İşçi sınıfını pasivize etmek en başta dünya tarihinde tüm iktidarların ilk hedefi olmuştur ama feodal bir empati olsa da şöyle düşünürsek; yanında çalışan marabanın refahını istemeyen ağa olur mu ya da neden olur? Demek ki skala bu değil ya da doğru kıyaslama değil . Peki insan olarak bir sınıfın ezilmesi neden yukarıdakileri üzmez? Görüldüğü üzere uyuması beklenen kesim olduğundan işçi sınıfı ve köylü uyanırsa durum değişecek ve ağalık çökecek?
Tarihsel sürece bakarsak olayın gelişimini daha rahat anlarız.Genel oy hakkını ve işçilerin parlamentoya seçilmesini savunan Chartist hareketin ileri sürdüğü taleplerin başında 10 saatlik işgünü bulunuyordu. 'Saraylara savaş, kulübelere barış' şiarıyla başlatılan mücadele sonucunda İngiliz işçi sınıfı 10 saatlik işgününü burjuvaziye kabul ettirdi. 1 Mayıs 1848'de 10 saatlik işgünü yasası yürürlüğe girdiyse de, Avrupa'daki devrimlerin yenilmesinden güç alan burjuvazi yasayı uygulatmadı. Tarihsel deneyim ve bugünkü verili gerçekler tek bir doğruyu öne çıkartıyor: işçi sınıfı haklarını mücadele ederek kazanabilir ve mücadeleyle koruyabilir ancak.
Marx, işçi sınıfının genel çıkarlarını ifade eden, işçi sınıfını tek bir bayrak altında toplayan, ona bir sınıf hareketi niteliği kazandıran işgününün yasallaştırılması mücadelesinin bu anlamda siyasal bir mücadele olduğuna değinir. Gerçekten de ilk dönemler tek tek şehirlerde, tek tek ülkelerde boy veren daha kısa işgünü mücadelesi 1800'lü yılların son çeyreğine girildiğinde siyasal bir içerik ve uluslararası bir boyut kazanarak genel bir sınıf hareketine dönüşmüştü. Bu siyasallık elbette genel olarak henüz sendikal kapsamda bir siyasallıktı. 20 Ağustos 1866'da Baltimore'da toplanan Ulusal Çalışma Birliği kongresinde Amerikalı işçiler, 8 saatlik çalışma yasasını kabul ettirmenin bir zorunluluk olduğunu karar altına alıyorlardı. Kongre, hedefinin emeği kölelikten kurtarmak olduğunu açıklamıştı: 'Bu şanlı sonuca erişene dek bütün gücümüzle çalışmaya kararlıyız'.
İşgünü mücadelesinin uluslararası bir boyuta bürünmesi kendisini I. Enternasyonal'in kararlarında da gösterdi. Aynı yıl içinde, Cenevre Kongresinde I. Enternasyonal, Amerikan işçi sınıfının aldığı karara atıfta bulunuyor ve 8 saatlik işgünü için mücadele kararı alıyordu: 'İşgününün sınırlandırılması önkoşuldur, bu sağlanmadan, kurtuluş yolunda atılacak diğer bütün adımlar başarısızlığa mahkûmdur'. İşçi hareketi çeşitli biçimlere bürünerek ve çeşitli evrelerden geçerek ilerledi ve kendisiyle birlikte işgünü mücadelesini de geliştirip şekillendirdi. İşçi sınıfı artık 8 saatlik işgünü talebini ileri sürüyor, ama bu sınırda durmuyordu; sosyalizm için mücadele bayrağını da yükseltmeye başlıyordu. 1870'lerden sonra Amerikan işçi sınıfı mücadele bayrağını Avrupa'daki kardeşlerinden devralıyor, 8 saatlik işgünü ve sosyalizm mücadelesi Amerika'da giderek yükseliyordu.
Konu bu kadar derin ve zor değil. Korkutan senaryo işçilerin ezilip bütün sistemin çökmesi. Filler ve çimen mevzusu hep devam edecek ama 1 Mayıslar hep gururla kutlanacak. Tüm işçi sınıfının anlamlı bayramı kutlu olsun.