Dikkat ettiyseniz, iletişimle ilgili yazılan çizilen ne varsa çoğu, hep anlatma yani konuşma üzerinedir.

Ses tonu, kelime seçimi, telaffuz, beden dili, ikna kabiliyeti ..vs bakıldığında hep kendimizi daha iyi nasıl anlatırız derdiyle yazılmıştır. Popüler kültür bize konuşma becerisini geliştirdiğimizde daha iyi dinleneceğimiz, daha iyi anlaşılacağımız ve ikna kabiliyetimizi de arttıracağımıza inandırdı. Günümüzde iletişim teknikleri üzerine o kadar çok söz söyleniyor ki hatta iletişim sanatı kavramı ortaya atılarak etkili iletişim için yüzlerce kitap yazılmıştır. İnsanlar arasındaki etkileşimi sağlayan araç iletişimdir evet...

İletişim toplumu bağlayan bir ağdır ayrıca…

Kişiler arasında bağları ve ilişkileri iyileştiren gerekliliktir. Bir sosyal yapı içinde iletişim sistemine gerek duymayan hiçbir iş düşünülemez. Çünkü iletişim, bir insandan başka bir insana sadece bilginin değil, anlayış ve duygunun aktarılmasıdır. O nedenle hem bireysel hem de sosyal boyutuyla incelendiğinde önemli ve sorunlu bir mevzudur…

Fakat sadece konuşma becerileri geliştirmek değil…

Günümüzde yaşanan iletişim sorunları konuşma becerilerinin ötesinde dinleme kaynaklıdır.  Herkes bir şeyleri anlatma derdine düştüğü, anlaşılmanın sadece konuşmayla gerçekleştiğini düşündüğümüz için etkili dinleyen ve anlayan birilerini bulmak zordur. 

Nasıl iyi dinlerim, dinleme anlama becerimi nasıl geliştiririm, etkin dinleme nasıl sağlarım diye düşünen çok az insan var maalesef…

İletişim çağında etkileşim sıkıntılarıyla karşı karşıyayız. Eksik dinlediğimiz, anlamak için değil, karşılık vermek için girdiğimiz iletişim süreci, bizi iyi hissettirmekten çok stres ve sıkıntıya sokuyor. Bu nedenle azalan, kısır ve yüzeysel iletişim en çok gözlediğimiz durum oluyor.

Gün içerisinde yakınlaşma ve ilişki gereksinimi nedeniyle bir biçimde pek çok insanla iletişim halindeyiz. Kişiler arasında iletişim, bilinçli ya da bilinçsiz olarak ortaya çıkan bazı aksaklıklardan dolayı bozulabilir ve yanlış yorumlanabilir. Yüz yüze iletişim halinde olan insanların karşısındaki kişiyi %20-%30 aralığında yanlış anladığı saptanmış ki buna telefon ya da mesajla kurulmaya çalışılan iletişimi saymıyoruz. Bu yanlış anlaşılma meselesinin asıl kaynağı iletişim engelleridir. Biz derdimizi anlattığımız zannederken aslında boşa kürek çekmiş de olabiliyoruz. İletişim engelleri “bir kişinin başka bir kişiyle etkili bir şekilde iletişim kurmaya çalışırken karşılaşabileceği engeller veya zorluklar” olarak tanımlanıyor. 

İletişim engelleri, iletişim sürecini zorlaştıran faktörlerdir.  Karşımızdaki kişiyi dinlerken iletişimin akışını bozan, doğru anlaşılmayı engelleyen her şey iletişim engelidir. Dil ve anlatımdaki sorunlar, yani uygun kelimelerin seçilmemesi, farklı iletişim tarzları, telaffuz, ses tonu, hatalı beden dili, önyargılar, aşırı yükleme, cinsiyet farklılıkları, duyusal ve duygusal sıkıntılar, konunun anlamsızlığı, zaman baskısı, hatta kuşak farklılığı bile yaygın iletişim engelleri olarak görülüyor.  

Bunlar anlamayı ve anlaşılmayı etkileyen etkenler olarak görülse de benim asıl varmak istediğim iletişim döngüsel bir süreçtir. Gönüllülük esastır. Yani tek taraflı iletişim becerilerinizi ne kadar iyileştirmeye çalışsanız da anlattıklarınız karşı tarafın anladığı kadardır J

Veya siz ne anlatırsanız anlatın, karşı tarafa bu ulaşmıyorsa, etkin dinleme yoksa sizi anlamak için herhangi bir çabası bulunmuyorsa boşa konuşursunuz.

Bunu günlük hayatta çok sık yaşıyoruz. Konuşuyoruz da kime konuşuyoruz, ben ne anlatıyorum sen ne anlıyorsun durumuna çok sık düşüyoruz. İletişim engellerinin çoğu bizden kaynaklanır. Teknolojik cihazlarla fazla etkileşimden dolayı artan odaklanma sorunu, gerçek sosyal etkileşimi zayıflattığı gibi yüzsüze iletişimi de kesintiye uğratıyor. Çalan telefonlar, gelen bildirimler özellikle ikili iletişimde dinlemeyi aksatıyor.

Toplum ilişkilerde gözlenen anlayış ve yakınlık eksikliği, duygusal bağları zayıflatarak yanlış anlamaları ve çatışmaları da arttırıyor. İnsanların yoğun yaşamları (!) yüz yüze iletişim için yeterince zaman aralığı yaratmaması, ilişkilerdeki sağlıklı etkileşimi sekteye uğratıyor. Gün içinde sağlıklı iletişimi bozan, sosyal ilişkilere zarar veren engellere mutlaka dikkat etmek gerek diye düşünüyorum J

Psikiyatrist Eric Berne insanların yaşadığı problemlerin çoğunun iletişim kaynaklı olduğunu söylüyor. İletişim kurmak için gösterilen her türlü eylemin gün içinde insanın psikolojisini nasıl etkilediğini de stroke terimiyle detaylandırıyor.

Bu konuya çok da girmeden diğer bir konu da dolaylı iletişim

Yani “o ne dedi, bunun derdi neydi” gibi ikinci üçüncü şahıslar aracılığıyla kurulmaya çalışılan iletişim ki çok ciddi sıkıntıdır. Bunu özellikle kendine yakın gördüğü insanları kullanarak, başkalarını çevresine çok da yaklaştırmadan, başkalarının görüş ya da fikirlerini, istek ve ihtiyaçlarını uzaktan çözmeye çalışan, daha çok yönetici pozisyonunda kişilerin, aracılar vasıtasıyla kullandığı iletişim(!) olarak görüyoruz. Sorsan herkesle iletişim halinde…Sözde dinleyen, çözüm üreten, herkesin derdini anlamaya çalışıyor görünüp, özünde yakınlık ve bağ kurmaktan aciz, dinleme ve doğrudan etkileşimde sıkıntılı, egosu arşa dayalı insanlar bunu çok kullanıyor.

***

İletişimin özü, yüz yüze, göz göze, gönül gönüle olandır.

Sözlü mesajlardan çok, sözsüz mesajlarında akışta olduğu bağdır iletişim.  

Gören bir bakışa, duyan bir kulağa ihtiyacımız çok fazla…

Bu yüzden iletişim, insanı iyi hissettirme odaklı olmalıdır.

Özetle Dominique Pire’nin, “İnsanların çoğu duvar inşa eder, çok azı da aralarında köprü kurarlar”  sözüyle yazıyı bitiriyorum…

Sevgiler…