Aslında bugünkü yazımın başlığı 'Bu Ülkede Bir Zamanlar BARIŞ Vardı' olması gerekirdi…
Ancak ne yazık ki, 'BARIŞ ve demokrasi gerçeklerini yazma üzerine konulan sınırsız yasaklar(!)' ile 'haftada bir yazmanın neden olduğu sınırlılıklar' bir araya gelince, bazen başlıklar da başını eğmek zorunda kalıyor…
Yaşam sürecimizin özel günlerinde yapılan 'yıldönümlerinin' bence en önemli işlevi 'belleklerin tazelenmesidir.'
16 Mart 1848 tarihinde ilk kez kurulan ve bugünlerde '168. Yıldönümü' kutlanacak olan 'Öğretmen Okullarının' eğitim tarihimizdeki yerini birlikte irdeleyerek biz de belleklerimizi tazelemeye çalışalım.
OSMANLI DÖNEMİNDE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
Osmanlı döneminde 'mektep- medrese' şeklinde olan okul sistemi, onlara da Selçuklulardan ve beyliklerden kalmıştı. Osmanlı eğitim sistemindeki mekteplerde 'muallim'ler, medreselerde ise 'müderris'ler 'öğretmenlik' yapıyorlardı. Muallimler ve müderrisler medrese sistemi içinde yetiştiriliyordu ve bu 'öğretmenlerin' aldıkları eğitim genelde 'din eğitimi' idi.
Ancak 18. Yüzyıldan itibaren başlayan Batılılaşma çabalarında yeni okullara gereksinim duyuldu. Yeni okul sistemine öğretmen yetiştirmek amacıyla da 16 Mart 1848 tarihinde 'Darülmuallimin' adıyla ilk 'Erkek Öğretmen Okulu' açıldı.
26 Nisan 1870 tarihinde ise 'Darülmuallimat' adıyla, ilk ve orta öğretim kız çocuklarına öğretmen yetiştirmek için ilk 'Kız Öğretmen Okulu' açıldı.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
Osmanlı öğretmen okulları genelde şehir ve büyük kasabalarda bulunan ilkokullara öğretmen yetiştiriyordu. Cumhuriyet döneminin temel hedefi ise nüfusumuzun büyük çoğunluğunun yaşamakta olduğu köylere öğretmen yetiştirmekti.
* 1924 yılında mevcut öğretmen okulları elden geçirilerek (7 Kız Öğretmen Okulu, 13 Erkek Öğretmen Okulu) daha elverişli duruma getirildi. Bu okulların ilkokul üzerine 5 yıl olan eğitim süreleri 1932 yılında 6 yıla çıkarıldı.
*1936 yılında, askerde eğitim gören başarılı erbaşlardan öğretmen olarak yararlanmak amacıyla 'Eğitmen Kursları' açıldı. Bu kurslarda 1946'ya kadar 8675 'eğitmen' yetiştirildi. Köylerdeki ilkokulların ilk üç sınıfında öğretmenlik yapan eğitmenler, kırsaldaki okuma yazma sorununun giderilmesinde önemli görevler yaptılar.
* 17 Nisan 1940'ta çıkarılan yasayla kurulan 'Köy Enstitüleri' ise evrensel çağdaş eğitim ilkeleri doğrultusunda ve Türkiye'nin özgün koşullarına uygun çok nitelikli öğretmenler yetiştirdiler. 1940- 1954 yılları arasında 20 bin civarında öğretmen yetiştirilen ama sudan bahanelerle kapatılan Köy Enstitüleri deneyiminden bugün tüm eğitimcilerin öğreneceği çok şeyler var.
* Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra ön plana çıkan İlköğretmen Okullarının sayısı 1940'ta 27 iken, 1972'de 89 oldu. Öğrencilerinin çoğunu 'köy çocukları' arasından seçerek, ilkokul üzerine 6 yıllık, ortaokul üzerine 3 yıllık 'yatılı eğitim' veren 'İlköğretmen Okulları'; nitelikli öğretmen yetiştirmenin yanında, yoksul köy çocukları için bir 'kurtuluş kapısı' oldular.
