Eskişehir merkezli son büyük depremin üzerinden tam 67 yıl geçmiş...
20 Şubat 1956...
Akşam saat 22.31...
6.4 büyüklüğünde...
Onun dışında çevremizde olan diğer depremlerden etkilensek de, Eskişehir merkezli büyük deprem 67 yıldır olmuyor...
6 Nisan depremlerinin ardından, olayın ilk şaşkınlığı geçmeye başladıkça, biz de Eskişehir'deki fay hatlarını tartışmaya başladık...
Şehrin güneyinde aktif fay hatları olduğu biliniyor...
Her ne kadar buradaki fay hatlarının en fazla 6.5 şiddetinde deprem üreteceği bilinse de, depremin derinliği, oluş şekli, süresi tahmin edilenden daha büyük yıkıma yol açabilmesine neden olabiliyor...
Önceki yazılarda da söz etmiştim...
Eskişehir 2. deprem kuşağında olması nedeniyle C20 tipi beton yeterliyken, Büyükşehir Belediyesi ve TMMOB Eskişehir İnşaat Mühendisleri Odası tarafından inşaatlarda 2000 yılından sonra C25 tipi beton kullanılması zorunlu hale getirilmiş...
O nedenle, özellikle 2000 yılı ve sonrasında yapılan binaların, 2000 öncesi binalara göre daha dayanıklı olacaklarını varsayabiliriz...
Ne var ki şehirde,
2000 yılı öncesi yapılmış çok sayıda bina var...
Mevcut yapı stokunun belki yarısı, belki daha fazlası...
Sonuçta her türlü, risk altındayız...
*****************
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi 2012 yılında bir Afet Önleme Projesi hazırlıyor...
Projede,
Yüksek sıvılaşma riski bulunan Porsuk civarındaki yapılar esas alınarak 15 hektarlık bir alan için 'Kentsel Dönüşüm Projesi' hazırlanıyor...
O zamanki adıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın onayına sunuluyor.
Bakanlar Kurulu kararıyla bölge riskli alan ilan ediliyor...
Proje Bakanlıkça 57 hektara çıkarılıyor...
Gerekli ön çalışmaların yapılabilmesi için 4 milyon lira kaynak ayrılıyor...
Yarısını Bakanlık, yarısını Büyükşehir Belediyesi karşılıyor...
İTÜ'ye çok kapsamlı bir proje hazırlatılıyor...
Ancak her nedendir bilinmez Bakanlıkça projenin önü bir türlü açılmıyor...
Onay için gönderilen proje 3-4 kez, tadil edilmesi için geri gönderiliyor...
Gel zaman git zaman, sonunda bölgede yaşayan bir vatandaş dava açıyor...
Yürütmeyi durdurma kararı veriliyor...
Sonrasında ilçe belediyeleri inşaat ruhsatı vermek zorunda kalıyor ve yapılan yeni inşaatlar nedeniyle projenin bütünlüğü kayboluyor...
Sonunda da, Bakanlar Kurlu kararı iptal ediliyor ve proje fiilen de ortadan kalkıyor...
Büyükşehir de,
Gündoğdu-1, Gündoğdu-2 ile Porsuk-1, Porsuk-2 projelerine ağırlık veriyor...
*****************
Bu, uzun bir sürecin kısa hikayesi...
İnsanların kentsel dönüşüm projelerine direnç göstermelerinin belli gerekçeleri var...
Bir kere yeniden borçlandırılıyorlar...
Zira o bina stokunun önce yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor...
Bunun da belli bir maliyeti var elbette...
Bu maliyetin de bir kısmı, konutları yenilenen vatandaştan,
Bir kısmı da yoğunluk artışı sağlanarak, ilgili yapımcı firmanın o artıştan sağlanacak daireleri satarak para kazanmaları amaçlanıyor...
Bir başka gerekçe belki güvensizlik,
İnşaat süresince gerekli kira yardımlarının ya hiç yapılmaması ya da yetersiz kalması...
Ya da,
Eskişehir örneğindeki gibi, projenin önünün bir türlü açılmaması...
*****************
Şimdi,
Büyükşehir, Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyeleri TMMOB Eskişehir İnşaat Odası ile bir protokol yaptı...
İlk etapta şehirdeki 20 bin bina 'hızlı test' yöntemiyle kontrol çıkarılacak...
Oradaki ana kriter ise,
Binaların yapım yılları...
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ünlü şiiridir,
'Ne İçindeyim Zamanın,
Ne de büsbütün dışında' diye başlar...
Aynı öyleyiz biz de,
'Ne içindeyiz depremin,
Ne de büsbütün dışında'