Daha öncekileri saymaya gücüm yetmiyor artık,
Ama bir öncekini unutmaya fırsat bırakmıyor artık terör…
Adana Aladağ'da yanan incecik çocukları saymıyorum bile…
Beşiktaş'taki katliamın üzerinden kaç gün geçti?
Yalnızca bir hafta, yani 7 gün…
Birileri ellerini kollarını sallaya sallaya girip insanların arasına bombayı patlatıyorlar…
Ardından hamasi nutuklar,
Ne acıyı dindiren, ne ölümlerin önünü kesen…
Yalnızca sözcükler…
Özenle belki öfkeyle seçilmiş, ama hiçbir şeye yaramayan sözcükler,
Yan yana getirilip rüzgara haykırılan nutuklar…
***
Bu satırlar yazılırken,
Yitirdiğimiz can 14 kişiydi…
56 insanımız da yaralı…
Bitirdiğimizde ya da siz bu yazıyı şu an okurken,
***
12 Eylül 1980 sabahı 15 yaşındaydım…
Haberleşmenin, iletişimin, sosyal medyanın bu kadar yaygın olmadığı o günlerde, bir gün önce öldürülen insanları okurduk gazetelerde…
12 Eylül'den hemen önceki günlerdi,
Neredeyse ölümsüz gün yoktu…
Sonra bir sabah uyandık,
Takvim 12 Eylül 1980'i gösteriyordu,
11 Eylül'de yaşanan cinayetler kalmıştı geriye yalnızca…
Bıçak gibi kesilmişti ölümler…
***
Sokaktaki ölümlerden söz ediyorum…
Ölümler bitmemişti elbette, şiddet, işkence uzun yıllar devam etti…
Toplumun refleksi ve karşı çıkışı öylesine sindirildi ki;
Sokaktaki terör bitmişti belki ama hiç bitmeyecek başka bir terör başlamıştı…
Nedendir bilmem, bugünler bana o günleri anımsatıyor…
Sanki birileri,
Ülkenin iradesini tepeden tırnağa teslim alabilmenin yollarını açıyor…
Dayanılmaz ve karşı çıkılamaz bir noktada hepimizin yaşama sevincini linç etmeye yönelik bir tehdit bu…
***
Üstelik kalleş,
Üstelik acımasız,
Üstelik adaletsiz…
***
Evet,
Biz rüzgara haykırmaya devam edelim nutuklarımızı,
Rüzgarın kan ve barut kokusu taşıyan serinliğinde,
Hep birlikte ölmeye yatalım…