Korona salgınıyla birlikte geldin…
Diyeceğim ki,
Seni o mu getirdi?
Değil, sen zaten gelecektin…
Korona belasını sen getirdin…
Elazığ depremini getirdin…
Çığ getirdin…
40'dan fazla insanı yutan çığı…
Ardından,
Her ne kadar İran merkezli olsa da, Van'da yaşadığımız depremi getirdin…
En kötüsü de İdlib'i,
İdlib'de yaşadığımız felaketi getirdin…
Henüz ikinci ayı tamamlamadık…
Geride 10 ay daha var…
***
İdlip'de 33 askerimizi şehit verdik…
Üzerinden 4 gün geçti…
Şehir içi ulaşıma yapılan yüzde 10'a gösterdiğimiz tepki kadar tepki gösterdik…
Herkes,
Sosyal medya mecrasına 'başsağlığı' mesajları yazdı…
Bir sürü şey,
Yazılıp yazılıp silindi…
'Ah ah..
Ben neler diyeceğim ama..'
İle başlayan, ama bir türlü yazılamayan nice mesajlar 'ima' yoluyla kamuoyuna sunuldu…
Bir de olsa, bin de olsa,
Her şehit yüreğimizi yakıp geçer ya,
21. yüzyılın hastalığı işte,
Her şey sayılarla, büyüklüklerle ölçülüyor…
Ölüm bile…
2020 sen ne biçim bir belasın…
***
Deprem, sel, çığ…
Hepsi felaket…
Ancak bunların bazıları,
Doğanın, bizim ona yaptığımız eziyetlere karşılık kestiği ceza…
Bazıları için (deprem, çığ) yapılabilecek çok da fazla bir şey yok…
Ama şehitler öyle mi?
Hele bir de,
Başka bir ülkenin topraklarındaysa…
Sesin, sözün, yazının bittiği yer işte orası…
Teselli mesajlarının,
Hamasi konuşmaların,
Bittiği yer…
Ve kapımızı her an yeniden çalacak bir felaket…
2020 sen ne biçim bir belasın…