Ulusal, evrensel ve kentsel anlamda tarihsel önemi olan günler yaşadık/yaşıyoruz:
· 30 Ağustos – Zafer Bayramı
· 1 Eylül – Dünya Barış Günü
· 2 Eylül – Eskişehir'in Kurtuluş Günü
· 5 / 20 Eylül – Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu.
Bu özel ve güzel günlerle ilgili olarak belleklerimizi ve bilinçlerimizi birlikte tazeleyelim.
30 AĞUSTOS'TAN 1 EYLÜL'E…
'30 Ağustos 1922' tarihi, Türk halkının emperyalizme karşı kazandığı bir zaferin adıdır. Onun için 30 Ağustos 'ulusal bağımsızlığımızın simgesidir.'
'1 Eylül Dünya Barış Günü' ise İkinci Dünya Savaşı'nın külleri arasından doğmuş 'barış umutlarının' adıdır.
1 Eylül Dünya Barış Günü'ne adını veren ve 54 milyon insanın canına mal olan İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler ve benzeri sapık maşaların elbette büyük günahı vardır. Ama o büyük katliamın gerçek suçluları 'emperyalizm' ve işbirliği yaptığı 'gericilik' tir.
Geçmişte savaşların yaşattığı tüm acılara rağmen, bugün de dünyamızın dört bucağı kirli savaşlarla ya da terör illetinin pislikleriyle kaynamaya devam ediyor. Dünya nüfusunun yarısı açlık ve yoksulluk içinde kıvranırken, emperyalist güçler savaşa ve teröre milyonlarca dolarlık yatırım yapıyorlar.
Bugünkü yaygın adı 'küreselleşmiş büyük sermaye' olan emperyalist güçler, yazdıkları savaş ve terör senaryolarını, başta ABD olmak üzere dünyanın dört bucağında örgütledikleri devlet örgütleri aracılığıyla sahneye koymaktadırlar. Oynanan bu kirli oyunlarda kullanılan figüranlar da 'dinsel ve etnik kışkırtmalarla koşullandırılmış insancıklar…' olmaktadır.
Yani dün olduğu gibi bugün de 'emperyalizm' ile 'dinsel ve etnik gericilik' savaşın ve terörün işbirlikçileridir.
İşte bu nedenlerledir ki, 'emperyalizme ve gericiliğe karşı verilecek mücadele' ile 'demokrasi ve barış mücadelesi birbirine sımsıkı bağlıdır.' Bir ülkede demokrasiyi gerçekleştirmek için her şeyden önce 'barış' gereklidir. Ama öte yandan 'demokrasi' yolunda atılan adımlar da barış ortamını güçlendirir.
Ancak 'savaşa karşı barış' ve 'emperyalist diktatörlüğe karşı demokrasi' mücadelesi öncelikle 'güçlü ve demokratik örgütlülük' ister.
Bu bağlamda, 30 Ağustoslara 'militarist, şovenist, dinci ve bölücü sapkınlıklara bulaşmadan sahip çıkmak…' önemli bir yurttaşlık görevidir.
1 Eylüllere ve barışa sahip çıkmak ise 'yaşama sahip çıkmak' demektir ve önemli bir 'insanlık görevidir.'
TÜRKİYE'DE 'BARIŞIN PATLAMASI' İÇİN…
Türkiye, dünyadaki savaş senaryolarının fay hattı üstünde bulunuyor. Bu tehlikeli hat üstünde 'savaş kışkırtıcılığı yapmak' ya da 'kışkırtmalara alet olmak', Türkiye'yi karanlıklara sürüklemek demektir.
Diğer yandan, ülkemizde otuz yılı aşkın bir süredir kanamakta olan bir 'iç barış' sorunu vardır. Yıllardır 'Kürt sorunu' adı altında yaşanan kirli savaş yüzünden onbinlerce yurttaşımız öldü ve Türkiye gelirinin yarısı heba edildi.
Oysa tüm dünya halklarıyla birlikte Türkiye halkının da acil talebi 'barış'tır.
Ancak bu bağlamda bugün Türkiye'nin başında 'savaş sevdalısı bir iktidar olması'; Kürt yurttaşlarımızın da 'etnik şovenizm ve terör sevdalısı örgütlerin peşinden sürüklenmesi…' yüzünden bir türlü kalıcı barış sağlanamıyor.
Türkiye'nin barışçı ve ulusal çıkarlarını gözeten bir politika izleyebilmesi için en kısa sürede 'yakasını ABD'nin pençesinden kurtarması…' gerekiyor. Çünkü emperyalist güdümden arınmadan barış olmaz.
İkinci olarak, Türkiye'de iç siyasetinin 'dinsel ve etnik gericiliğin/bölücülüğün pençesinden kurtarılması…' gerekiyor. Çünkü feodal ilişkilerin böylesine etkin olduğu kirli ortamda barış çiçekleri açamaz…
Ama Türkiye'de iç barışın patlak verebilmesi için her şeyden önce 'silahların susması' gerekiyor. Çünkü 'barış için savaşılmaz, barışılır!..'
BARIŞ VE SANAT, ÖZGÜR TOPRAKLARDA GELİŞİR
Bugün '2 Eylül'. Yani 'Eskişehir'in Kurtuluş Günü'.
Eskişehir, 1922 yılının 2 Eylül günü emperyalist güçlerin işgalinden kurtulmasından önce de Türkiye'nin 'Kurtuluş' sürecinin tüm aşamalarında hep önemli bir kent olmuştur.
29 Ekim 1923'te 'Cumhuriyetin İlanı' ' ile başlayan 'Kuruluş' sürecinden sonra önemli bir 'Cumhuriyet kenti' dir Eskişehir.
Günümüzde ise Eskişehir, 'Türkiye'ye örnek olacak çağdaş kent' olarak tanımlanmaktadır.
Eskişehir geleneksel 'tarım, endüstri ve eğitim kenti' özellikleri yanında, son yıllarda 'kültür ve sanat alanında Türkiye'nin önemli bir merkezi' olmuş durumdadır.
Bu durumda, son yıllarda Eskişehir'de yerel yönetimler öncülüğünde sağlanan 'çağdaş ve demokratik özgürlük ortamının' çok önemli yeri vardır. Çünkü tıpkı barış gibi 'sanat da özgür ortamlarda gelişir…'
Son yıllarda kentimizde artık gelenekleşen önemli sanat etkinliklerinden olan ve Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ öncülüğünde gerçekleştirilen 'Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu' bu durumun açık örneğidir.
5- 20 Eylül 2014 tarihlerinde 'sekizincisi' yapılacak olan bu sanat etkinliğinin çok zengin olan programı, sizlerin katılımını bekliyor.
Eskişehirimizin ve ülkemizin özgür topraklarında barışın, sanatın ve demokrasinin daha da gelişmesi dileklerimle.
Sevgiyle dostlukla.