Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'nin 29'uncu İstişare ve Değerlendirme Toplantısında yüzde 40+1 tartışmasına ilişkin yaptığı değerlendirmede CHP 'ye,
'Buradan sana kemik düşmez' demesi son yıllarda
'siyasetteki nezaketin nasıl yerle bir edildiğini' gözler önüne serdi.
GAZETECİ KOVDURMADILAR
Anamuhalefet partisine 'böyle ağır bir hakarette bulunan bir kişi 80 milyonluk cumhurun başı' olabilir mi? Erdoğan'ın son yıllarda muhalefete yönelik
'hakaretleri büyük üzüntüyle' izlerken, siyasette
'eski nezakati' özlüyorum. AK Parti öncesi
(3 Kasım 2002'den önceki) 'iktidarları ve liderleri gördüğümüz için gerçekten çok şanslıymışız.' Çünkü eskiden siyasette nezaket vardı. Bugün Görünüm'de yer verdiğim tarihi fotoğrafta Türk Siyasetine damga vuran dört isim görünüyor. Merhum Süleyman Demirel, merhum Bülent Ecevit, merhum Necmettin Erbakan, merhum Alparslan Türkeş. Bu dört isim yıllarca birbirleriyle mücadele etti. Genel Başkanı oldukları partiyi iktidara getirebilmek için çalıştılar. Halk bu dört ismin yaptığı siyaseti çok sevdi. Onlara,
'Baba', 'Karaoğlan', 'Hoca', 'Başbuğ' lakaplarıyla seslendi. İçlerinden
'üçü Başbakanlık' yaptı. En çok Başbakanlık yapan Demirel,
'1993-2000 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı da' yaptı. Biz bu dört büyük siyasetçinin ağzından karşısındaki rakibine hitaben
'seviyesiz bir söz' duymadık. Onların zamanında
'siyasette bir zerafet' vardı. Patronları arayıp,
'kendi aleyhlerine yazan gazetecileri kovdurmayı' hiç düşünmediler.
EKRANDA TARTIŞIRLARDI
Kendilerine isyan eden vatandaşı korumalarına dövdürmediler. Şehit babalarına hakaret etmediler. Terör örgütleriyle
'hiçbir zaman pazarlık' etmediler. Milleti ötekileştirmediler. Kendileri gibi düşünmeyenleri
'hain', 'terörist' diye yaftalamadılar. Her seçim öncesi dördü televizyon ekranlarına çıkarak, birbirleriyle medenice tartışırdı.
Projelerini anlatır, onları yarıştırırlardı. Karşısındakine
'hakaret etmeden siyasi tartışma yapılabileceğini' herkese gösterdiler. TRT'de yapılan bu programlar büyük ilgi görürdü. Herkes
'seçim öncesinde parti liderlerinin projelerini, birbirlerine yönelik eleştirilerini pür dikkat' izlerdi. Özellikle Demirel ve Erbakan'ın
'mizahi zekaları' çok güçlüydü. Rakiplerine
'mizahi dille yaptıkları siyasi göndermeler' hala unutulmadı.
TEK KALE MAÇ OYNUYOR
Türkiye'nin zor günler geçirdiği 80'li ve 90'lı yıllarda gerçekten demokrasi varmış.
'Türkiye'ye ileri demokrasi getireceğim' diyenler 3 Kasım 2002'de iktidar oldu. Seçim öncesi liderlerin tartıştığı programlar ortadan kaldırıldı. Türk medyasının yüzde 90'ına hükmeden
'iktidar her seçim öncesinde tek kale maç' oynuyor.
Kendisi gibi düşünmeyenlerle
'televizyona çıkıp, tartışmayı bile tahammül' edemiyor. Bu partinin lideri her seçim öncesinde
'yandaş gazetecilerin katıldığı ve ısmarlama sorularla yapılan programlar' yapıyor. Yaptığı konuşmalar,
'toplantılar ve açılışlar televizyon kanallarında anında canlı' yayınlanıyor. Ben merhum Demirel'in, merhum Ecevit'in, merhum Özal'ın, merhum Erbakan'ın, merhum Türkeş'in, daha sonraki yıllarda merhum Turgut Özal'ın, merhum Erdal İnönü'nün, Mesut Yılmaz'ın, Tansu Çiller'in açık oturumda bir araya geldiği o programları özlüyorum. Türk halkı
'o günleri ve siyasetteki eski nezaketi' özlüyor. Ülkeyi bugün yöneten
'Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinden de aynı duyarlılığı' bekliyor…
----------------------------------------------
HALKI DEPREMDEN KORUYACAK
KURUMUN DÜŞTÜĞÜ HALE BAKIN
Geçtiğimiz günlerde bir gazete haberi dikkatimi çekti. Habere göre; İstanbul'da meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından kent genelinde onlarca binada ağır hasar oluşmuş. Kamu binalarında yapılan incelemelerde de 1'i hastane, 4'ü okul, 4'ü de idari bina olmak üzere 9 ağır hasarlı bina tespit edilmiş. Beşiktaş Gayrettepe'de Barbaros Bulvarı üzerinde bulunan
'İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün binasının bir bölümünün depremde hasar gördüğü' ortaya çıkmış. İstanbul'daki
'deprem çalışmalarının da yapıldığı binanın bir bölümünün tahliyesine' karar verilmiş. 10 katlı binadaki hasarlı bölümün tahliyesine başlanmış. İstanbulluları
'depremden korumakla görevli bir kurumun düştüğü hale' bakın. Kendileri
'çürük yapıda oturan' Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü İstanbul'da hasarlı binaların tamamını nasıl tespit edilecek? Ülkemizde
'liyakatli insanların el çektirilip, iş bilmezlerin yönettiği tüm kurumlar gerçekten çok kötü' durumda. Maalesef son yıllarda
'sapır sapır' dökülüyorlar. Türk halkı olarak
'ağlanacak halimize gülerek yaşadığımız bu kötü tabloyu görmezden' geliyoruz...
