Gece sol yanımızda açan çiçekleri besliyor karanlığın içindeki mavilerle; ölümün uzak sessizliği bozuyor yolların gidişatını...Kaç kişi bilebilir ki düş'lerin esrik sevdasının serkeş kimliğini, kaç kişi geri dönüp bakar çocukluğuna birkaç notanın düş gücüyle?.. Yol alıyoruz, büyümek ve büyüdükçe tebessümle sarmak her şeyi onun gözleri gibi… İnci Çayırlı bize çok şey sunuyor, İnci Çayırlı bizi çok büyük değerlerle sevgiye ve bu güçle daha da dik duruşa davet ediyor. Müziğin evrensel renginde en üretken sanatçılardan olan üstadı Eskişehir'de ağırlamanın onuru çok şeyden daha değerli. Büyüleyici notaları, çalışmaları ve kentimize kattığı büyük değerler ve renk için kendisine çok teşekkür ediyorum. Duruşunuz, öğretileriniz ve tevazunuz da şiire dahil öğretmenim...Sevgi, dostluk ve şiirle…
İnci Çayırlı kimdir?
İnci Çayırlı, İstanbul'da doğdu. Çamlıca Kız Lisesi'nde okudu. Sonrasında 1953 yılında dayısı Fahri Kopuz'un teşvikiyle İstanbul Belediye Konservatuarı Folklor Tatbikat Topluluğu'nda Sadi Yaver Ataman'ın asistanı olarak göreve başladı. İstanbul Radyosu'nda da çalışan sanatçı bir dönem Münir Nurettin Selçuk'a korosunda eşlik etti. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda öğretim üyeliği yapan İnci Çayırlı, 1990 yılında Kültür Bakanlığı Bursa Devlet Klasik Türk Müziği korosunun kurucu şeflerinden oldu. 1995 yılında görevinden istifa etti. 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanıyla onurlandırıldı.
Çileli Bülbül (1957), Son Nefes (1958) Kadın Asla Unutmaz (1968), Ayrılık (1972) gibi sinema filmlerinin müziklerini yapan sanatçı, ayrıca 2000 yılında belgesel film olarak çekilen Nazım Hikmet Şarkıları'nda yer aldı. Sanatçı, İstanbul Radyosu'nda programlar düzenlemekte ve küçük koroyu yönetmektedir. Ayrıca halen Eskişehir Tepebaşı Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu şefliğini yapmaya devam ediyor.
******
BİR ŞİİR: SEZAİ SARIOĞLU
Aşığa Bağdat Sorulur
sen yenisin galiba; sözcüklerin akşamdan kalma
dünyada kendini yaşayacağın içten bir köşe yok
omzunda eskimiş kuşlar, dilinde radikal bir rüzgar
gülcü çocuk, hayallerinde cimrisin, diyor sana
sen yenisin galiba, ürkekliğin yabansı ve yabancı
cümle kurmakta gecikiyorsun, harflerin serçe
sen yenisin galiba; aşığa bağdat soruyorsun
sen yenisin galiba; aşkının işaret parmağı kayıp
için haram su'lar talanı, dışın dağınık dizeler iklimi
kalbinden başka, geçmişin ve geleceğin yok
gittiği yere kendini götüremeyen göçmez kuş
sen yenisin galiba; her aşkta azınlığa düşüyor yüreğin
bir aşkın içinde arabölgede milis gibi yaşıyorsun
sen yenisin galiba, hiç haram öpücük biriktirmemişsin
sen yenisin galiba; diyalektiği ve aşkı şaka sanıyorsun
kış serçesi gibi pencere önlerinde telaş yapıyorsun
aşk ile alışkanlığı birbirine karıştıran sayısal tarih
kuşların doğu'ya ölüme gitmesi içini üşütmüyor
sen yenisin galiba; aşkta havalar her dem kötü
iki yenilgi arasında sözcüklerini araf'ta soğutuyorsun
sen yenisin galiba; soruların yetim, cevapların öksüz
sen yenisin galiba; kalbinin dış politikası yok
savaş'ta sivil aşık, barış'ta birinci tekil şahıs
en yaşlı mevsim kış gibisin, beyazların tarih
doğu'nharamaşk divanı, batı'nhelalsu gazeli
sen yenisin galiba; aşk bu şehirde iki kere acemi
her yangından sonra suçu su'yun üstüne atan aşık
sen yenisin galiba; dağları sürç-i lisan sanıyorsun
sen yenisin galiba; ezberinde hiç ayrılık yok
sözü devlet dışarı aşıkların selamını almıyorsun
her aşktan çırak çıkmak en büyük marifetin
şiirlerini eksiğine bozduruyorsun loncalarda
sen yenisin galiba; insanı devlet terimi sanıyorsun
aşka yenilip aşığı yenen hariçten okunan bir gazel
sen yenisin galiba; aşık oldukça küsme hakkı kazanıyorsun
sen yenisin galiba; teoride ve pratikte yedeğe düşmüşsün