Her türlü tersine yönlendirmeye rağmen Köy Enstitüleri geleneğinin birçok özelliğini bünyesinde yaşatan İlköğretmen Okulları, kapatıldıkları 1974 yılına kadar eğitim sistemimize 200 bin civarında nitelikli ilkokul öğretmeni kazandırdılar.
*Ayrıca, ortaokullara öğretmen yetiştiren 'Eğitim Enstitüleri' ve liselere öğretmen yetiştiren 'Yüksek Öğretmen Okulları', Cumhuriyet dönemi öğretmen yetiştirme sisteminin önemli parçalarıydı.
* 1973'te yürürlüğe giren 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu 'öğretmenlere yüksek öğrenim görme zorunluluğu' getirdiğinden, 1974- 75 öğretim yılından itibaren İlköğretmen Okullarının bir bölümünde '2 Yıllık Eğitim Enstitüsü' açıldı, diğerleri de ortaokul üzerine 3 yıl eğitim veren 'Öğretmen Lisesi'ne dönüştürüldü. Daha sonra 'Anadolu Öğretmen Lisesi' adı altında eğitimlerine devam eden bu okullar da 2014- 2015 Öğretim Yılında tamamen kapatıldı.
* 1982 yılından beri öğretmen yetiştirme görevi üniversitelerin eğitim fakülteleri tarafından sürdürülüyor. Ancak eğitim fakültelerinin olanaklarının çok farklı olması, MEB ve YÖK arasındaki iletişim kopukluğu gibi nedenlerle öğretmen eğitimi konusunda çok ciddi sorunlar yaşanıyor.
Bugün ülkemizde 168 yıllık öğretmen eğitimi deneyimi görünmesine karşın, ne yazık ki bu deneyimden gereği gibi yararlanamadığımız gerçeği karşımızda sırıtıyor.
AKP iktidarı ise 'dindar ve kindar öğretmenler yetiştirmek için' ne gerekiyorsa onları yapıyor…
*****
EĞİT- DER VE TEÖ- DER ÜYELERİNİN BULUŞMASI
Öğretmen Okullarının 168. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla Eğitimciler Derneği (EĞİT- DER) ile Türkiye Emekli Öğretmenler Derneği (TEÖ- DER) üyeleri, 16 Mart 2016 Çarşamba günü saat 12.00- 13.00 arası Eskişehir Öğretmenevi'nde yemekli toplantıda buluşacaklar.
Anılarını, bilinçlerini, acılarını ve umutlarını paylaşacaklar…
Katılın, BİRLİKTE OLALIM!'
*****
ANKARA'NIN TAŞINA BAK..!
Laik, demokratik, barışçı ve çağdaş Türkiye'nin simgesi olan ANKARA; son beş ay içinde üçüncü kez kana bulandı…
Düşünce ve basın özgürlüklerine karşı aslan kesilenler, konu 'güvenliği ve barışı korumaya' gelince adeta süt dökmüş kediye dönüyorlar…
Sütü döken kedilerin aklına da nedense 'İSTİFA ETMEK' diye bir şey gelmiyor…
Ve ülkemde 'ölüm' kol geziyor…
Bu güzel ülkede ölümün değil de yaşamın ve barışın yeniden kol gezebilmesi için öncelikle:
· ' Terör katliamlarından sonra zafer çığlığı atanlarla (!), hendek katliamlarından sonra çözüm çığlığı atanların(!) seslerinin kısılması gerekiyor…'
· Ya da bir başka deyişle, 'Örgüt terörüne karşı sessiz kalanlarla, devlet terörüne karşı sessiz kalanların; aynı meydanlarda toplanarak BARIŞ İÇİN BİRLİKTE HAYKIRMALARI gerekiyor…'
Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…