Son günlerde ülkemizde trajikomik olaylar ve kısır tartışmalar yaşanıyor.
Küresel salgınıntanı ve ölüm sayıları bir türlü düşmüyor…Ekonomimizinenflasyon, pahalılık, işsizlik ve üretimsizlik göstergelerisürekli yükseliyor…Demokrasimizin eşitlik, özgürlük, hukuk, barış, bilim ve sanat değerleriise yerlerde sürünüyor…Böylesi zor durumlarda 'ne yapmalı?'diye düşününce benim aklıma hemen,özgürlüğün ve umudun şairi Nazım Hikmet'in 1962 yılında yazdığı 'Hürriyet Kavgası' şiirinin özünü oluşturan dize gelir: 'Safları sıklaştırın çocuklar…'
Ülkemizde yaşanan trajikomik olayların 'Eğitim alanına yansımalarını', konunun uluslararası boyutunun ve Nazım Ustanın o anlamlı dizelerinin ışığında birlikte irdelemeye çalışalım.
ÖĞRETMEN ÖRGÜTLERMİZDE 'BİRLİK' SORUNU
Geçen hafta TBMM'de'Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK)'adı verilen bir yasa çıktı. Öğretmenlik mesleğinin kalitesinin ve saygınlığının geliştirilmesi doğrultusunda hiçbir yeni hüküm getirmeyen bu sözde yasanın amacı ise açıkça ortaya döküldü: 'Böl, parçala, yönet…'
TBMM'ye saraydan verilen talimatla çıkarılan bu yasayla ilgili konunun uluslararası boyutuna bakılmadı ve öğretmen örgütlerinden görüş alınmadı.
Oysa öğretmenlik mesleğiyle ilgili ilkeleri dünya düzeyinde düzenleyen uluslararası sözleşmeler var. Bu sözleşmelerin temeli de 5 Ekim 1966 tarihinde ILO ve UNESCO tarafından birlikte alınan 'Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı'na dayanıyor. Bu kararda kabul edilen ilkeler, 'Dünyadaki tüm ülkelere tavsiye edilmekte ve gereğinin yapılması istenmektedir...'
Tavsiye Kararı Belgesi, 145 paragraftan oluşmakta ve özetle; 'Öğretmenlerin ekonomik ve sosyal yönden güçlendirilmesini, mesleki ve özlük hakları yönünden geliştirilmesini ve daha iyi koşullarda mesleklerini gerçekleştirmelerini…' amaçlayan ilkeler içermektedir.
TBMM'de çıkarılacağı aylar öncesinden belli olan bu ucube yasaya karşı sandık ki öğretmen örgütlerimiz; hani o TÖDMF, TÖS ve TÖB-DER dönemlerinde olduğu gibi –ve tıpkı Nazım'ın şiirinde söylediği gibi - ayağa kalkacaklar:
'Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine…'
Ne yazık ki öyle olmadı, tepkiler birkaç cılız açıklamayla sınırlı kaldı. Çünkü öğretmen örgütlerimiz paramparça… Eğitim işkolunda 50 civarında 'sendika' var ama toplam üye sayıları yüzde 65'i geçmiyor. Bu demektir ki öğretmenlerimizin yüzde 35'i örgütsüz…
En çok üyeye sahip olan iki sendika 'gerici ve faşist partilerin güdümünde…' Demokratik eğitimden yana olan iki sendikanın toplam üye oranları ise yüzde 10 civarında ama onlar da bir türlü bir araya gelemiyorlar…
Dünyada başka örneği olmayan böylesi parçalanmışlıkla ilgili olarak bilim ve demokrasi öğretisinin önermeleri şöyle özetlenebilir:
- Konuyla ilgili toplumbilim öğretisinde ve uluslararası hukuk belgelerinde 'Bir meslek örgütünün ya da sendikanın hedef kitlesinin çoğunluğunu örgütlemesi…' anlamında tanımlanan 'örgütsel birlik', bu alanda önemli bir ilke olarak kabul edilmektedir.
- Türkiye demokratik öğretmen örgütlenmesinde 'Örgütsel Birlik sağlanması' temel hedef olmalıdır.
- Sendikal örgütlenmede, 'Eğitim işkolunda çalışanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin çoğunluğun bir sendika çatısı altında örgütlenmesi' hedefi olarak tanımlanan 'Sendikal Birlik' mutlaka sağlanmalıdır.
- Bu durumda uygulanabilir ve sürdürülebilir sendikal birliğin çekirdeğini oluşturmak için, 'Demokratik öğretmen örgütlenmesi geleneğinden gelen EĞİTİM- SEN ve EĞİTİM- İŞ'e önemli görevler düşmektedir.'
- Eğitim alanındaki 'dernek, vakıf, kooperatif' gibiörgütlenmelerde ise 'laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim ilkeleri' çerçevesindeki kitlelerin 'örgütsel birliği' hedeflenmelidir.
ÖĞRETMEN ÖRGÜTLERİMİZDE 'ÖRGÜTSEL BAĞIMSIZLIK' SORUNU
Günümüzde toplumbiliminmeslekörgütü/ sendikacılık alanında ortaya koyduğu önemli ilkelerdendir'Örgütsel Bağımsızlık ilkesi'.
Konuyla ilgili öğretiye ve uluslararası belgelere göre, 'Her ülkede örgütlenme özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak kaçınılmazdır…' Başka bir anlatımla,'Ülkedeki siyasal değişme ve gelişmeler ne olursa olsun, meslek örgütlerinin/ sendikaların özgür ve bağımsız olmaları gerekir…'
Bu bağlamda, 'Sendikacılık Akımının Bağımsızlığı Kararı' belgesi çok önemlidir. Söz konusu Karar, ILO'nun 26 Haziran 1952 tarihli toplantısında kabul edilmiştir. Bugün bu Karar, hukuksal konumu ötesinde saygınlık ve önem kazanmış;ILO denetim organları kararlarında çok sık biçimde kullanılan bir başvuru kaynağı durumundadır.
Günümüzde Türkiye demokratik öğretmen örgütlenmesinin temel sorunlarından olan 'Örgütsel Bağımsızlık'mutlaka korunmalı ve geliştirilmelidir.
Başka bir anlatımla, 'Ülkedeki siyasal değişme ve gelişmeler ne olursa olsun, eğitim örgütlerinin/ eğitim sendikalarının özgür ve bağımsız olmaları' sağlanmalıdır.
Günümüz Türkiye'sinde, mevcut kamu sendikalarımızın baş sorunu olan 'parçalanmışlığın' temelinde 'siyasal eğilimler/ siyasal ilişkiler' yatmaktadır. Bu nedenle 'Sendikacılık akımının bağımsızlığı sağlanmadan, 'sendikal birlik' sağlanması da olanaklı değildir…'
Bu bağlamda, ülkemizde özellikle eğitim alanındaki örgütlenmelerde çok yaygın olan 'Siyasal Yandaşlık' uygulamasının neden olduğu yanlışlar sergilenmeli; bilimsel yaklaşımlar doğrultusunda demokratik yöntemler uygulanmalıdır.
Bence bu doğrultuda eğitim sendikalarının atacakları somut adımlardan biri; 'Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı'ile'Sendikacılık Akımının Bağımsızlığı Kararı'nısendika duvarlarına asmak olmalıdır.
Sözün özü, ülkemizde azgınlaşan salgınlara karşı öncelikle 'Demokrasi için 'birlik' gerekiyor…'
Sözlerimi Nazım'ın 'Hürriyet Kavgası' şiirinin son dizeleriyle bitirmek istiyorum:
'Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…