Atatürkçü, laik, Cumhuriyetçi, demokrat bir Türkiye'nin yılmaz savunucusu, devrimci hep emekten yana, araştıran ve sorgulayan gazeteci Uğur Mumcu, 23 yıl önce 24 Ocak 1993 günü otomobiline konan bir bomba ile inandığı tüm değerler uğruna aramızdan ayrıldı. Odunpazarı Belediyesi harika bir iş çıkararak adeta 23 yılın ibretlik vesikası olan Mumcunun içinde can verdiği aracını Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in de desteği ile Eskişehir'e getirterek sergilemeye başladı. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'ta güzel bir hayalini hayata geçirmiş oldu. Uğur Mumcu'nun aracını görünce ülkemizde yaşanan faili meçhul cinayetlerin yaşandığı karanlık yılların akıllara gelmemesi imkansız. Birçok yazar, birçok siyasetçi, birçok genç aramızdan ayrıldı ve katilleri bulunamadı. Özellikle devlet büyüklerimiz her ölümden sonra 'katiller bulunacak, namus görevimiz' tarzı açıklamalar yapmış olsalar da bunlar hiçbir zaman karşılık bulamadı. Uğur Mumcu bu katillerin neden bulunamayacağını yazılarında ölmeden önce açıklamıştı. Mayıs 1996 UM-AG Vakfı tarafından yayımlanan 'Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi' kitabında bu durum özetlenmişti. Ben de bunu hatırlamamızın tam zamanı olduğunu düşünüyor ve sizlerle paylaşıyorum.
O günkü Cumhurbaşkanı Turgut Özal dedi ki:
'Devletimiz, bütün imkanlarıyla Uğur Mumcu'nun katillerinin bulunması ve adalet önüne çıkarılması için elinden geleni yapacaktır. Bu hususta bütün ilgililere her türlü talimat, tarafımdan verilmiştir.'
UGUR MUMCU demişti ki:
Hayır, iş o kadar basit değil… Terörizmi önleyebilmek için, önce devlet çapında hatta ondan da öte uluslararası istihbarat gerekir. Türkçesi, önce MİT'in terörizmi önlemek için yeni baştan örgütlenmesi gerekir… Önce istihbarat sonra bu istihbarata dayalı operasyon… Terörist örgütlerin merkezleri, kadroları belirlenmezse kimi, nasıl yakalayacaksınız?
O günkü Başbakan Süleyman Demirel dedi ki:
Önemli olan, bu cinayeti kimin üstlendiği değil, cinayeti kimin işlediğinin ortaya çıkarılması. Bu cinayetin nasıl işlendiği, bombanın nasıl konulduğu çıkar, çıkarılır. Tabii bu, Uğur Mumcu'yu geri getirmez. Üç faili meçhul cinayetin dışında, diğerlerinin nasıl olduğu aydınlatıldı. Onların da aydınlatılmasına çalışılıyor. Bu cinayetin de nedeni bulunacak.
UĞUR MUMCU demişti ki:
Terör odaklarını ortaya çıkarmak, devletin görevidir. Yurttaşların can güvenliklerini korumak, devletin görevidir. Devletin saygınlığını korumak, yine devletin görevidir. Ve devletin çeşitli organları vardır. Hükümet vardır. Ordusu vardır. Yargı organı vardır. Yasama meclisleri vardır. Terörizmi önleyecek olan güçler, devlet yapısı içindeki kuruluşlardır. Bunları eyleme geçirecek olan organ ise hükümettir. Evet, ne yapmalı? Şunu yapmalı: Başbakanlar mezarlara bundan sonra toprak atmamak istiyorlarsa, kendi üzerlerindeki ölü toprağını kaldırmalıdırlar. Hem de zaman yitirmeden.
O günkü Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü dedi ki:
Hükümet olarak Uğur Mumcu'nun katillerinin ortaya çıkarılmasını vaat ediyoruz. Mumcu'nun katillerini bulmak, adalete teslim etmek, suçluları cezalandırmak, böylesi cinayetlerin bir daha işlenmemesini sağlamak, hükümetimizin namus borcudur, bunu yapacağız.
UĞUR MUMCU demişti ki:
Ey hükümet, karınca ezmez hükümet, uyan artık! Bu aymazlıktan uyan artık. Senin iktidarında insanlar kurbanlık koyunlar gibi birer birer öldürülüyor. Ve istihbarat örgütlerin, tek satır rapor bile veremiyorsa, bu olaylardan sorumlu olan sensin! Ya çekil git ya da görevini yap!
O günkü İçişleri Bakanı İsmet Sezgin dedi ki:
Milletimizin de yardımıyla bu cinayeti ortaya çıkaracağız.
UĞUR MUMCU demişti ki:
Bu cinayetler aydınlanmaz ve bu saldırılar da böyle sürüp giderse, devlet haklı ya da haksız, yanlış ya da doğru, bu tür suçlamalardan kurtulamaz.
O günkü Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral dedi ki:
Olay, harici bir mesele ise aydınlatmamız çok zor, dahili ise mutlaka aydınlanacaktır.
UĞUR MUMCU demişti ki:
Bu kadar yaşamsal duyarlıktaki konunun soruşturulması görevi, Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral'a verildi. Yasal olarak izlenecek yol da buydu. Bu bakımdan söylenecek söz yok. Hukuk açısından söylenecek söz yok, ama söylenecek hiç mi söz yok? Var, hem de çok! Demiral, eski Başbakan Özal'a yönelen suikastın soruşturmasını da yapmış, saldırgan ele geçtiği halde, olayın gerçek nedenini kanıtlayamamıştır… Sanığı ele geçen bir olayı çözemeyen Demiral, herhangi bir ipucu bırakmadan kaçan katilleri ya da bu katilleri cinayete yönelten örgütlü suç çetelerini nasıl ortaya çıkaracaktır?