişkilendirilecek en küçük bir ibare yoktur.
Ayrıca, o yılların sosyalist ülkelerinde uygulanan 'Politeknik Eğitim Sistemi' ile Köy Enstitülerinin benzerlikleri ise sadece'eğitim bilimi verileri' kadardır.
Sözün özü bu eleştiri/ karalama, 'Tam bağımsız, laik ve demokratik Türkiye' sistemine ve Köy Enstitülerinin 'laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' ilkelerine karşı olan kutsal ittifakın(!) oluşturduğu;tipik anlamda hem 'algı operasyonu' hem de 'komplo teorisi' örneğidir…
KÖY ENSTİTÜLERİ 'Faşist ve Militarist Eğitim Kurumları…' DEĞİLDİR
Köy Enstitüleri sistemine yöneltilen 'Faşist (baskıcı) ve militarist (orducu) eğitim kurumlarıdır…' eleştirisi ise daha çok sol/ sosyalist kesimler tarafından yapılmaktadır. Bu bağlamda Köy Enstitüleri, Köy ve kır emekçilerini devşirme ve baskı altında tutma aracı…' olarak değerlendirilir.Ayrıca bu görüş, ülkemizdeki 'Radikal etnik kimlik siyasetçileri' tarafından da desteklenmektedir.
Oysa Köy Enstitülerinin temeli,'Eşit yurttaşlık ilkelerine dayalı ulus devlet…' ilkelerine dayalıdır. 'Türkiye'deki 21 Köy Enstitüsünün ülke çapında dengeli bir biçimde dağıtılması've ders programlarında/ uygulamalarda 'Yerel koşullara ve yerel değerlere öncelik verilmesi…' bu gerçeğin açık örnekleridir.
Bu bağlamda, Köy Enstitülerinin aydınlanmacı ışığını, faşizmin/ militarizmin karanlıklarıyla kıyaslayanların; öncelikle kendilerini 'Etnik ve dinsel kimliklere dayalısöylem ve tutumlardan arındırmaları…' gerekmektedir.
KÖY ENSTİTÜLERİ 'Asimilasyoncu (Özümlemeci) Eğitim Kurumları…'DEĞİLDİR
'Bir toplumda çoğunluğun düşüncelerinin bir azınlığa kabul ettirilmesi/ özümsetilmesi…' olarak tanımlanan 'Asimilasyon' terimi, siyaset öğretisinin çok hassas konularından biridir.
Çünkü kavramın (madalyonun) bir yüzünde 'çoğunluk ilkesi, ulusal birlik, demokratik birlik, halkların barış içinde birlikte yaşaması, gelişimi birlikte yaşamak, halkların kardeşliği…' gibi 'eşitlik' değerleriyatmaktadır.Diğer yüzünde ise 'insan hak ve özgürlüklerinin dokunulmazlığı, çoğulculuk ilkesi, halkların kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi…' gibi 'özgürlük' değerleri vardır.
Bu bağlamda toplumsal yaşamın temel sorunu, 'eşitlik ve özgürlük dengesinin korunmasında ve geliştirilmesinde…' yatmaktadır.
Ayrıca unutmayalım ki tüm toplumsal örgütlerin ve tüm eğitim sistemlerinin bir 'asimilasyoncu (özümlemeci/ eğitici)' yönü vardır
İşte, Türkiye eğitim tarihindeki Köy Enstitüleri; 'Toplumsal eşitlik ve özgürlük dengesini, bilimin ve demokrasinin rehberliğinde korumak ve geliştirmek eğitimini' en iyi yapan örnek kurumlardır.
SONUÇ OLARAK
Köy Enstitüleri Sistemi, dar anlamda 'bir eğitim modeli' ya da 'bir öğretmen yetiştirme modeli' değil; 'Evrensel eğitim bilimi değerleriyle Cumhuriyet değerlerimizin kaynaştırılmasından üretilmiş bütünsel bir eğitim sistemidir…'
Türkiye eğitim tarihinde özgün ve önemli bir yeri olan Köy Enstitüleri uygulamasının çağının evrensel eğitim değerleriyle önemli ölçüde çakıştığı, UNESCO'nun aldığı bazı kararlarla kanıtlanmıştır.
Onun için günümüzde konunun birinci nesnel gerçekliği; 'Köy Enstitülerinin sadece yaşadıkları yıllardaki uygulamaların özlemli duygularına ya da biçimlerine değil, 'ilkelerine' sahipçıkmaktır.'
O bütünsel ilkeler,'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' ilkeleridir. Bu ilkeler, çağdaş eğitimbilim öğretisinde ve çağdaş siyaset arenasında da çoğunlukla benimsenen ilkelerdir.
Konuyla ilgili ikinci nesnel gerçeklik ise 'Günümüzde Türkiye'de (ve birçok dünya ülkesinde) toplumsal yaşamın çoğunlukla 'kentlerde' sürüyor olmasıdır…'
Bu bağlamda Köy Enstitüleri,'İlkelerinin korunması ama işlevlerinin mutlaka geliştirilmesi gereken kültür varlıklarımızdır…'Bu değerli kültür varlıklarımızı 'Adeta lanetlercesine yok saymak' ne kadar yanlışsa; 'Köy Enstitülerinin üzerine çivi bile çakılamaz…' anlayışıyla aşırı korumacı yaklaşmak da o kadar yanlıştır.
Unutmayalım ki günümüzde Türkiye'de 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim' sorunları çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır…
Nisan yazılarımız sürecek.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…