1965 yılında başlayan bir deli hikaye bu…
2019 yılındayız, yaşımız 54…
Sevgisi, 54 yıldır, bir gram eksilmeden devam ediyor…
Yalnızca Eskişehir'de mi? Değil elbette…
Üç İstanbul takımı dışında, saman alevi gibi yanıp sönen diğer İstanbul ve İzmir takımları ülke futboluna renk katarken,
Anadolu yalnızca radyodan ve gazetelerden izliyor ligi…
Derken,
Üniversitelerarası futbol turnuvası,
Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisi takımının harikalar yaratan takımı…
Dönemin Federasyon Başkanı Eşref Apak'ın isteğiyle profesyonel bir hale getirilip 2'nci Türkiye Ligi'ne katılıyor ve bir yılın ardından 1'inci lige çıkıyor…
Ta ki,
Olaylı Beşiktaş maçı sonrası ligden ilk düştüğümüz 1982 yılına kadar…
Kısaca takımın ilk dönemi böyle…
Özellikle 1960'lı yılların sonu ile 1970'li yılların ilk yarısında yakalanan başarılar, bir efsane haline getiriyor Eskişehirspor'u…
İstanbul'a başkaldıran Anadolu Yıldızı…
Sonrasında sancılı yıllar…
2'nci lig, 3'üncü lig…
Arada bir çıkılan 1'inci ligdeki maceralar uzun sürmüyor…
Ve Eskişehirspor, o günlerden bugünlere kadar geliyor…
***
Sevabıyla günahıyla, iyisiyle kötüsüyle;
Birçok futbolcu, teknik direktör gelip geçiyor…
Yine aynı şekilde kulüp yönetimleri…
Herkes elinden geldiğince katkı vermeye, kulübü yeniden eski şaşaalı günlerine geri döndürmeye çalışıyor…
Bu konuda her ne kadar kalıcı bir başarı yakalanamasa da,
Tüm ülke çapına yayılan Eskişehirspor sevgisi asla eksilmiyor, unutulmuyor…
Eskişehirspor, 2007-2008 sezonunda Süper Lig'e çıkıyor…
İki parlak sezonun ardından sıkıntılar artmaya başlıyor…
Alper Potuk Fenerbahçe'ye, Tarık Çamdal Galatasaray'a, Aytaç Kara Trabzonspor'a, Veysel Sarı Kasımpaşa'ya iyi paralarla satılıyor…
Buna rağmen öyle bir an geliyor ki,
Takımın içinden çıkılmaz bir borç batağına saplandığı ortaya çıkıyor…
Sonrasını anlatmaya gerek yok…
O günlerden bu tarafa dert aynı…
'Ne olacak bu Eskişehirspor'un hali?'
***
Geçmişi değiştirmek elimizde değil...
Ama geçmişi iyi bilmek ve ondan ders çıkarmak elimizde…
Arada atlanılan bir şey var…
Takım mali açıdan büyük bir çıkmazın içinde, kabul…
Ancak,
Son günlerde kulüp yönetiminde garip, alışılmadık, Eskişehirspor tarihine asla yakışmayan şeyler oluyor…
Şehirde yaşayanların birbirlerine olan güvensizlikleri ve ortamı boş bırakmaları nedeniyle,
Eskişehirspor Kulübünün ağırlığını, terbiyesini, disiplinini, geleneklerini bilmeyenler kolaylıkla yönetime geliyorlar…
Taraftar grupları artık bu kulüpte,
'Başkan gönderip, başkan tayin eden' bir konuma geliyor…
Bunun en son ve en somut örneği, Kaan Ay olayıdır…
Belki de kulübün yıllardır kötü yönetiliyor olmasının sonucudur bu…
Artık kimselerin kulübün yönetimine sahip çıkmaması, 3 kere-4 kere ertelen genel kurullar yüzündendir…
Taraftar gruplarının bu tavırlarını böyle bir gözle değerlendirmek de gerekiyor…
Ne var ki,
Gerekçe ne olursa olsun,
Taraftar gruplarının 'hoş olmayan bir baskı mekanizması haline gelmesi' ne kulübe ne de şehre bir şey kazandırır…
Ancak taraftarın giderek agresifleşen bu tutumunun altında, takıma karşı vazgeçilmez tutkusu olduğunu da kabul etmek gerekiyor…
Ne olursa olsun,
Kulübün yönetsel açıdan normalleşmesi için her türlü kararın 'genel kurul' tarafından verilmesi gerekiyor
***
Osman Taş ve yönetimi, taraftarın bu tutumunun sonucu mudur, derseniz; buna kesin bir yanıt vermek olanaklı değil…
Etkisi olmakla birlikte,
Daha ektin ve daha yetkin bir tavır geliştirilmeli ve son genel kurulda el ayak, bu denli 'tamamen' geri çekilmemeliydi…
Alternatif bir yönetim oluşturulmalı ve o yönde mücadele edilmeliydi…
Ama edilmedi…
Osman Taş'ın verdiği tüm taahhütlerini yerine getireceği önceden kabul edildi…
Ancak ne yazık ki,
Belki Osman Taş'ın da hesaplayamadığı bir takım gerekçeler nedeniyle işler hiç de öyle olmadı…
Eksi puanın önüne geçilemedi, transfer yasağı kaldırılamadı…
Gerek başkanın, gerekse yöneticilerin söylediği tek bir şey var;
'Destek verilse tüm sıkıntıları üç günde çözeriz…'
Destek derken kastedilen, şöyle bir 7-8 milyon lira nakit desteği…
***
Eskişehirspor Kulübü,
İçinde olduğu mali çıkmaz nedeniyle tüm ülke tarafından üzüntüyle izlenirken,
Son günlerde,
Kulüp içinde idari açıdan yaşanan gariplikler,
Daha önce de dile getirmeye çalıştım,
Üzüntünün yerini acımaya ve alaya bırakıyor…
Kulübün yalnızca bugününü değil, 54 yıllık mazisini de zedeliyor, yaralıyor…
Gidip geri dönen bir başkan,
Başkana ve yönetime ültimatom veren bir teknik direktör…
'Paramın tamamını vermezseniz çıkmam' diyerek antrenmana çıkmayan futbolcu, iki gün sonraki lig maçında ilk 11'de sahaya çıkıyor…
Para yok,
Disiplin yok,
İlke yok, kural yok,
Başkan var mı yok mu belli değil…
Yönetim ne yapacağını şaşırmış…
Diyorlar ki,
'Şu kadar para getirirsen başkansın, getirmezsen başkanlığını düşürürüz…'
***
Anlayacağınız,
Koskoca Eskişehirspor çocuk bahçesine çevrilmiş, biz hala Süper Lig rüyası görüyoruz…