---------------------------------------------------------------------
YILDIZ ERKAYA'YI KAYBETTİK
Kentimizin tanınan İşadamı Metin Erkaya'nın değerli eşi Eğitimci Yıldız Erkaya vefat etti. Yıldız Hanımı Belediye Meclis Üyeliği yaptığı dönemde tanıdım.
'Çok iyi kalpli, sevecen aydın bir Cumhuriyet kadınıydı.' Çok sevdiği eşini kaybetmenin hüznünü yaşayan Metin Erkaya dün kendi sosyal paylaşım hesabından yaptığı paylaşımda
'yaşadığı büyük acıyı' şu sözcüklerle paylaştı;
'Sevgili eşim Yıldız Erkaya'yı yaklaşık beş yıldır sürdürdüğü mücadele sonucu kaybettik. O hem iyi bir anne ve eş olduğu gibi çok iyi bir öğretmen ve hemen herkesin yardımına koşan bir dost ve yeri doldurulamaz çok iyi bir insandı. Acımız çok büyük. Mekanı cennet olsun...' Yıldız Erkaya'nın naaşı bugün Sami Ramazanoğlu Camii'nde öğle namazına müteakipen kılınacak cenaze namazı sonrasında Asri Mezarlığında toprağa verilecek. Yıldız Erkaya'ya Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanı Cennet olsun. Başta Metin Erkaya olmak üzere tüm Erkaya ailesine baş sağlığı diliyorum. Acınızı paylaşıyorum...
-----------------------------------------------
NOSTALJİ
CHP'DE BAL KAYMAKLI BARIŞ
Yıl 2000. 19 yıl önce. O yıllarda CHP İl Başkanı
'Sevgi Akmen ile Merkez İlçe Başkanı İbrahim Arslan arasında büyük kavgalar' yaşanıyordu. Her toplantıda bu ikili arasında
'söz düelloları' yaşanıyordu. Hüner İş Merkezindeki eski parti binasında odaları yan yana olmasına rağmen her ikisi ayrı ayrı sekreterlerle çalışıyordu. Bu ortamda İnönü Belediye Başkanı İsmail Karaköse, Belediye ve CHP İnönü Kadın Kolları işbirliğinde Eskişehir'de sergi açtı. Karaköse sergide Akmen ve Arslan'a İnönü'nün
'meşhur bal kaymağını' yedirdi. Karaköse,
'Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım. Siz artık aranızdaki kavgayı bitirin' dedi. Sevgi Akmen ve İbrahim Arslan, Karaköse'nin
'bu sözlerini tebessümle' karşıladılar. Bu etkinlikten sonra
'Akmen-Arslan kavgasında tansiyon biraz' düştü. Ancak yine de bu ikili hiçbir zaman uyumlu çalışamadılar. Fotoğrafta Sevgi Akmen, İbrahim Arslan, İsmail Karaköse, Kaymaz Belediye Başkanı merhum Veysel Uyar, İl Sekreteri Metin Tezerer, Merkez İlçe Kadın Kolları Başkanı Cahide Tetik ve Melihat Süder dikkati çekiyor.
---------------------------------------------
FOTO ŞAKA
Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum: İstanbul'da tüm hasarlı binaları tespit ettik.
Eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi: İstanbul'da müdürlüğün yıllardır çürük binada oturduğunu tespit etme! Sonra tüm İstanbul'daki hasarlı binaları tespit ettik de! Vallahi Murat Bey'in sözlerine kargalar bile güler.
--------------------------------------
FIKRA
SAVAŞ KAYBETTİĞİMİ
HİÇ KİMSE DUYMAZDI
Napolyon tekrar dünyaya gönderilmiş. Beyaz Saray'daki akşam yemeğinde Donald Trump'un kulağına eğilerek: 'Sizin elinizdeki silahlar bende olsaydı, Waterloo Savaşı'nı asla kaybetmezdim sayın Başkan!' demiş. Napolyon daha sonra Rusya'ya gitmiş. Kremlin Sarayı'ndaki yemekte de Putin'e Gizli Servis KGB'nin gücünü hatırlatarak, şunları söylemiş: 'Böyle bir gizli servis bende olsaydı, Waterloo'yu asla kaybetmezdim!' Napolyon nihayet Ankara'ya gelmiş. Yemekten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a dönerek: 'Mösyö Tayyip doğrusu çok şanslısınız! Sizdeki basın bende olsaydı, Waterloo Savaşı'nı kaybettiğimi hiç kimse duymazdı!'