Millî Eğitim Bakanları yaptıkları her değişiklikte bir önceki sistemi yerden yere vurdu.
Bu bakanların birçoğu da aynı partinin bakanları idi.
Örneğin 2004 ve 2007 yılında Hüseyin Çelik, 2008 yılında Nimet Çubukçu, 2013 yılında Nabi Avcı sınav sisteminde değişiklikler yaptılar.
Hepsinin de sistemi değiştirirken ortak gerekçeleri özetle; 'öğrenciler sınav stresi yaşıyor, dershanelere koşturuyor, fırsat eşitliği yok' dediler ve sistemi değiştirdiler. Değiştirdikten sonra da 'yeni sistemle eğitimin kalitesi artacak, eğitimde fırsat eşitliği sağlanacak, öğrenciler sınav stresi yaşamayacak, öğrenciler sosyal, sanatsal, sportif etkinliklere daha fazla vakit ayıracak' dediler.
Yapılan her değişiklikten sonra sınav stresi daha da arttı. Öğrencilerin sosyal, sanatsal ve sportif etkinliklere daha fazla katılmasından vazgeçtik; resim, müzik, beden eğitimi derslerinde bile sınavda soru çıkan dersler işlenmeye başlandı.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bütün bakanları eğitimde çağ atladıklarını söylediler. Ancak 2017-2018 Akademik Yıl Açılış Töreninde Sayın Cumhurbaşkanımız 'eğitim-öğretim ve kültürde gelişme sağlayamadık' dedi. Bunu daha önce de birkaç kez dile getirdi. Hatta eğitim sorununu çözün diye bakanlarına ve bürokratlarına zaman zaman talimatlar verdi.
Milli eğitim bakanları en iyi sistemi getirdik diye hem milleti kandırdılar hem de Cumhurbaşkanımızı.
Bir ülkede sorunların temel kaynağı eğitimdir. Ekonomide, sanatta, yönetimde, adalette, demokraside hemen hemen her alanda ortaya çıkan sorunların nedeni eğitimdir. Demokrasi sorunumuzun nedeni de eğitimdir. Seçimle gelenlerin talimatla gitmelerinin nedeni de eğitimdir.
Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 'İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve fenni versin, fakat o kadar pratik bir şekilde versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun' diyerek eğitimin nasıl olması gerektiğini açık ve net olarak ortaya koymuş ve bu konuda gereğini yapmıştır.
Türkiye'de gündem o kadar hızlı değişiyor. Okullar açıldığı hafta birden tüm ülkenin gündemine eğitim oturdu. Son günlerde ise belediye başkanlarının istifası. Birden Melih Gökçek istifa edecek mi etmeyecek mi? Eğitimden daha önemli olmaya başladı. Bu arada Milli Eğitim Bakanımızın eğitimde yapılacak değişikliklerle ilgili söyledikleri de çok cılız kaldı.
Artık Millî Eğitim Bakanlığı doğru dürüst bir sistem getirmeli. Sanıyorum bir daha kandırılmaya ne milletimizin ne de Cumhurbaşkanımızın tahammülü olmayacaktır.
Sayın Bakanımız İsmet Yılmaz yapılacak yeni değişiklikle ilgili olarak 'Sistem, öğrencilerin sınav stresi yaşamaması üzerine inşa ediliyor, okul dışı unsurların önemi azaltılarak okul ön plana çıkartılacak, kaliteli eğitim verilecek, fırsat eşitliği sağlanacak' diyor. Bu söylem de tüm eğitimcileri, öğrencileri ve velileri kaygılandırıyor. Çünkü daha önceki bakanların hepsi aynı şeyleri söyledi, biz de inandık ama sonuç daha kötü oldu, yani kandırıldık.
Artık bir daha kandırılmak istemiyoruz. İyi düşünün doğru karar verin. Hatta ne ölçeceğinizden, nasıl ölçeceğinizden önce, çocuklarımıza eğitimle hangi nitelikleri ve özellikleri kazandırmalıyız? Dünya ile nasıl rekabet edebiliriz? Buna karar verelim.
Okullarımız, Mustafa Kemal Atatürk'ün istediği gibi insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve fenni verecek mi? Çocuklarımız okullardan mezun olduğunda üreterek tüketebilecek mi? Buna karar verelim.