Sanırım 1968-1969 yılları...
Ertuğrulgazi Mahallesi...
Çevresi pancar yetiştirilen tarlalarla
çevrili...
Çilem Caddesi, Altınevler'den
eser yok...
Demiryolu hattının (YHT) Çamlıca
tarafı bomboş...
Biz çocukları, demiryolunun
öbür tarafına geçmememiz için her
sabah uyarırlardı...
Yalnız Lokmam Dedemiz vardı...
Bazen Lokman Dede, üçümüzü,
beşimizi toplar geçerdik Çamlıca
tarafına...
Tek başına gitmek tehlikeliydi...
Çamlıca bugün, şehrin en büyük
mahallelerinden biri...
Unutamadığım diğer bir şey de, 3
numaralı belediye otobüsüydü...
Otobüsün yan camlarının hemen
üzerinde, ince tel vardı ve tüm
otobüsü dolanırdı...
İşte, ineceğiniz durağa yaklaştığınızda
o teli çekerdiniz...
Şoförün hemen yanındaki küçük
zil çalardı...
Öyle günlerdi...
50 küsur yıl önce...
Düşünüyorum da,
Göremeyecek olsak da (ben yaştakiler
elbette) 50 küsur yıl sonra
nasıl bir şehir olacak Eskişehir...
***
Derler ya,
'İnsan yaşadığı yere benzer...'
Gerçekten, Eskişehir'de yaşayan
insanlar olarak, Eskişehir'e benziyor
muyuz?
Eskişehir gibi,
Hoşgörülü, uzlaşmacı, kibar, duyarlı,
gelişime açık insanlar mıyız?
Bence öyleyiz...
İstisnalar her zamanki gibi olacaktır...
Ya da insanı, bu özelliklerinden
ayıran özel anlar...
Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk
anları...
***
Şehir dışına gidip, oralarda birilerinin
'nerelisiniz?' sorusuna cevap
verdiğinizde, şehrinize özel aldığınız
iltifatlar aslında size yapılıyordu...
O yüzden içiniz bir hoş olur,
gözleriniz parlar, dudaklarınızda
mütevazı bir gülümsemeyle karşılık
verirsiniz...
Her dönüp geri gelişinizde bu
şehri daha çok seversiniz...
Yere çöp atmaktan vazgeçersiniz...
İzmarit atmaktan, gelişigüzel
kirletmekten...
Kent mobilyalarına zarar vermekten
özellikle kaçınırsınız...
Kalabalık bir ortamda çıkan tatsız
bir tartışmada, taraflardan birinin
diğerine,
'Nasıl bir insansın sen, Eskişehirli
değilsin galiba?' dediğini duyar, bu
tatsız durumdan bile bir gülümseme
üretebilirsiniz...
Bazen üniversite için yeni gelen
öğrencilerden duyuyorum...
Şehrin ışıltılı bir noktasını gösterip,
'Ya bizim orası buradan çok daha
büyük bir şehir, asla böyle ışıltılı ve
canlı değil' dediğini duyar, başınızı
çevirip o tarafa bakarsınız...
Ve şunu görürsünüz;
Siz belki de her gün önünden
gelip geçtiğimiz o ışıltıları ve canlılığı
görmekten ve hissetmekten çok
önceleri vazgeçmişsiniz bile...
***
Eskişehirli olmak...
Kendini bu şehre ait hissetmek...
Bu şehirde mutlu olmak...
Bu şehrin size, sizin de o şehre ait
olduğunuzu hissetmek...
***
Böyle bir yazı yazmamın tek bir
nedeni var aslında...
Özellikle sosyal paylaşım sitelerinde,
Eskişehir'le ilgili yapılan siyasi
değerlendirmeler...
Şehre ilişkin, şehri kötülemek,
çirkinleştirmek, şehre zarar vermek
için öyle yaftalar yapıştırılıyor, öyle
olumsuzluklar uyduruluyor ki,
Bir insan,
İçinde yaşadığı bir şehir için nasıl
böyle şeyler söyler, inanamıyorum...
Klavye silahşorluğu yapan bu tip
insanların Eskişehirli olduklarına
hiç bir zaman inanmadım, hala da
inanmıyorum...
Bu şehirde doğmuş olabilir,
ömrü boyunca bu şehirde yaşamış
da olabilir...
Ancak bunlar böyle kişileri
asla 'bir Eskişehirli' yapmaz...