Seçim günü yaklaştıkça Eskişehir, aslında pek alışık olmadığı ve pek sevmediği bir yarışa sahne oluyor...
Bir taraf,
Şehirde yerel iktidarı elinde bulunduran Büyükşehir ve İlçe Belediye hizmet ve projelerine eleştirilerini yükselterek devam ederken, ister istemez karşı taraftan da bu eleştirilere yanıtlar geliyor...
Bana öyle geliyor ki Nebi Hatipoğlu, altını çok da doldurmadan eleştireler yapıyor...
Ayşe Ünlüce de, kabullenmiş olmamak için yanıt veriyor, daha doğrusu yanıt vermek zorunda kalıyor...
Bu durum da,
Sanki gündemi Nebi Hatipoğlu belirliyormuş gibi bir algı yaratıyor...
Öyle mi, bence değil...
***
Örneğin Hatipoğlu,
Suyun hava gibi, toprak gibi, insanın vazgeçemeyeceği bir gereklilik olduğunu, yaşamın ta kendisi demek olduğunu düşünüyor ve eleştirilerini bu yönde sürdürüyor...
Bu eleştiriler seçmen nazarında ne kadar etkili olur, göreceğiz...
Ancak,
Çeşmeden akan suyla ne meyve ne sebze yıkanabildiği gibi bir iddia ortaya atınca, kantarın topuzu kaçıyor...
Çünkü içme ve kullanma suyu, dünyanın hiçbir yerinde yalnızca belediyelerin inisiyatifine bırakılacak bir şey değil...
Kriterleri ve kuralları hükümet ve Sağlık Bakanlığı belirler ve belediyeleri, bu kriter ve kurallara uyup uymadığını denetler...
Eskişehir’de de,
İçme ve kullanma suyunun kontrol ve denetimini Valiliğe bağlı İl Sağlık Kurulu yapar...
Sanıyorum, su belli periyotlarla laboratuarlarda tahlil ediliyor, sağlığa zararlı olup olmadığı belirleniyor...
O nedenledir ki,
Eskişehir’de kullanılan şebeke suyu, sebze-meyve bile yıkanmasına müsait değilse, bunun baş sorumlusu İl Sağlık Kurulu’dur...
Elbette sistemi yürütecek, suyun halkın ayağına gelmesini sağlayacak olan belediyeler ve onlara bağlı su ve kanalizasyon genel müdürlükleridir.
Suyun çeşmelerden düzensiz akmasından, sık sık su kesintileri yaşanmasından belediyeler sorumlu olsa da, suyun halk sağlığına uygun olup olmadığına karar verecek merci bellidir ve oda İl Sağlık Kurulu’dur...
Bildiğim kadarıyla Sağlık İl Müdürlüğü gibi, ESKİ de kendi laboratuarlarında rutin olarak tahlillerini yapıyor...
Gelin görün ki, gerek belediyeden gerekse ESKİ’den yapılan bu yöndeki açıklamaları Nebi Hatipoğlu görmezden ve duymazdan geliyor ve ısrarla iddialarını yineliyor...
Gece yarısı duş alırken, suların aniden kesilmesiyle insanların bornozlarıyla caddelerde sumatik aramaları ise, Peter Sellers'ın Pink Panther (Pembe Panter) filmlerinden alınmış bir sahneyi anımsatıyor bana...
Eskişehirlilerin çeşme suyunu içmeyi tercih etmemelerine gelince,
Bunun nedeni tamamen suyun tadında ve sertlik derecesinde...
Doğduğu ilk günden beri, Kalabak Su içen birine asla çeşme suyu içiremezsiniz...
Benim için dünyanın en büyük felaketlerinden biri, gece yarısı susayarak uyanıp evde Kalabak Su olmamasıdır...
***
Su, yaşam demek...
Hayatın her alanında olmazsa olmaz...
Evimizde, işyerimizde kısa süreli bir kesintinin bile yarattığı mahrumiyeti hepimiz yaşamışızdır...
O nedenle halk sağlığını bu kadar çok ilgilendiren bir konuyu spekülasyon malzemesi yapmaktan çok, yeraltı su kaynaklarımızın verimli ve kontrollü kullanılmasını gündeme getirmek gerekir...
Yoksa Eskişehir’i tüm ülkenin önünde küçük düşürmek, kötülemek, gerçek olmayan şeyleri gerçekmiş gibi anlatmak kimseye puan kazandırmaz...
Aksine,
Şehrin imajına büyük zarar verir...