aşkta imla hatası yapmakta dönem birincisi
ikinci sevişmede kendine ve sevgiline devlet
her aşk, her aşık ikinci baskıda düzelir sanıyorsun
sen yenisin galiba; nedenlerin sonuçlarını kıskanıyor
yanıldığın, yenildiğin cümlelerden hatırlıyorsun çıtkırıldım hayatı
sen yenisin galiba; kimi kucaklasan arabölge'de ölüyorsun
sen yenisin galiba; galiba sen yenisin
her aklından geçeni aşk ve devrim sanıyorsun…
******
BİR ŞAİR: EDİP CANSEVER
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında 2. Yeni hareketi içerisinde yer alan Edip Cansever, eğitim yaşamına tamamlamadan ticarete atılmıştır. 1950 yılında İstanbul- Kapalı Çarşıda ticaret yapmaya başlayan Cansever, şiiri de bir kenara bırakmamıştır. İlk olarak yazdığı şiirleri 1944 tarihinde 'İstanbul' adlı bir dergide yayımlayan Edip Cansever, yine bu yıllarda çeşitli dergilerde şiirlerini yayımlamıştır. 1951 yılında ise Cansever arkadaşları ile birlikte 'Nokta' adında bir dergi çıkarır. 1950'li yıllarda Edip Cansever, farklı bir şiir tarzı ile şiirlerini kaleme almaktadır. Esasen ilk kitabından da kendini belli eden şair ancak daha sonra yarattığı farklılık edebiyat çevreleri tarafından fark edilmeye başlar. Edebiyatımıza tüm geleneklerin de ötesinde yeni bir soluk geliyordu ve bu soluk Edip Cansever tarafından inşa ediliyordu. Cansever, üretken bir şair olarak varlığını koruyordu ancak bu yıllarda şiir hakkındaki fikirlerini yazdığı düzyazılarda da açıklıyordu.
1957 yılında ''Yerçekimli Karanfil'' adlı kitabını yayımlayan Edip Cansever, büyük bir beğeni toplar ve bu kitap ile 1958 Yeditepe Şiir Armağanını kazanır. Kendisinin de içinde bulunduğu 2. Yeni hareketinin karakteristik özelliklerini bu kitaptaki şiirlerde gösteren Edip Cansever, ülkemiz şiirine bambaşka bir tarz getirmiştir. 1976 yılında yine şair için ve edebiyatımız için çok farklı bir noktada duran 'Ben Ruhi Bey Nasılım' adlı kitabını yayımlamıştır. Şairin bu kitabı ise 1977 yılında Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü almıştır. Son olarak usta şair, 'Yeniden' adı altında tüm şiirlerini bir araya getirir ve bu kitap da 1982de Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü şairine getirir.
1976 yılına kadar Kapalı Çarşıdaki turistik eşya ve halı ticaretini gerçekleştiren Edip Cansever daha sonra tamamen şiire yönelmiştir. Bodruma tatil için giden Edip Cansever, burada beyin kanaması geçirir ve İstanbula tedaviye getirilir. Ancak usta şair, 28 Mayıs 1986 yılında yaşma veda eder.
Edebiyat Kişiliği
II. Yeni hareketi içerisinde yer alan Edip Cansever, şiirlerinde kapalı diye tabir edilen bir şiir anlayışı içerisindedir. Şiirlerinde bir kişi seçerek onun üzerinden soyutu ve somutu anlatan Cansever, şiirdeki birçok kalıbı yıkarak hareket emiştir. 'Masa da Masaymış Ha' adlı şiiri bir nesne üzerinden birçok fikri kapalı bir şekilde kaleme almasının en büyük örneklerinden biridir. Şair, söz konusu şiirde bir masa ve bu masaya konulan nesneler üzerinden birçok dünya görüşünü, yaşayış biçimini, fikri muazzam bir ustalıkla kaleme almıştır. Bunun yanı sıra Edip Cansever, herhangi bir nesneyi şiirine dekor oluşturarak hareket etmeyi amaçlamıştır. Çünkü şaire göre insanlar ile nesneler arasında büyük bir bağ vardır. Yine Edip Canseverin şiirinde tiyatro da büyük yer tutmaktadır.
******
ŞİİR DENİZLİ'DE
23 Aralık'ta Denizli Çivril'de Biriç ve Akıl Oyunları Kulübünun konuğu olarak Rahmi Emeç ile birlikte şiir gecesinde olacağız. Ayrıca Hakan Keysan'ın da konuk olacağı programa Eskişehir'den dişlerimizi, yaralarımızı, sevdalarımızı alıp gideceğiz. Kentlerin şiir kardeşliği de düşlerin yolculuğuna Denizli'de yaşayan Eskişehirli dostlarımızı ve etrafta birkaç şiir için yolculuk arayan yürekleri soframıza bekleriz. Şiirden kıymetli ne var ki? Şiir ve dostlukla...