Padişah II. Abdülhamit 2 ve 3.Ordu’dan umudunu tamamen kesmiş, bölgeye Mareşal Tatar Osman Paşa ile 40-50 bin civarında askeri, gemilerle Makedonya bölgesine yollamaya karar vermişti.
Mareşal Tatar Osman Paşa askerleri ile İzmir’den gemilerle Selanik’e taşınacak, oradan tüm Makedonya’ya dağılacaktı.
Bu bilgiler İTC tarafından öğrenildi ve anında Ege bölgesindeki örgütünü devreye soktu. Bu sırada Doktor Nazım’da Anadolu’dan oraya geçmişti.
Doktor Nazım liderliğindeki ittihatçı kadrolardan Bursalı Tahir, Mahmut Celal(Bayar) gemilere sızıp askerleri kendi saflarına çekmeyi başardılar. İzmir’den Selanik’e gelinceye kadar askerler ikna edilerek İTC’nin saflarına geçmeleri sağlandı.
Mareşal Tatar Osman Paşa, Anadolu’dan gelen bu askerleri Makedonya’nın belli bölgelerine sevk etmek istemesine rağmen, askerler emirlere uymadıkları gibi üstüne üstlük askeri erkânı da tehdit eder hale gelmişti.
Hal böyle olunca Mareşal Tatar Osman Paşa askerine söz geçiremeyen itibarsız bir kumandan durumuna düşmüş ve devletin işleyişi felç olmuştu.
Ayrıca, İTC Mareşal Tatar Osman Paşa için de suikast planı yapmış, yanlışlıkla başka Osman’ı vurunca, daha sonra paşanın öldürülmesinden vazgeçmişti, ancak daha İTC Genel Merkezi Ohri Tabur Komutanı Eyüp Sabri’ye özel kurye ile haber göndererek, Mareşal Tatar Osman Paşa’nın Manastır’dan kaldırılmasını emretti.
Bir gün sonra Eyüp Sabri ile Resneli Niyazi, bin kişilik kuvvetle telgraf tellerini keserek, hiç dirençle karşılaşmadan Manastır şehrine girdiler ve Mareşal Tatar Osman Paşa’yı gece yarısı yatağından kaldırarak esir aldılar.
21 ve 22 Temmuz 1908 tarihinde Manastır, Kosova, Üsküp ve bağlı kazalardan Yıldız Sarayına binlerce imzacısı olan 77 telgraf gönderildi. İmzacıların içinde, Müslüman, Hıristiyan köylüler, komitacılar, papazlar, belediye başkanları memur ve esnaf vardı.
Talepleri açık ve netti.
Anayasanın yeniden yürürlüğe konulması ve Mebuslar Meclisinin açılması, aksi halde I. Veliaht konumunda bulunan Reşat Efendi’ye biat edileceği.
23 Temmuz 1908 tarihinde Binbaşı Enver Bey, Köprülü kazasında, Kolağası Niyazi Resne’de, Binbaşı Vehip Bey Manastır hükümet konağının önünde padişahın rızası olmadan meşrutiyeti ilan ettiler.
23 Temmuz 1908 tarihinde Padişah II. Abdülhamit büyük bir çaresizlik içinde, Sadrazam Avlonyalı Ferit Paşa’yı azledip, yerine Said Paşa’yı yedinci kez sadrazam olarak göreve getirdi ve kabineye Kanun-u Esasi’nin ilanı için gerekli belgelerin hazırlanmasını emretti.
Kabine toplantısının bitiminde, 24 Temmuz sabahı gazetelere, meşrutiyetin ilan edildiğine dair belgeyi imzaladı ve mühürledi.
II. Abdülhamit’in meşrutiyeti ilan ettiğini, bir telgrafla isyanın merkezi Selanik’e bildirildi.
Bunun için bu gün halen 24 Temmuz “Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanır.
Mustafa Kemal, Enver Bey, Cemal Bey, Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy arkadaşları ile bulundukları aynı ortamda aynı anda Selanik’e gelen bu haberi alırlar ve hepsi derin bir oh çekerler, yani hele şükür derler.
2. Meşrutiyetin ilanın ertesi günü, Mithat Şükrü, Talat, Cavit, Rahmi, Tahsin Beyler, İTC’nin bundan sonra izleyeceği yol için ve İstanbul’a gönderilecek bir heyetin belirlenmesi için toplanırlar, ancak Mustafa Kemal bu toplantıya katılmaz.
Mustafa Kemal, hürriyet ilan edildi, “Peki şimdi ne olacak?” diyordu ve haklıydı. Çünkü orduda disiplin bozulmuş, genç subaylar taşkınlıklara başlamış, İTC kontrolü kaybetmiş, ne yapacağını bilemiyordu. Üstelik İTC’de hükümet sorumluluğu almıyor, perde arkasında kalmak istiyordu.
Mustafa Kemal öteden beri İTC’yi eleştiriyordu, çünkü İTC’nin elinde devrim ile ilgili bir program olmadığını daha önceleri söylemişti. Haklılığı hemen devrimin ilk günlerinde ortaya çıkmıştı.
Mustafa Kemal eleştirilerine devam etti.
Ona göre; “ordu siyasetten çekilmeli, İTC hükümet sorumluğu almalıdır” diyordu.
(Kaynaklar: Fethi Okyar-Üç Devirde Bir Adam, Ali Fuat Cebesoy-Sınıf Arkadaşım Atatürk)