Dünkü yazıda da dile getirmiştim…

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın, uzun bir aradan sonra geldiği Eskişehir'de, şehrin gündemindeki konulara yönelik yaptığı açıklamalar hayal kırıklığı yarattı…

Çünkü yeni bir şey söylemedi…

'Millet bahçesi' dışında, daha önce duymadığımız hiçbir şey yoktu sözlerinin içinde…

AKP'nin yerel siyasetçilerine ve milletvekillerine nazire yaparcasına, bolca yerel basını ve belediyeleri eleştirdi…

Yerel basın için kullandığı 'güdümlü basın' tanımlamasını garipsediğimizi dün de dile getirmiştik…

O noktaya yeniden döneceğiz…

***

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı,

Son basın toplantısında, AKP'nin Eskişehir'deki politikacılarından çokça etkilenmiş olmalı ki, belediyeler hakkında, Eskişehir'deki son 37 yılın en yoğun kar yağışı sonucunda yaşanan sıkıntılara yönelik, 'Belediyeler yolları açsınlar yeter…' şeklinde cümleler kullandı…

Oysa tüm Eskişehir biliyor ki,

Kar yağışının başladığı ilk gün ve ilk gecenin ardından, şehir içindeki cadde ve sokaklarda belediyeler tüm olanaklarını seferber ederek, ellerinden geleni yaptılar…

Oysa Sayın Bakan çok iyi biliyor ki,

Bir hafta önce Türk Dünyası Vakfı toplantısı için Ankara'dan Eskişehir'e gelmek için yola çıkmış ancak Polatlı'dan geri dönmek zorunda kalmıştı…

Niye geri dönmek zorunda kaldı?

Yoğun kar yağışı nedeniyle…

Bakan Avcı, karın ilk düştüğü günden (30 Aralık 2014) 13 gün sonra geldiği Eskişehir'de, belediyelerin yolları açması gerektiğini söylüyor…

'Onlar önce yolları açsın…'

Bakan, gösterdikleri gayret nedeniyle Karayolları'na teşekkür ederken (ki, ülkenin çeşitli bölgelerinde şehirlerarası karayollarında neredeyse 48 saat mahsur kalan insanları unutmuşçasına) Eskişehir'deki üç belediyeye veryansın ediyordu…

***

Bunları neden yazıyorum?

Zira Bakan Nabi Avcı, Eskişehir milletvekili adayı olduğu ve Eskişehir kamuoyunun önüne ilk çıktığı günden bu yana, eleştirilerini de övgülerini de abartmadan, insanları kırmadan, rencide etmeden ortaya koyuyordu…

Ancak, Mart 2014 yerel seçimlerinde, elde kalan tek merkez ilçe olan Odunpazarı'nı da kaybedince, herhalde sinirleri biraz bozuldu…

Mevcut stadın yıkılacak olması ve sonrasında yerine yapılacak düzenleme konusunda ise, Eskişehir kamuoyunun baskısıyla hangi noktadan hangi noktaya gelindiğini görüyor ve sinirleniyor olsa gerek…

Meydan mı, park mı, bahçe mi, rekreasyon alanı mı, ne olacağı konusunda hala net bir tanımlama getirmemeleri ve kamuoyunun direncini kırmak için attıkları her adımda duvara toslamaları, bunun acısını yerel basından çıkarmaları sonucunu doğuruyor olabilir mi?

Olabilir…

'Güdümlü basın' tanımlamasını kullanması için başka bir neden var mı sizce?

***

Eskişehir kamuoyu, 1 Kasım 2014 tarihine kadar 'Kent Meydanı' konusunda son derece iyi niyetli bir bekleyişin içindeydi…

Vali Güngör Azim Tuna, Şehir Gazetesi'ne yaptığı açıklamada;

'Biz zaten oraya kent meydanı yapmayacağız' dedi…

Meydan yerine Anadolu Üniversitesi'nin kampüsünün yapılacağını söyledi…

Söyledi ve kıyamet koptu…

Bunun üzerine, Eskişehir konuşmaya başladı…

AKP milletvekilleri Salih Koca ve Ülker Can, Valinin açıklamasıyla oluşan algıyı değiştirmek için açıklama üstüne açıklama yaptılar…

Vali Tuna ise, ilk açıklamasından bir hafta sonra yaptığı ikinci açıklamada, 'ağzı olan konuşuyor' diyordu…

Tam bu rüzgar diniyor derken; birden bire Vilayet Meydanı'na bir maket yerleştirildi…

Kent Meydanı'nın maketi…

Sonra şehir yeniden konuşmaya başladı…

Hatta bir sabah, bir görevliyi bir elinde yapıştırıcı, bir elinde küçük maket ağaçlarını yapıştırırken görünce, olayın ne denli ciddiyetle ele alındığını anlamıştık…

Ve tüm bu olup bitenleri yazınca, (üstelik Eskişehir yerel basınında pek az rastlanır şekilde 8 gazete de ortak bir görüşte birleşmişlerdi) 'güdümlü basın' olup çıktık…

***

Sonuç;

Eninde sonunda kış bitecek ve bahar gelecek…

Bu bir…

Türk Dünyası Vakfı ile ilgili tartışmalar bitmeyecek…

Bu iki…

Hele ki, mevcut stadyumun yıkılmasından sonra yapılacak düzenleme ile ilgili tartışmalar hiç ama hiç bitmeyecek…

Bu da üç…

***

Eskişehir'in Bakan Nabi Avcı'dan beklediği şu;

'Mevcut Atatürk Stadyumu'nun yıkılmasından sonra buraya dünyada bir çok şehirde gördüğümüz gibi, bir 'kent meydanı' yapılacağını söylemesi…'

Bu tartışma biterse ancak böyle biter…

Yoksa bitmez…

Güdümlü basın yazmaya,

Onlar da yeni maketler yapmaya devam ederler…