İsimleri lazım değil iki gazeteci-şovmen,

Her ne hikmetse aynı gün,

Biri sabah, diğeri akşam;

Yılmaz Büyükerşen’in yeniden adaylığına ilişkin söylediklerinin yansımaları sürüyor...

“Yetmedi mi Hocam”

“Hocam bıraksanız keşke” tipi şeyler...

Kaldı ki bu sözleri sarf edenlerden biri,

Önceki görev yaptığı kanalda, karşıdan biraz sıkı görünce, kuyruğunu kısıp ortalardan kaybolmuştu...

Sonra tekrar geri döndü...

Ara verdiği dönemde bol bol düşünme fırsatı bulmuş olmalı ki,

Başına aynı şeylerin gelmemesi, aynı baskıları yeniden yaşamaması için nasıl davranması gerektiğine karar vermiş anlaşılan...

Önceki kanalda,

Yılmaz Büyükerşen’den söz ederken, yere göğe sığdıramayan bu iki isim, ne olmuştu da, Yılmaz Büyükerşen’e “yeter, bırak artık” deme gafletinde bulunuyorlardı?

Bir yerlerden işaret mi aldılar?

Böyle olduğu o kadar belli ki...

Birileri, bunu söylemeye kendileri cesaret edemedikleri için, taşeron olarak mı bu iki ismi kullandı?

Öyleyse,

Bunların hesabı CHP’yi en azından Eskişehir’de bitirmek mi?

Kaldı ki,

DSP’nin hem ülke çapında, hem Eskişehir’de yüzde 1 oy aldığı seçimlerin ardından, 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde yine DSP’den aday olmuş ve yüzde 44,76 oy alarak kazanmıştı...

2002 genel seçiminde 5 bin 788 oy alan DSP, Büyükerşenli 2004 yerel seçiminde 126 bin 854 oy almıştı...

2009 yerel seçimlerine ise,

Yılmaz Büyükerşen bir kez daha DSP çatısı altında giriyor, yüzde 51,50 (194 bin 945 oy) oy alıyordu...

Aynı seçimlerde CHP'nin Eskişehir Büyükşehir adayının aldığı oy 10 bin 387’ydi...

CHP genel seçimlerde sürekli AKP'yi zorluyor olsa da, yerel seçimlerde hiç bir başarı kazanamıyordu...

Ta ki, Büyükerşen ekibiyle birlikte 2011 yılında CHP saflarına katılana kadar...

***

Kentin hafızasını bilmeyince,

Bilmeyi bırakın, internette küçük bir araştırma yapmadıkça,

Yılmaz Büyükerşen’in 5 sefer üst üste ve açık farkla neden kazandığını bilmeyince,

2019 seçimlerinde 82 yaşında olmasına karşın, Büyükerşen’in neden en yüksek oy oranına ulaşıp kazandığından haberleri bile olmayınca, böyle saçmalamak çok da garipsenecek bir şey olmuyor...

Bir de şu nokta var;

Bunlar artık gazetecilik yapmıyorlar, resmen insanları yönlendirmeye çalışıyorlar...

“Sen dur, sen git, sen çekil, sen şöyle yap, sen böyle yap...”

Gazetecilik diye, habercilik diye yaptıkları şey bu...

***

Gelelim, şu “35-40 yaşında bir genç gelsin” lafına...

Bu farklı siyasi partilerin yarıştığı bir seçim...

CHP’de kurultay yapar ve gençler gelsin diyebilirseniz...

Bilirsiniz ki, kim kazanırsa kazansın, illa ki CHP’dir...

Beşiktaş kongresinde, kim aday olursa olsun, kazanan illa ki Beşiktaşlıdır...

Ancak yerel seçim öyle mi?

Siyasi görüşleri, dünyaya bakışları, olaylara yaklaşımları çok farklı, kimi yerde taban tabana zıt partiler yarışıyor...

O nedenle, bu yarışa katılanlar önceden siparişle olmuyor...

Bizim Eskişehir’de şöyle güzel bir söz vardır;

“Az pahalı olsun, kırmızı olsun...” derler, ama seçimlerde öyle olmuyor...

***

Sonuçta görünen o ki,

İpotek konulmak istenen, Eskişehir seçmeninin ve Yılmaz Büyükerşen’in iradesi...

Kaldı ki,

Yılmaz Büyükerşen bu tip eleştirilerle çok sık karşılaşıyor,

Ve her defasında kazanıyor...

Ancak bu sefer salvo, beklenmedik bir yerden geldi...

Durmadan kendi bahçesindekilere sayıp dökenlerden...

Kendilerine “sosyal demokrat” etiketi takıp, ülkenin sanki başka hiçbir sorunu kalmamış gibi, Yılmaz Büyükerşen'le uğraşmaya kalkanlardan...