İnsanoğlu, var olduğu ilk günden itibaren kendisi ve diğer insanları tanımaya, anlamaya çalışmıştır.

Ancak pek çok bilimin konusu olmasına rağmen yine de insanın keşfedilmemiş birçok yönü bulunmaktadır. Sosyal bilimlerde yaygın olarak kullanılan bir tanıma göre insan, doğuştan kalıtımla getirdiği potansiyel güçlerini sosyalleşerek ve öğrenerek geliştirebilen ve yeni kültürler yaratabilen canlı bir varlıktır.
     Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere insan, doğuştan kalıtımla getirdiği özelliklerini, çevrenin de etkisiyle, yeni niteliklere dönüştürebilmekte ve kendine özgü yeni değerler yaratabilmektedir.
     İnsanı tanıyabilmek ve anlayabilmek için her şeyden önce onun gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Ancak bu şekilde insan davranışlarını anlamak ve açıklayabilmek mümkündür.
     İnsanların doğal yetenekleri ve çevre ile karşılıklı etkileşimi altında erişkinliğe doğru olgunlaşmasına gelişme denmektedir. Gelişme; bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere beş aşamayı içermektedir. Günümüzde insanın psikolojik gelişimini "yaşam boyu gelişim" biçiminde topluca inceleme eğilimi benimsenmiştir. 
Yeni Doğan (0-1 yıl)
     Yeni doğanın davranışları çok sınırlıdır. Bu ilk davranışlar ilkel olmalarına rağmen gelişimin temelini oluştururlar.
     1. ayda, yattığı yerden başını 1-2 saniyelik bir süre için kaldırabilir. İnsan ve özellikle anne yüzüne odaklanabilir. Şiddetli seslere bedensel olarak tepki verir. 
     3. ayda, yakın mesafede bulunan hareketli nesneleri takip edebilir. Yüksek sesle  gülebilir. Ellerini bir araya getirebilir. Başını dik tutabilir. Bir yöne doğru yuvarlanabilir. 
     6. ayda, başını vücudu ile aynı hizada tutabilir. Ünlü ve ünsüz harf bileşiminden oluşan kelimeler çıkarabilir. Birine ya da bir şeye tutunarak ayakta durabilir. Kendisini besleyebilir. Ellerini rahatça kullanır.
     9.ayda, mizah duygusuna sahip olmakta ve ebeveynlerini güldürmekten haz duymaktadır.
     12. ayda, yürüyebilir ve rahatlıkla iletişime geçebilir. Öğrenme isteği daha da kuvvetlenmiştir. 
1-3 Yaş Çocuklarının Gelişimi (Özerklik Dönemi)
     Tuvalet eğitiminin kazanıldığı bu dönem 2'nci ve 3'üncü yaşı içine almaktadır. Çocuk, yürümeye ve konuşmaya başlamıştır. Kazanılan bu önemli iki yetenek sayesinde çocuk, bağımsız hareket etmek istemektedir.
     Bu dönemde çocuk kendi başına oyun oynayabilir. Yürüme, koşma, konuşma ve kendi başına yemek yemeği öğrenir. Kendi başına giyinebilir. Sevgi, sevilme ve sevmeyi öğrenir. Kardeşleri, anne ve babasıyla yakın ilişki halindedir. Yanlış ve doğru konusunda kültürel kavramları öğrenir ve vicdan duygusu gelişmeye başlar. Anne ile ilişkisine bağlı olarak gelişen güven duygusu ile kişiliğin ilk temeli atılmış olur. Bu dönemde çocuk zeka ve bedence hızla gelişmektedir. Dil gelişimi ile birlikte çevresini tanımaya ve birçok soru sormaya başlar. 
3-6 Yaş Arası Çocuklarının Gelişimi (Oyun Dönemi)
     Çocuk bu dönemde konuşkandır ve sürekli soru sormaktadır. "Anne bu ne, baba bunun adı ne, neden ve niçin?" soruları bitmek bilmez. Sık sık büyüklerin sözünü keser, "bana da söyle" diye araya girer. Her şeyi bilmek, tanımak ister. Bir önceki dönemin inatçılığı gitmiş onun yerini uyumluluk ve söz dinleme almıştır adeta. 
