Bu başlığı, alelade bir kapris ya da alınganlıkla atmış değilim…

Küçümseniyoruz…

Çünkü bunu gerçekten hak ediyoruz…

Gerçekten 'küçük' bir takım hüviyetine büründük…

Bugün 14. Sayfamızda spor muhabirimiz Göksel Demiral'ın hazırladığı bir araştırma var.

'Bu hale nasıl geldik?'

Araştırmadan ziyade, küçük bir 'hatırlatma' demek de mümkün…

Zira hepsi bilinen gerçekler…

2013-2014 sezonunda göreve gelen Hoşcan ve yönetiminin kucağında bulduğu kadro, bir sezon sonraki revizyonlarla kadronun geldiği hal ve en son içinde bulunduğumuz 2015-2016 sezonundaki kadro…

2013-2014 sezonunda Ertuğrul Sağlam'ın yönetiminde Türkiye Ziraat Kupası'nda final oynayan takımın geldiği son nokta geçtiğimiz hafta sonu oynanan Beşiktaş maçındaki hal…

İçler acısı…

***

Futboldaki İstanbul dükalığına ilk başkaldıran, isyan eden, bayrak açan Anadolu takımının bugün hala, o mirastan kalan bir sempatisi var insanlar üzerinde…

O nedenle, Eskişehirspor'u hala 'bir zamanlar efsaneydi' şeklinde hatırlıyorlar…

Takımın bugünkü hali onları bile üzüyor…

Ama diğer taraftan gerçekleri yüzümüze çarpmaktan da geri durmuyorlar…

Elbette bunu, biraz da uyarmak için yapıyorlar…

Sözleşmiş gibi, tümünün de ortak ve tek fikirleri var Eskişehirspor için…

'Ligin en zayıf takımlarından biri…'

Yalnızca Mehmet Demirkol'un diğerlerinden ayrılan bir görüşü var;

'Eskişehirspor futbolcu kalitesi olarak değil ama oyun olarak çok kötü…'

Bu bile içimize biraz olsun su serpiyor…

'Acaba başka bir teknik adam, bu futbolculara daha iyi top oynatabilir mi?'

Sarılabileceğimiz tek umut bu kaldı elimizde…

***

Yönetimin yıpranmışlığı, çaresizliği ve bu durumun onlar üzerinde yarattığı baskı ve psikolojik yorgunluk artık iyice su yüzüne çıkıyor…

Çaresizlik noktasındalar…

Belki de tükenmişlik…

Eğer bu ruh hali en kısa zamanda sıyrılıp atılmaz ve takıma da sirayet ederse, işte o zaman dönüşü olmayan yola girmişiz demektir…

Ve o yol bizi, hiç de iyi yerlere çıkarmaz…

***

Bugüne kadar bir çok spor yazısı yazdım, asıl iştigal alanım olmasa da…

Ama hep yönetim biçimiyle, biraz da transferle ilgiliydi…

Çünkü teknik analiz yapmaya hiç cesaretim olmadı…

Artık var…

Artık benim bile, teknik analiz yapmaya kalkmam, aslında bu takımın hiçbir teknik ve taktik stratejisinin olmadığını gösteriyor…

Defans deseniz evlere şenlik, forvet deseniz düşman başına…

Orta saha demiyoruz bile, çünkü yok…

Boffin'den Emre Güngör'e, Emre Güngör'den Kamil Ahmet'e, Kamil Ahmet'ten uzuuun bir top Gekas'a…

Zaten Gekas'ı 5 senedir ezberlemişler, başına dikilen stoperin ya omzuna, ya sırtına çarpıp top önüne düşecek, o da vuruşunu yapacak, golünü atacak…

Eskişehirspor'un oynadığı futbol bu…

Eğer bundan daha farklı bir taktik varsa ve ben görmüyorsam, 40 yıldır boşa futbol izlemişim demektir…

İşte bu nedenle, artık benim bile taktik analiz yapmaya cesaretim var…

***

Küçümseniyoruz…

Çünkü, adımız değil ama,

Oynadığımız futbolla gerçekten küçüğüz…



GEKAS BEŞİKTAŞ MAÇINDA ATTIĞI GOL İÇİN PARA ALACAK MI?

Biliyor musunuz aslında bu, çok ilginç bir soru…

Zira Eskişehirspor futbol tarihinde olmayan türde bir anlaşma yaptı Gekas'la…

Öyle maç başına falan değil, gol başına…

Attığı her gol için şu kadar bin Euro para alacak Gekas…

Yani, at golünü al paranı…

Peki şimdi soruyorum;

Örneğin Eskişehirspor Beşiktaş'a yenildi ama bir tane de gol attı…

Yenilgi nedeniyle diğer futbolcular para falan alamayacaklar doğal olarak…

Peki Gekas alacak mı?

Eskişehirspor,

Bu gidişle öyle skorlar bile göreceğiz gibime geliyor, örneğin 5-1, 4-2 gibi gol atıp yenildiğimiz maçlarda da Gekas gol atması halinde parasını alacak mı?

Bu komik değil mi sizce de?

Takım ruhuna aykırı değil mi?

Yönetimin futbolcular arasında kendi eliyle yarattığı bir ikilik değil mi?

Böyle olunca,

Takımda oynayan 10 kişi, sırf Gekas gol atsın da para kazansın diye top oynar mı?

Oynasalar bile, o oyundan hayır gelir mi?