Ünlü Sümerolog Samuel Noah Kramer’e göre tarih Sümer de başlamış. Sümerliler ile ilgili 1956-1959 yıllarında yazdığı ve en son 1981 yılında yazdığı “Tarih Sümer’de Başlar” kitabı böyle diyor.

Kitap 1990 yılında yine Sümerolog ve Samuel Noah Kramer’in öğrencisi olan Muazzez İlmiye Çığ tarafından Türkçe’ye çevrildi.

2000’li yıllarda Sümerlilerle ilgili birçok kitap okurken, birden bire, 2010’lu yıllarda, MÖ 12 bin yılına kadar tarihlenen Urfa-Göbeklitepe’de inanç merkeziyle birlikte tarım toplumu ile ilgili ipuçları bulundu.

1990 yılında vefat eden Samuel Noah Kramer acaba Göbeklitepe’nin ortaya çıkmasından sonra neler diyecekti bilemeyiz, ama onun öğrencisi olan Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’da bu konuda hiçbir şey söylememiş, sadece merak ettiğini ve sahip çıkılması gerektiğini söylemiş, başka bir şey söylemişse de ben denk gelmedim, ya da bulamadım.

Göbeklitepe dünyanın ilk tapınağı olmakla beraber, tarihin yeniden yazılmasına neden olacak gelişmelere çok açık. Bunu zamanla öğreniriz inşallah. Ayrıca bu konu ileri yazılarımıza konu olabilir.

Tabii burada başka bir konu daha var. Sümer uygarlığı keşfedilmeden önce ve Sümer tabletleri okunmadan önce, tarihteki her şey eski Yunan medeniyetine bağlanırdı. Sümer tabletlerinin okunması Dünyadaki tüm ezberleri bozdu. Özellikle Ortadoğu’daki din inançlarını, özellikle İsrail’i çok etkiledi…

Ancak henüz binlerce Sümer tableti halen okunmadı, kimi İstanbul’da müzede, kimisi halen toprak altında. Göbeklitepe’nin gizemi açığa çıkıncaya kadar, Sümer tabletlerini esas almaya devam edeceğiz…

Gelelim esas konumuz olan Sümerlilere.

Sümer kelime olarak, yerel halk dilinde, “su adamı” veya “suyu denetleyen adam” olarak biliniyor. Suyun önemi o kadar büyük ki, yerleştikleri yerler genellikle bataklık bölgeler olduğu için en önemli konu su ve su taşkınları.

Sümerliler, tarihte ilk defa kendi dillerinde bir yazı(çivi yazısı) icat ettiler. Sonra bu yazıyla her şeyi kayıt altına alarak, tarihi daha doğru bilmemizi sağladılar. Bizlere öyle büyük miraslar bıraktılar ki, halen onlarla yaşıyoruz.

Din, edebiyat, tekerlekli araba, saban, seri çömlek üretimi, dokuma atölyeleri, seri üretim tuğla, matematik, geometri, hidrolik mühendisliği, takvim, denizcilik, seri bira üretimi,  metalürji mühendisliği, meslek okulları, bilim adamı yetiştiren diğer okullar, hukuk, tıp, uzay bilimleri, burçlar gibi birçok konu.

Bu konuları bölümler halinde fırsat oldukça yazmaya çalışacağım.

Sümerliler, MÖ 4000-4500 yıllarında Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan “Mezopotamya”ya yerleşmişler. Asya’dan başlayan göçlerle, buraya geldikleri üzerine epey araştırma söz konusu. Hatta Anadolu’ya yakın bölgelerden buralara geldiklerini belirten kaynaklar da vardır.

Bölgedeki diğer kabile dillerine benzemeyen dillerinin kökenleri epey tartışmalıdır. Türkçe’ye yakın bir dillerinin olduğu iddia ediliyor.

Sümerliler bölgede önce 12 ayrı kendi kent devletlerini kurup, tarım için sulama kanalları yanında, su taşkınlarına yönelik sistemleri de kurmayı başardılar. Bu sayede tarım konusunda çok geliştiler.

12 kent devletinin her birinin tanrısı ayrı olmasına karşın laik bir sistemleri vardı. Siyasi güç, meclisler eliyle halktaydı.

Savaş ve barışa bu meclisler karar verirdi. “Yaşlılar Meclisi”(halk), ve “Eli silah tutanlar Meclisi”(gençler) meclisinde kararlar oy birliği ile çıkıncaya kadar görüşmeler devam ediyordu.

Bundan 6 bin yıl önceki demokrasi anlayışı bu.

Tabii zamanla hızlı kararların alınması gerekçesi ile geçici olarak halk kendini, iradesini diktatörlerin eline teslim etmiş.

Acil durumlar geçince yine eski sisteme geri dönülüyor olsa da, şehir devletlerinin rekabetinin artması nedeniyle siyasi erkin zamanla yine belli ellerde toplanmasına yol açmış. Bunların başında “tapınak” sorumlusu geliyordu. Bu kişi “tanrının valisi” anlamına gelen “Ensi” idi.

“Ensi” kendisini bu göreve tanrının atadığını ve aynı zamanda meclis adına meclisin vekili olarak hareket ettiğini söylüyordu.

Zamanla “Ensi”nin gücü arttı. Meclis yetkilerini tamamen almamakla beraber, kendisi için ayrılmış olan toprağı, ortak toprak olmaktan çıkarıp sarayın toprağı haline getirmiş.

Saray ve tapınağı, ticaret merkezi haline getirerek pek çok meslek grubunun da kendine bağlı olarak faaliyet geliştirmesini sağlamış.

Daha sonra Sümerliler, sınıf temelli toplumsal ayrışmaya doğru evirilmiş.  En üste kral, onu seçen rahip ve yönetici sınıfı ve tarım hayvancılıkla uğraşan köylü sınıfı.

Sümerleri ayakta tutan ve zenginleşmelerini sağlayan en önemli konu, her şeyi yazıya dökerek kanunlaştırarak adaletin sağlanmasıdır. Dağdaki odunları toplayan insanlardan tutunda, hayvan sayısına kadar her şey hukuka uygun olarak kayıt altındaydı. Bu sayede zenginlik ve refahları arttı.

Kadın erkek neredeyse birçok konuda eşit haklara sahipti. Evlilik resmi belgelere dayanırdı. Kadınlar kendi başlarına ticaret yapabilir, dava açabilir, kadın kocasını istemezse boşanma davası açabilirdi…

Öyle ki, bir kral, “benim zamanımda hiçbir baba oğluna, hiç bir oğul babasına yüksek sesle konuşmadı, hiç kimse aç kalmadı, kadınlar erkeklerle eşit ücret aldı” diye övünebilmiştir.

(Kaynak: Muazzez İlmiye Çığ kitapları)