Eşimle birlikte katıldığımız ve 21 – 28 Haziran 2015 tarihlerini kapsayan 'Benelüks – Paris Gezisi'nden süzebildiğim damlaları sizlerle paylaşmaktan mutluyum.

Yedi gece sekiz gün süren gezimiz sırasıyla Belçika (Brüksel, Brugge), Fransa (Paris), Lüksemburg (Lüksemburg, Remich, Schengen), Almanya (Köln), Hollanda (Amsterdam, Marken, Volendam, Roterdam, Delft, Lahey) ülkelerini ve kentlerini kapsadı.

Halk arasında bir geziden dönene 'yiyip içtiğin senin olsun, gezip gördüğünü anlat' derler. Ama ben önce şu 'yiyip içme' konusuna değinmek istiyorum. Çünkü Avrupa'da 'Fast Food (çabuk yemek- ayaküstü atıştırmak)' kötü alışkınlığı öylesine yaygın ve yemek kültürü bizden o kadar farklı ki, bu yüzden yeme/içme konusunda size aktarabileceğim iyi bir şey yok.

Gezip gördüğümüz yerlerin güzellikleri ise öylesine yoğun ki, o güzellikleri kuru sözcüklerle anlatmak çok zor… Bu nedenle bizcileyin olanaklarınızı zorlayarak da olsa oraları gezip görmenizi dilerim. Hiç olmazsa o güzellikleri internet kaynaklarından incelemenizi öneririm.

Ben sizlere oralarda gördüğümüz sosyal yaşamın örnek alınası güzelliklerinden kesitler sunmaya çalışacağım.

Doğa, Tarih ve Çağdaş Yaşam Kaynaşması

Tüm Batı Avrupa ülkelerinde benim dikkatimi çeken ilk güzellik, 'kültür ve doğa varlıklarıyla çağdaş yaşam olanaklarının çok uyumlu bir biçimde kaynaştırılmasıdır…'

Çok ama çok bakımlı olan tarım ve hayvancılık alanları bizdeki gibi çok parçalı değil. O bakımlı alanlardan adeta bereket fışkırıyor, hem de olabildiğince organik ürünler…

Sanayi tesislerinin çevreye verdikleri zarar en aza indirilmiş. Rüzgar ve güneş gibi alternatif enerji kaynakları çok yaygın olarak kullanılıyor.

Eski ile yeninin çok iyi kaynaştığı düzenli ve tertemiz kentler ise insanı imrendiriyor…

Yerel ve yaygın dillerden oluşan 'çokdillilik' öylesine gelişmiş ki, insanların birbirleriyle iletişim kurma sorunları yok.

Gelişmiş Çağdaş Kentsel Yaşam Kültürü

Bence Batı Avrupa deyince ilk akla gelen değer 'gelişmiş kentsel yaşam'dır. Gezip gördüğümüz yerlerdeki 'gelişmiş kentsel yaşam kültürü' şöyle özetlenebilir:

· Tüm kentler çok iyi planlanmış. Hepsinde düzenli caddeler ve doyasıya yeşil alanlar yer alıyor.

· Kentlerle nehirler (ve kanallar) çok güzel kaynaşmışlar.

· 'Kent demek meydan demektir' gerçekliği tüm kentlere damgasını vuruyor. Öylesine geniş kent meydanları var ki… İnsanlar o meydanlarda rahatça toplanabiliyorlar ve demokratik tepkilerini gösterebiliyorlar. Ayrıca bu meydanlar geniş bulvarlarla ve caddelerle birbirlerine öyle güzel bağlanmış ki…

· Ortaçağ ve Yeniçağ'dan kalan binalar titizlikle korunarak çağdaş binalarla bütünlük sağlanmış; tüm binalar cırlak renklerle değil, mat ve dinlendirici renklerle bezenmiş.

· Kentlerin yaşamı sanatsal yaşamla bütünleşmiş; acılar, sevinçler, zaferlerle ulusal ve kutsal değerler sanat eserlerine yansıtılmış… Her kentte birçok simge anıt, müze, galeri, konser salonu ve binlerce heykel yer alıyor. Sanatçıların isimleri her yerde yaşıyor…

· Cadde ve sokakların temizliği çok güzel; temiz tuvaletlere çok kolay ulaşılabiliyor.

· Geleneksel ve çağdaş eğlence mekanlarında insanlar müzik ve dansla öylesine güzel kaynaşıyorlar ki…

· Her kentin kendisine özgü 'gece ışıklandırmaları' da görülmeye değer doğrusu.

O güzel kentleri görünce insan 'keşke Türkiye'deki kentler de böyle olsa…' demekten kendini alamıyor. Bu arada, birçok Batı Avrupa kentinde 'Eskişehir'den izler görmek…' bizi çok mutlu etti.

Trafik Kültürü Yaşam Biçimi Olmuş

Sekiz gün boyunca binlerce km şehirlerarası yolculuk yaparak ve kentler içinde yüzlerce cadde dolaşarak çok yoğun bir trafik yaşadık. Ama trafik korkusu ya da yorgunluğu yaşamadık. Şöyle ki:

· Şehirlerarası karayolları çok sağlam, düzgün ve bakımlı. Yol kenarlarında reklam panoları yok. Demiryolu ulaşımı (YHT) çok gelişmiş.

· Dünyanın tüm büyük kentlerinde olduğu gibi Batı Avrupa'da da trafiğin temel sorununu 'küçük araçlar' oluşturuyor.

· Kent içi ulaşımda 'toplu taşımacılık (yeraltı treni, tramvay, troleybüs, otobüs, tekne)' çok yaygın, bisiklet ve motosiklet ulaşımı ise teşvik ediliyor.

· Trafikte her koşulda 'yayalara öncelik ve saygı' gösteriliyor.

· Park ve korna yasaklarına çok iyi uyuluyor.

İnsanlar içselleştirdikleri trafik kuralları konusunda o kadar titiz ve dikkatliler ki, imrenmemek elde değil…

Sekiz günlük gezimiz boyunca dikkatimizi çeken bir konu ise insanın yüreğini sızlatıyor. 'Batı Avrupa'daki turizm hizmetlerinde ve TV kanallarında ne yazık ki Türkiye'nin adı yok…'

XXXXX

'unutMADIMAKlımda…'

'MADIMAK Yangını' 22 yıldan beri sönmedi… Çünkü o katliamın gerçek katilleri ortaya çıkarılıp hesap sorulamadı… Ve toplumca o yangının yaralarını bir türlü saramadık…

Tek tesellimiz, duyarlı yurttaşlarımızın o yangını unutmaması/unutturmamasıdır…

MADIMAK'ın 22. Yıldönümünde yurdumun dört bucağından yükselen duyarlı haykırışlar, bilinçlerimizi ve yüreklerimizi pekiştirmiştir.

Eskişehir'de bu yılki MADIMAK Anması'nda, 'Odunpazarı Belediyesi öncülüğünde tüm demokratik kuruluşların BİRLİKTE olmaları' çok anlamlı olmuş, umutlara cansuyu vermiştir.

Çünkü biliyoruz ki, 'MADIMIK'ı ve tüm yangınları söndürebilmenin yolu, demokrasi güçlerinin birlikteliğinden geçiyor…'

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.