Yaşanan asrın salgın olayına, tarihimizin en ağır ekonomik krizine rağmen; son günlerde herkes kendini 'erken seçim yaygarası'nın rüzgarına kaptırmış görünüyor.
Üstüne cumhurbaşkanının 'belli ki Türkiye'nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir' beyanı da, gelecekle ilgili umut ve korkuyu aynı mekanda barındıran bir kapının kolçağı oluverdi sanki.
Acaba dedik bir anda, kendisinin başında yer aldığı bu ucube sistemin olumsuz yanları, yaşattığı sıkıntılar, toplumda oluşan tepki görüldü de, birlik ve beraberlik adına bir uzlaşma çağrısı mıdır yapılan?
Ardından, bizzat Adalet Bakanı'nın ve iktidar dilbazlarının yaptığı açıklamalar, basında çıkan haber ve yorumlar, gerçekte hedeflenenin ne olduğunu anlamamıza yetti.
Anladık ki, iktidar kanadının uzattığı umut eli, 'balık yemi'nden öteye geçmiyormuş.
Acıya alışmak neyse de, umut yoruyor insanı.
***
Zaten 'kendileri değiştirdi, nerden çıktı şimdi bu', dediğinizi duyar gibiyim.
Cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen anayasa maddelerini incelersek eğer, bizi endişelendiren girişimlerin, aslında başka birilerinin endişelerinden kaynaklandığını anlarız.
Anayasanın 101. maddesi mealen şöyle diyor:
'Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır, bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.'
Hadi buradan yak şimdi!
Mevcut cumhurbaşkanımız, 10.08.2014 ve 24.06.2018 tarihlerinde iki kez seçilmedi mi? Maddeye göre, 2023'te yapılacak seçimde aday olamaz.
İşte ilk yaygara burada kopacak.
Bağıra bağıra 'İlk seçilişi eski sisteme göreydi, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni kabul eden anayasa ile bir kez seçilmiştir, bir kez daha seçilme hakkı vardır' denilecek.
İnanmıyorsanız bekleyin, görün!
Ancak, maddenin içinde var olan, önümüzdeki günlerde anlı şanlı uzmanların üzerinde uzun uzun tartışacağı, seçilmiş olmayı yeterli gören ve herhangi bir sınırlama getirmeyen 'en fazla' kavramı var ki…
Bakalım tartışmaları beyniniz yanmadan izleyebilecek misiniz?
***
Bu sınırlamayı bir kereliğine kaldırabilen 116. maddeye göre ise; 'ikinci dönemi'nde 'meclis' tarafından 'erken seçim' kararı alınırsa, mevcut cumhurbaşkanı yeniden aday olabiliyor. Tabii bu arada, erken seçim kararı toplumun kabul edebileceği hukuki ve siyasi bir gerekçe ister; yoksa hukuki de olmaz, ahlaki de.
Madde 'meclis kararı' diyor, üstüne de 'beşte üç çoğunluk' diyor. Karar için gerekli nitelikli çoğunluk 360. İktidar ile destekçisi partinin toplamı 337. Yani halk oylaması kararı için 23 oy daha gerekiyor.
İYİ Parti'ye yapılan kurların, Saadet Partisi'ne yapılan jestlerin, muhalefet partilerinden kopan siyasilere düzülen övgülerin nedenini, şimdi anladık mı?
***
Akla, 'öyleyse muhalefet kanadı erken seçim için bu kadar ısrar ederken, iktidar niye yanaşmıyor?' sorusu gelebilir.
Birinci cevap, böyle bir ortamda gerekli oyu alamama kaygısı taşıyor olabilirler ki son derece doğal bir kaygıdır bu.
İkinci cevap, 'şahsım iktidarı'nın ilelebet sürmesi yönünde uygun arayışlar içinde olabilirler; bu da 'şahsım'ın görev süresinin bir kez daha uzatılmasını yeterli görmedikleri anlamına gelir.
İşte açılan 'anayasa tartışması'nın kaynağı burasıdır.
***
Değişikliğin içine bazılarına cazip gelecek, hoşa gidecek birkaç madde koyacaksın; cumhurbaşkanı seçilme hakkını iki ile sınırlayan maddeleri kaldıracaksın…
İşte bu kadar! Oldu da bitti maşallah!
Hedef ölünceye kadar cumhurbaşkanı kalmak.
O gün geldiğinde kulağımızı dolduracak sloganları şimdiden tahmin edebiliyorum:
'Temsilde adalet, yönetimde istikrar!'
***
Kuvvetler ayrılığı sisteminin balansı yok edilip iktidarlara verilen 'denetimsiz güç', her zaman yetki sınırlarını aşmaya, daha fazlasını istemeye teşnedir; öyle de olmaktadır.
2010 anayasa değişikliğinde de benzer oyun oynanmıştı. Yem olarak sunulanlar, birilerine göre 'özgürlüklerle ilgili'yken, birileri için 'uygulanmasa da olur' maddelerdi.
Kuvvetler ayrılığının son kırıntılarını da yok etmeyi amaçlayan böyle bir teklife bakarken, geçmiş unutulmalı. Ülkemizin de, kendimizin de geleceği bizim elimizde!
***
Her Allah'ın günü önümüze gelen, 'bu kadar da olmaz' dedirten idari ve hukuki kararlar, ileride yaşanacakların habercisi gibi duruyor.
Olmaz, olmaz demeyin! Bakarsınız, 'sonsuz seçilme hakkı'nı elde ettikten sonra, adaylarda 'kan bağı' arama gibi garip (!) bir maddenin peşine de düşülebilir.
Kim bilir?