Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim öncesi, 'Kamuya personel alımında görevin getirmiş olduğu zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerin sınavdaki başarı ortalamasına göre alım yapacağız' demişti.
Bu sözler üzerine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in mülakat açıklaması dikkat çekti.
Açıklamada mülakatın kaldırılmayacağı fakat içeriğinde değişikliğe gidileceğine vurgu yapıldı.
Bu açıklama dikkat çekmekle kalmadı; eğitim sendikaları yaptıkları açıklamalarla, birçok öğretmen adayı da sosyal medya üzerinden mülakat açıklamasına tepki gösterdi.
Uygulamaya göre öğretmenler, 3 kişiden oluşan bir jürinin karşında 45 dakikalık bir mülakata alınacak.
Bu mülakatta kendisine sorulan konuyla ilgili konuşması ve anlatması istenecek.
Yani öğretmen adayının öğrencilerle ilişkisinin yanı sıra kendisini ve dersi anlatma becerisi teste tabi tutulacak.
Dolayısıyla bu uygulamayla öğretmen adaylarını zorlu bir süreç bekliyor.
Evet, öğretmen adayları gerçekten birçok aşamadan geçerek mesleğini eline alabilmek için mücadele ediyor.
Birçoklarının eğitim hayatını tamamladıktan sonra gözü kulağı öğretmen atamasında oluyor.
Atamalarda sevinen olduğu kadar hayal kırıklığı da çok yaşanıyor.
Mülakat sisteminde tepkiler haklı tepki olabilir fakat, bu sistemle bu işi gerçekten daha iyi yapanların öne çıkması da eğitim seviyesinin yükselmesine neden olacaktır.
Her okuyan (mezuniyeti donanımsız bitiren) öğretmen olabilir mantığı ortadan kalkmış olacak.
Bu yüzden 'Mülakat sistemi iktidarın işine yarar' şeklinde tepkilerin yersiz tepki olduğunu düşünüyorum.
Bu sistem eğitimin kalitesini yukarıya taşıyacaksa, adaletli, hak ve hukuk gözeterek bir süreç işleyecekse mülakatın uygulanmasında sakınca yoktur, karmaşaya da yer yoktur.
Karmaşa olan tek nokta; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleri ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in bu sözlerin tam aksi bir söz etmesidir.
İhtiyacımız olan tek şey, eğitim kalitesinin yükselerek geleceğe ışık tutan gençlerin yetişmesidir.
Bunu başaracak olanlar da gözümüzün nuru öğretmenlerimizdir.