Ülkemizde kangren haline gelmiş araç alım satımlarındaki yüksek vergi oranlarına yıllardır çözüm bulunamamışken, giydirilmiş vergiler sonrasında dünyanın en pahalı benzinini kullanan ülke insanları olmuşken şimdi birde başımıza sigorta oranları çıktı! Sigorta sektörü de başka bir taraftan bizleri kuşatma altına almış durumda. Bilim ve teknoloji çağında üretimin hızla arttığı günümüzde artık lüks olmaktan çıkıp ihtiyaç haline gelen otomobil kullanımı insanları ödedikleri yüksek vergiler ve sigorta bedelleri sonrasında bıkkınlık noktasına getirmiş halde. Sigorta sektörü anormal artışların nedenini geçtiğimiz yıllarda zarara uğradığını beyan ederek zorunlu trafik sigortası primlerini arttırmak durumunda kaldıklarını açıkladı. Sonrasında da Türkiye'de 16.5 milyon aracın zorunlu trafik sigortası maliyeti 2015'te araç başına ortalama 400 lira iken, bu bedel 2016 yılında 800 liraya dayanmış oldu! Tüketiciler için vatandaşlarımız için zorunlu trafik sigortası fiyatlandırması adeta kabus halini almış durumda. Hükümetin aldığı bütün yasal iyileştirmelere rağmen, sigorta sektöründe ancak 10-15 liralık indirimler göz boyama şeklinde yapılmış, ciddi bir indirime gidilememiştir. Böyle bir durumda sigorta sektörünün primlendirme uygulamasına kim güven duyar? Şu anda Hazine Müsteşarlığının yaptığı açıklama ve araştırmalara göre 800 liralık primin 600 liraya indirilmesi halinde bile sigorta sektörünün halen makul karlar içinde kalabileceği bilinmesine rağmen, sektörde aşırı fiyatlandırma politikası devam etmesi halkı soymaktan başka bir şey değildir. Sigorta şirketlerinin açıklamaları ise tam evlere şenlik, neymiş efendim geçtiğimiz yıllar içinde kasko ve trafik sigortası dalında zarar etmişler o nedenle bu yıl fiyatları yükseltmişler. Sigortacılığın her dalında her yıl kar elde edilecek diye bir kural mı var acaba? Sigorta şirketleri de risk alıp aldıkları bu riski re-assüre edebilirler. Dünyada bütün sigorta sistemi böyle çalışırken, Türkiye'de uygulamanın vatandaşı mağdur edecek şekilde devam etmesi asla kabul edilir bir durum değil. Hazine Müsteşarlığının şimdiye kadar yaptığı müdahalelerin yetersizliği ortada o nedenle taban fiyat uygulaması gibi ek tedbirlerin bir an önce alınması ve başta Rekabet Kurulu olmak üzere sorumluluk taşıyan tüm kurumların bu soyguna dur demesi şart olmuştur.