     Bu dönemin en belirgin özelliği olan kendi işini kendi görmeyi çok sever. Çok canlı bir hayal gücü vardır. Duyduklarını abartır, gördüklerini çarpıtır. Çizikler, sıyrıklar, ve küçük yaralanmalardan çok etkilenirler. Kız veya erkek olduklarını ayırt ederler. Anne babaya benzeme çabası içine girerler. Erkek çocuk erkek kimliğini babaya benzeyerek, kız çocuk ise kız kimliğini anneye benzeyerek kazanır.
6-11 Yaş Çocuklarının Gelişimi (İlkokul Dönemi)
      Bu dönemde çocuk okula başlayıp yeni bir toplumsal tabakaya giriş yaptığından dolayı çoğunlukla özellikle yaşıtları başta olmak üzere, çevredeki her türlü insanla sosyal iletişimi gelişmeye uğrar. Diğer kişilerle birlikte ortak bir şeyler yapma, başkalarının varlığında ya da denetiminde görev alma başladığından iş bölümü, diğerlerinden farklı olarak sahip olduğu özelliklerin verdiği haz duyguları yaşanmaya başlar. 
     Çocuk bu dönemde yeni şeyler öğrenme ve bir şeyler üretmenin hazzını yaşamaya başlar. Kendini örnek aldığı kişilerle özdeşleştirerek, çeşitli alanlarda roller üstlendiği şeklinde düşlemler kurar. Okul ve görevlerle kendisinde daha önce var olan olgun olmayan istek ve hayallerini bırakarak, daha gerçekçi hedeflere yönelmeye başlar. Çevresi ya da kendisi için birtakım faaliyetlere girip, kazanımlar elde ederek, çevresinde destek bulmayı, onaylanmayı öğrenir. Bir şeyler yaparak, başladığı işi bitirmenin keyfine varmaya başlar. Kendinden yaşça büyük ya da daha deneyimlileri izleyerek araç, gereç kullanmayı öğrenir, el ve vücut becerisini geliştirir.
Ergenlik Dönemi 
      Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemine verilen isimdir. Bu dönem kişide belirgin bedensel, cinsel ve ruhsal değişimlerin yaşandığı gelişme dönemidir.
     Bu dönem içinde vücut daha bir gelişmekte ve buna düşünsel gelişimde eklenmektedir. Gelişen çocuk, kendi işlevlerinde daha etkin olup inisiyatif kullanmaya başlamaktadır. Karşılaştığı başarısızlıkları tolere edebilmeye, olmazsa kendine başka hedefler belirlemeye çalışmaktadır. Sorumluluklar üstlenmeye, ufak planlar yapmaya başlamaktadır. Daha önce yaşanılan evden ve ebeveynlerinden ayrılıp, kendi ayakları üzerinde durarak hayatını yaşamak bu dönemde önemli bir hedeftir. Kişide sosyal, mesleki vb. alanlarda kendini bir yere ait hissedememe, çevreden uzaklaşıp tek başına yaşama ya da uygun olmayan seçimleri yeğleme sonucunda psikotik türde ya da suça yönelik davranışlara neden olmaktadır. Birey kendisini yetersiz hissedebilir. Kendilerini güçlü görebilmek için birtakım özellikleri ön plana çıkararak, önemli kişilere benzemeye, onların tarzlarını edinmeye başlarlar.
     İlk gençlik aşkları bu dönemde yaşanmaya başlanır. Ancak bu aşklar daha masum ve kendini arayışın bir uzantısı olarak kısa sürelidir. Henüz yeterli olgunluğa kavuşmamış olan kişilik yapısı, ilişkilerinde de iniş-çıkışlar, ayrılıklar ile kendini gösterir.
Yetişkinlik Dönemi
     Yetişkinliğin başlangıç dönemi 21-40 yaş arası dönemdir. Gencin eğitim sürecini tamamlayarak bir iş ve bir aile kurmaya yöneldiği dönemdir. Sosyal sorumluluklarını karşılayabilir ve işini, eşini beklentileri doğrultusunda seçer. Sosyal gruplara katılır.
