Eskişehir 1999 yılından itibaren büyük bir değişim ve dönüşüm sürecine girdi...

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesiyle birlikte Eskişehir, öyle pek de alışık olmadığı yeni projelerle tanıştı...

Örneğin Porsuk’un Islahı Projesi...

Eskişehirliler o güne kadar Porsuk’u olduğu haliyle kabul etmişler,

Üzerinde önemli değişim ve dönüşümlerin yapılabileceğini pek de düşünememişlerdi...

***

Öyle ya,

Bir havuz ya da küçük bir göletten söz etmiyorduk,

16 kilometresi şehrin içinden geçen bir su havzası söz konusuydu...

Sonra tramvay sistemi...

İnsanlar bu projenin de mümkün olabileceğine pek ihtimal vermediler...

Şehrin içine raylar döşenecekti...

Trafiğin işleyişi kökten değişecekti...

Bu projelerle uğraşılırken,

36 kilometrelik Kalabak Su risale hattı yenilendi...

Dolum tesisleri hizmete girdi...

Bir de baktı ki Eskişehirliler,

Kalabak Su son derece sağlıklı ve şık damacanalarla kapılarına kadar gelmiş...

***

Ardından büyük parklar,

Bu parkların içinde Masal Şatosu, Bilim Deney Merkezi, Uzay Evi, Su Altı Dünyası, Hayvanat Bahçesi...

Ve Türkiye’de bir ilk Yapay Plaj...

Tüm bu alışılagelmedik projelerle birlikte şehir de hızla kendini yenilemeye başladı...

Şehir dışından ve yurt dışından önemli markalar mağazalar açmaya başladı...

Haliyle,

Yerli esnaf da (en azından bir kısmı) bu değişime ayak uydurdu...

Son derece sınırlı olan otel yatak sayısı hızla arttı...

Dört yıldızlı otelin bile olmadığı şehre beş yıldızlı oteller açılmaya başlandı...

Şehrin dört bir yanı,

Kültür ve sanat merkezleriyle bezendi...

Eskişehir bugün,

İstanbul’dan sonra en çok tiyatro salonuna sahip...

***

Bunlar,

Bir çırpıda aklımıza geliveren değişim projeleri...

Bunlar gibi, irili ufaklı daha niceleri var...

Daha sonra 2024 yerel seçimleri öncesinde Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen “tamam” dedi...

“Benden bu kadar...”

O da çok iyi biliyordu ki,

Başlayan bir şey mutlaka biter...

Onun başkanlık serüveni de eninde sonunda bitecekti.

Öyle sanıyorum ki,

Bu karar aşamasında Büyükerşen’in başka bir düşüncesi daha vardı...

“Benden sonra tufan” düşüncesi yerine,

Kendisinin de içinde olduğu geçiş döneminde, şehri inandığı, emin ellere bırakmak istiyordu...

Devam etmesi durumunda,

Böyle bir fırsatı olmayabilirdi...

O zaman,

Şehrin siyasetinde önemli kargaşalar yaşanabilir, yaralayıcı tartışmalar yaşanabilirdi...

Öyle bir durumda da,

En büyük sıkıntıyı kuşkusuz Eskişehir ve Eskişehirliler yaşayabilirdi...

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen buna fırsat vermedi...

Şehri,

İnandığı ve güvendiği ellere bıraktı...

Büyükşehir’de Ayşe Ünlüce seçilirken,

Tepebaşı’nda Ahmet Ataç,

Odunpazarı’nda Kazım Kurt ile devam edildi...

İki merkez ilçe son derece önemliydi...

Çünkü Tepebaşı ve Odunpazarı, ilçe statüsünde olsalar da Eskişehir’in gelişmesindeki en önemli lokomotif güçlerdi...

Bu üç belediyenin en az birinde yaşanabilecek başarısızlık, tüm işleyişi bozabilir, en azından zedeleyebilirdi...

O nedenle de,

Tepebaşı ve Odunpazarı’nı riske atmamak,

En az Büyükşehir kadar önemliydi...

***

Geçiş dönemleri zordur...

Her ne kadar bir önceki yönetimle aynı ilkelere sahip olunsa da halkın nazarında bir “mukayese” duygusu kendiliğinden gelişecektir...

Ancak bu konuda kesin bir yargıya varabilmek için en az bir dönem (5 yıl) o hizmet anlayışını izlemek gerekir...

4 ay, bu sürecin (60 ay) henüz onda biri bile değil...

Ne demişler;

“Zaman en iyi ilaçtır...”