Biz insanlar hayatımızın bazı noktalarında kendimizi üzgün, karamsar ve yetersiz hissedebiliriz.

Çoğumuza göre bu duygular ekonomik yönden ya da güzel ilerleyen bir ilişkinin bitmesiyle yaşadığımız stresli olaylara verdiğimiz sıradan tepkilerdir. Bu olanlara karşı verdiğimiz duygular son derece acı verici ve ağır şeyler olsa da zamanın etkisiyle bu duygular kaybolur yerini başka duygular alır. 
  Ruh halimiz veya duygularımız fazlasıyla aşırı mutsuz ve olumsuz ise zamanla daha kötüye gidiyorsa bu durum duygudurum bozukluğuna sebep olabilir. Duygudurum bozukluğu; insanların ölçüsüz veya aşırı güçlü duygular yaşamasına neden olan ve bu insanların normal işlevlerini yerine getirme yetilerini etkileyen, ruh halinde meydana gelen önemli bir değişiklik veya bozukluktur. İnsanda hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı açısından zayıflatıcı etkiye sahip olan üzüntü, mutsuzluk, karamsarlık ve umutsuzluk gibi kalıcı duygulara sebep olur. Kişi bu dönemde kendini mutsuz hisseder ve bu duygu en az iki hafta devam eder. Üzüntü göreceli bir kavramdır ve herkes için farklıdır o yüzden bir insana depresyon teşhisi koymadan önce bu kişinin benzer durumlarda çevreye nasıl tepki verdiğine ve bunlardan farklı olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Bu semptomlar arasında; gün içinde genellikle üzgün hissetme, yaşadığımız hayatın artık tadı tuzunun kalmadığını ve hiçbir şeyin zevk vermediğini hissetmek, daha öncesinde ilgi duyduğumuz şeylerle artık eskisi gibi ilgilenmemek, iştahsızlık , kilo kaybı ya da tam aksine kilo alma, uyku saatinde olan değişiklikler, normale göre çok az uyuma ya da daha da çok uyuyup yine de kendini yorgun hissetmek, kendi içine kapanmak, çevreyle eskisine göre konuşmayı azaltmak, elleri ovuşturma, parmakları kütletmek, tırnak etlerini yolmak, boş boş adımlamak, kendini değersiz ve suçlu hissetmek ve özgüvensizlik sadece semptomların birkaçıdır.