Haftada bir köşe yazısı yazınca toplumsal gündeme yetişmek kolay olmuyor. Özellikle son bir haftadır olduğu gibi ülkemizde ve kentimizde gündemin her gün gümbürdediği zamanlarda bu iş iyice zorlaşıyor.

Ama biz her zaman olduğu gibi; paylaşmanın güzelliğiyle ve gecikmeler dolayısıyla ayrıntılarına giremediğimiz değerlendirme eksiklerinin hoş görülmesi dileğiyle, son bir haftalık süreci birlikte irdelemeye çalışalım

ARTIK '10 ARALIK ÖZÜRLÜSÜ' BİR ÜLKE OLDUK

Bilindiği gibi, 10 Aralık 1948, 'İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin BM Genel Kurulu'nda kabul edildiği tarihtir. Ve bildirinin kabul edildiği 10 Aralık, 'Dünya İnsan Hakları Günü' olarak kutlanır.

Bu bildiriyi ilk imzalayan ülkelerden birisi olan Türkiye'nin, 2000'li yılların başlarına kadar iç hukukunu bildiri doğrultusunda düzenleme yolundaki iyi niyetli girişimleri dünya insanlık ailesi içinde takdirle karşılanmıştır.

Ancak 2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesinden sonra, önce göstermelik bazı düzenlemeler yapılmış, sonra da evrensel hukuka ve demokrasiye açıkça aykırı olan torba yasalarla birçok insan hakkı ayaklar altına alınmıştır.

10 Aralık 2014'e geldiğimizde artık Türkiye 'insan hakları özürlüsü' bir ülke durumundadır. Son yıllarda ülkemde yaşanan 'insan haksızlıkları' demokrasi tarihimize 'kara lekeler' olarak geçmiştir.

Bugün Türkiye gemisinin yönetimini ele geçiren korsan zihniyet, bu gemiyi çağdaş dünyadan kopararak Doğu'ya doğru sürüklemeye çalışmaktadır. Son yıllarda BM ve AB gibi Batı dünyasının simgesi olan kuruluşların bazı zaafları üzerinde kopartılan demagojik yaygaraların nedeni de budur…

ESKİŞEHİR'İN BADEMLİK TEPESİ'NDEN GÖRÜNÜMÜ

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz BÜYÜKERŞEN, 10 Aralık 20014 günü Bademlik'teki Rixos Otel'de yerel sorunlarımızla ilgili bir basın toplantısı yaptı. Yazılı ve görsel yerel medyamızın temsilcilerinin büyük çoğunluğu oradaydı.

İnsan Hakları Günü'nde yapılan bu basın toplantısı bence bir anlamda 'Eskişehirlilerin gasp edilen yerel yönetim hakları' hakkında bilgilendirme toplantısıydı.

Bu toplantıda son zamanlarda kentimizde tartışılan 'ESKİ su zammı, Kültür bütçesinde yapılan kısıntı, 65'liklerin ulaşım hakları, Kent Meydanı' konularında ayrıntılı bilgi verildi. Bir başka anlatımla, bu konularda 'AKP'lilerin yaptıkları engellemeler' ortaya serildi.

Toplantıda verilen bilgiler bir haftadır yerel medyamızda çokça irdelendiği için ben ayrıntılara girmeyeceğim.

Ancak bence bu toplantıda bir kez daha ortaya çıkan iki gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum:

1. Yılmaz BÜYÜKERŞEN, 'belediyecilik' konusunda uluslararası düzeyde derin bir bilgi ve deneyim birikimine sahiptir. Basınla paylaştığı bilgiler çok açıktır ve inandırıcıdır. Başta 'Yılmazofobi' etkisindeki medya mensuplarımız olmak üzere herkes bu gerçeği görmek durumundadır.

2. Büyükşehir yasasının antidemokratik hükümlerinden yararlanarak haksız bir biçimde 'Büyükşehir Meclisi'nde AKP çoğunluğu sağlayanlar', uyguladıkları 'kasaba politikası taktikleriyle' Eskişehir'e büyük zarar vermektedirler. Ve bu çelişkili durum, 'Eskişehir'in artık evrenselleşmiş adına gölge düşürmektedir…'

Sözün özü, 10 Aralık günü Bademlik Tepesi'nden Eskişehir'e bakınca gördüklerimi biraz sanallaştırarak sizlerle paylaşmak istiyorum:

'Son 15 yıldır çağdaş bir güç kazanan ve Batı'ya doğru hızla yol alan 'Eskişehir Gemisi' içinde telaş içinde Doğu'ya doğru koşmaya çalışanlar var…'

'Onlar ki 'biat kültürü' ile davrananlardır… Sudan siyaset üretmeyi iyi bilirler… Sanatı görseler mertek sandıkları için kültür bütçesini kısarak ve tiyatro biletlerine zam yaparak, çağdaş Eskişehir'in hayat damarlarından birini koparmaya çalışırlar…'

Bu durumda Yılmaz Hoca'nın dediğince: 'Eskişehirliler Eskişehir'e sahip çıkmalıdır…'

'YUNANİSTAN EĞİTİM SİSTEMİ'

12 Aralık 20014 günü, Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü tarafından düzenlenen 'Yunanistan Eğitim Sistemi' konulu konferansı izlemekten büyük mutluluk duydum.

Yard. Doç. Dr. Turan Akman ERKILIÇ'ın moderatörlüğünde yapılan ve Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Uluslararası İlişkiler Uzmanı Nikiforos TSARAUOPOULUS'un konuşmacı olduğu toplantıda, komşu ülkemizin eğitim sisteminin yapısı irdelendi. Benim aldığım kısa notlar şunlar:

-İlk ve ortaöğretimden oluşan12 yıllık (6+3+3) zorunlu eğitim uygulanıyor.

-Programlarında dil, bilim, sanat ve spor derslerinin dengeli bir dağılımı var.

-Din dersleri tamamen isteğe bağlı.

-Yükseköğretim, meslek okulları ve üniversite alanlarından oluşuyor.

-Tüm alanlarda 'karma eğitim' ve 'kamusal eğitim' ağırlıkta.

Açıkçası, siyaseten küçümsediğimiz Yunanistan'ın eğitim sisteminden almamız gereken örnekler var.

Ama bizcileyin onlarda da 'geçmişten kaynaklanan otoriter kültürün kabalığından' ve 'geri kalmışlığın dayanılmaz hafifliğinden' kaynaklanan sorunlar var.

Bu etkinlik için başta Dekan Prof. Dr. Coşkun BAYRAK olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyor, teşekkür ediyorum.

***

10 ralık 2014'ten bugüne uzanan zaman dilimindeki bazı yaşananlar utanç veriyor:

-14 Aralık günü başlatılan ve ülkemizdeki 'kırk katırcılarla kırk satırcıların çıkar kavgası' olan 'paralel operasyon', demokrasi tarihimize 'hukuksuzluğun ve adaletsizliğin yeni bir örneği' olarak geçecektir.

-16 Aralık günü başlayan 'Çarşı Davası' ise dünyada örneği olmayan bir yüzkarasıdır. Artık ülkemizde 'her yer Çarşı'dır ve her renk Siyah- Beyaz'dır…'

-Ve 17- 25 Aralık günlerini kapsayacak olan 'Yolsuzluk Haftası' ise kutlu olsun!...

10 Aralık 1948'den 66 yıl sonra 'insan hakları özürlüsü durumuna düşen ülkemizin durumu' içler acısıdır.

Ama her şey bitmedi. Bilim ve demokrasi katarına yüklediğimiz umutlarımız var…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla