İşinin hakkını vermek isteyen bir basın mensubu; ülkede olan biteni aktarmak, 'gerçek/doğru gündemi' paylaşmak, halkı bilgilendirmek, aydınlatmak ister.
Su başlarına yerleşmiş politik şahsiyetler ise gerçekler yerine 'kurgu/yapay gündem' yaratıp bunları öne çıkarmaya çabalar.
Örnekleyecek olursak…
Toplum ve siyaset nezdinde çoktan halledilmiş, hatta anamızın ninemizin başörtüsünün -türbana dönüşümü bile kabul görmüşken-, ezberlenmiş sözlerle bu kadar gündemde tutulmasını normal mi saymalıyız?
Ya da 'zaten ibadet yapılabiliyordu'dan öteye geçmeyen birkaç cılız serzeniş dışında kimse karşı çıkmazken, kimse tepki göstermezken; Ayasofya'nın ibadete açılması konusu neden bu kadar gündemde tutuldu sanıyorsunuz?
Ne hikmetse, birilerinin karşı çıkacağı düşünülerek, önceden ezber edilmiş cevaplarla muhalefete saldırma olanağı veren konulardan başka gündem maddeleri dolaşmıyor ortalıkta.
Sağduyu sahibi her vatandaşın fark edebileceği, ayakları yere basmayan benzeri çıkışların hepsi aslında;
'Gündem örtüsü'dür.
Haklarını yememek gerekir, iktidar kanadı bu konuda oldukça mahirdir.
***
Konuşulması gereken konuşulmamalı, sorulması gereken sorulmamalıdır.
Gerçek gündemle ilgili soru sorma ihtimali olanlar, ekabirin yakınına bile yaklaşamaz. Yaklaşan da sorulması gerekeni soramaz.
'Yoksulluk'la ilgili soru sorulamaz mesela. Giderek artan 'işsizlik'le ilgili sormak imkansızdır. Hele hele kamuoyuna yansıyan 'yolsuzluklar'la ilgili soru sormak, neredeyse tüm basın toplantılarından men edilmeyi göze almaktır.
Adrese teslim ihaleler, adam kayırmacılığının yaygınlaşması hiç ama hiç sorulamaz.
Zaten bizim özgür (!) basında bu yola yönelirse başına nelerin geleceğini iyi bilir.
***
Bazı şeyler sorulamaz!
Umudumuz olan üniversite mezunu gençlerimizin, diploma ellerinde kapı kapı dolaşmalarına rağmen neden iş bulamadıklarını soramazsınız.
Devlete eleman alımında en yüksek puanı alanların neden elendiği, adına sözlü denilen yanlı eleme sonunda sadece elinde hamili kart taşıyanların nasıl işe alındığını soramazsınız.
Bir yerlere amir/başkan olabilmek, atanabilmek için imam-hatip ya da ilahiyat mezunu olma gereğinin hangi yasanın hangi maddesinde yazdığını soramazsınız.
Bu ülkede, adrese teslim ihaleleri almalarıyla meşhur birkaç iş adamı (!) dışında, başka iş adamlarının da var olduğunun farkında olup olmadıklarını soramazsınız.
Semt pazarlarının akşamüstü görüntülerinde yer alan, çürük ve atılmış meyve sebzeleri toplamaya çalışan yurttaşlarla ilgili bir tek soru soramazsınız.
Onlarcası dövülürken, öldürülürken; yüzlercesi dişlerini sıkarak hayata katlanmaya çalışırken; 'kadın hakları' ile ilgili girişimlere ne olduğunu sormak kimsenin haddine bile değildir.
***
Yıllarca kar eden kamu kurum ve kuruluşlarının şimdi neden hep zarar ettikleri;
Kendi bünyelerinde aynı işi yapabilecek binlerce elemanı varken, neden genellikle 'yakinimdir' kartı taşıyan şirketlerden hizmet alındığı sorulamaz.
Bütçe dışı tutulan ve serkeş bir denetimsizlik içinde yüzülen Vakıf Fonu havuzundaki şirketlerin durumu, mali yapısı sorulamaz.
Bilim yuvası üniversitelere, kendi içlerinden en liyakatli olanın demokratik yolla seçilmesi yerine, neden özgeçmişinde iktidar partisi etiketi taşıyanların tepeden inme atandıkları sorulamaz.
Şaibesi yedi dağın ardından duyulan sahte diploma sansasyonunun muhataplarına ne yapıldığı, neden korunduğu sorulamaz.
Tarımı temel sektör sayan ülkeler çiftçisini desteklerken; bizim çiftçimizin traktörüne, kazayağına, mibzerine, ambardaki tohumluğuna kadar neden icra gönderildiği sorulamaz.
Hukukçusuna, askerine, devlet adamına, siyasetçisine, emniyetine, eğitimcisine, sağlıkçısına güvenen ve saygı duyan; kendine yetmeye ve gelişmeye çalışan bu toplumu,
Bu kadar kısa bir sürede, bu hale getirmeyi nasıl başarabildikleri asla sorulamaz.
***
Tek adam rejimleri 'biz yaptık oldu' demeyi tercih eder; soruları sevmez, hesap vermek istemez.
Sorulamadığından, -ezkaza sorgulanır endişesiyle- halk üzerinde, her gün yeniden üretilen hipnozlara, yetmezse provokasyonlara tanık oluruz.
Bilmeliyiz ki; bir ülkede, halka ve devlete ait işlerin sorumlusu iktidara;
'Sorulamayan ne varsa, ülkenin gerçek gündemi odur.'