Gün geçmiyor ki gazete sayfalarında kadına şiddet, cinayet haberleri görmeyelim.
Yine özgecanın ölüm yıldönümü, sosyal medyada özgecan isyanı almış başını gidiyor.
Aslında asıl isyan, yüzlerce talihsiz kadınlarımıza, şiddet gören, cinayete kurban giden.
Kadın olduğu için iftiraya, hakarete, tacize maruz kalan kadınlarımıza.
'Yapılan araştırma verilerine görede, 'Öldürülen kadınların yüzde 62' sinin faili; kocası erkek arkadaşı ya da eski erkek arkadaşı ya da eski kocasıymış.'
2017 yılında 15-18 yas ve 19-28 yas arası ölümlerin daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
2017 yılında aralık ayında en yüksek kadın cinayetleri islenmiştir.
2017 de erkekler tarafından 409 kadın öldürülmüştür.'
Prof. Tülin İçli 'yaptığı çalışmada kadının çaresizliğinin şiddete boyun eğmesini uzattığını, evden ayrılması halinde belirsizliğin onu daha da korkuttuğunu ifade etmiştir.
Diğer yandan İçli ' Türkiye'de erkek kadını istediği gibi kullanabilme düşüncesine sahip' diyerek, kadının erkeğin gözünde sahip olunan bir varlık olarak algılandığını tanımlamaktadır.
Aslında erkeklerin kadını kendi uzantısı gibi görmelerinin en büyük göstergesi de, boşanmadan önce eşi, boşandıktan sonra ise eski eşi olarak görmeleridir.
'Çoğu erkek, boşandıktan sonra bile eski eşinin kendisini tanımladığını düşünmekte, onun hayatını takip etmektedir. Çevresi bile ona bunu dayatmakta, onun bir sorumluluğu gibi erkeğe rol biçmektedir. Boşanma sonrası cinayetlerin altında da uzantısı görme algısı yatmaktadır.' Diyor.
Çözüm Önerilerinde ise;
Medyanın dilinin değişmesi gerektiğini söylüyor.
Örneğin; Namus Cinayeti yerine 'ataerkil cinayetler' yada 'töre cinayetleri denilmesine vurgu yapılıyor.
'Namus Cinayeti' denildiğinde Kadını namussuz göstermekte, katili ise namusuna düşkün ve haklı göstermektedir.'
'Medya dilinde ' aşk cinayeti', ise 'sevdiği için öldürdü' ifadeleri, 'seven öldürebilir', 'çok sevmenin göstergesi kimseye yar etmemektir' olarak yorumlanmaktadır.'
***
Öneriler ise;
'Kadının kıyafeti, yaşam tarzı gibi konularda yöneticilerin, medyanın ve akademik çevrelerin müdahale etmemesi. Gerekmektedir.
Erkeğin ayrılıkla baş edebilmesi, kabullenmesi için psikolojik destek mekanizmaları zorunlu hale getirilmelidir.
Tehditlerde güvenlik önlemi yetersiz bir hamle olarak kalmaktadır. Tehdit edenin belli bir süre hem adli kontrol altına alınması hem de tehdit edene psiko-sosyal destek verilmesi gerekmektedir.
Kadının güçlendirilmesi ve bu konuda desteklenmesi için sadece güvenlik desteği değil, iş kurma, yerleşme ve psikolojik destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Kadınların ayrılıktan sonra öz benliklerine bakabilmek adına terapi desteği sağlanmalıdır.
Şiddetin ve cinayetlerin önlenmesi için, kamu spotlarında 'cinayet ve şiddetin çözümsüzlüğü' vurgulanmalıdır.
Özellikle pişman olan şiddet uygulayanlardan itiraflar yayınlanmalıdır.'
Artık önlenemeyen kadın cinayetleri toplumsal bir sorun haline geldi. 0-6 yaş ve ilerleyen yaşlarda, aileler erkek çocukların kız çocuklardan üstün olduğu algısı uyandırmamalıdır.
Hem kız çocuğuna hem de erkek çocuğuna eşit haklar sağlanmalıdır.
Anne ve Baba birlikte rol model olmalıdır.
Karar alma mekanizmalarında, yönetim kurullarında kadınlara ve erkeklere eşit yer verilmesi için kota konulmalıdır.
Her alanda olduğu gibi, spor alanında, kadınlara yaşatılan 'Cam Tavan Sendromunun' önüne geçilmeli.
Sporda Kadın yöneticiler, kadın Antrenörlerin çoğaltılması için çalışmalar yapılmalı, desteklenmelidir.
'Kadınlar Başımızın tacıdır' kelimesi sadece Dünya Kadınlar Gününde, Anneler gününde, seçim çalışmalarında söylenmemeli, hayatın her alanına geçirilmelidir. Sevgiyle kalın.