     Bu devredeki temel hedef bir başkası ile yakın iletişim kurulmasıdır. Başarılı ve düzenli bir evlilik ya da aile ilişki yapısı yakınlık kurma kapasitesine bağlıdır.
     Bu devre, bireylerin üretken oldukları ve gelecek nesillerin faydalanabileceği faaliyet ve amaçlara yönelik bir süreçtir. Kişi; yetenek ve tecrübelerini, becerilerini, yaratıcı ve üretken bir şekilde kullanmak ister. Yaratıcılık, üreticilik ve yaratılan şeylere sevgiyle bağlılık gerçekleşmediği takdirde; durağanlık, verimsizlik ve kısırlık dönemi başlar.
     Bu dönemde birçok kişi; iş değiştirmekte, boşanmakta, yeni meslekler seçmektedir. Ayrıca birey gerek fizyolojik, gerek zihinsel süreçlerde bir yavaşlama olduğunu fark eder. Unutkanlık, çabuk yorulma gibi belirtiler sonrasında yaşamın anlamsızlığını düşünmeye başlar. Stres düzeyi yükselir ve depresyon, korku, endişe belirir. Eğer kişi bu dönemi çabuk atlatamazsa, performansında düşme başlayacak ve hastalıklar baş gösterecektir. 
Yaşlılık Dönemi
     65 yaş üzeri dönemi kapsayan bu dönemde kişi, bütünlük anlamında hayatı dolu dolu ve üretken bir şekilde ya da umutsuzluk anlamında hayatın anlamı yoktur ve boş geçmiştir hissi yaşayarak iki duygu arasında bir çatışma yaşayabilir. Hayattaki yeri ve rolünü kabul etmiştir, kendisi ile barışıktır. Kendi yolunu kendisi çizmiştir ve sonuçlarından kendisi sorumludur. Kişi artık geri dönemeyecek ya da geçmişi değiştiremeyecek aşamadadır. Hayatını eksi ve artılarıyla kabul etmiştir, pişmanlık duyguları taşımaz. Ölüm korkusu belirgindir. Artık geçmişe tekrar dönmek, olanları düzeltmek olanaksızdır ve ne yazık ki ekilenler biçilmektedir. Yaşanması, sahip olunması ya da hissedilmesi gerekip de bunların olmaması, beklenen ilgi ve anlayışın görülmemesi, becerilerdeki azalma, sağlığın kısmen bozulması kişide kendi etrafındakilere yönelik nefret duyguları, umutsuzluk hislerinin oluşmasına yol açar.
     Bu dönemde fiziksel sağlık ile ilgili belirli problemler ortaya çıkmaya başlar. Örneğin; kalp hastalıkları, tansiyon ve kanser gibi vakalar artar. Yaşlılık ile birlikte tüm duyularda bir azalma meydana gelir. Fonksiyon kayıpları görme ve işitme, görme güçlükleri gibi.
     Kendini değersiz, işlevlerini yitirmiş ve güçsüz hissetmeleri, onların yaşamdan doyum almalarını da engellemektedir. Çalışan ve üreten insan; emeklilikten kısa bir süre sonra, kendisini boşlukta ve işlevsiz olarak görmektedir. Artık eski yaşantılarını anma durumuna girmiş olduğunu düşünmektedir. Emeklilik durumuna ve azalan gelire uyum göstermeye çalışır. Yakınlarının ölümü ile birlikte ortaya çıkan bunalım sonucu, geçmişini sorgulamaya başlar.
İhtiyarlık Dönemi
     İhtiyarlık dönemi, gelişmenin son aşamasıdır. Genel olarak 80 yaş ve sonrası süreci kapsayan bu dönemde; tümüyle fiziksel, zihinsel süreçlerde duraklama görülmektedir. Aynı zamanda bu dönem hayatın da son aşamasıdır.
     Kendisine ayrılan zamanın sınırlı olduğunun ve bir gün yaşamının sona ereceğinin bilincinde olmak, insanı anlamlı yaşayıp yaşamadığı konusunda kaygılandırabilir. Anlamlı bir yaşamı gerçekleştiremediğini düşünen insan, kendini suçlayabilir ve savunma mekanizmaları yüzünden kendisine daha da yabancılaşabilir.