Türkiye halkının büyük çoğunluğunun 'sağlık' ve 'demokrasi' derdine düştüğü şu günlerde, 'gündem saptırıcılar' hemen iki gündem oltası daha attılar ortaya:
  • 'Ay'a seyahat edile..!' ve de 'Tez yeni bir Anayasa yapıla..!'
Ülkemizin tüm hayal satıcıları da 'Cambaza bak!' teraneleri söyleyerek hemen atladılar oltalara… Özellikle sosyal medyada yapılan kısır tartışmaların özeti ise şu: 'Gülüyoruz, ağlanacak halimize…'
***
Ortada böylesi bir popüler gündem varken, bir köşe yazısında 'Eğitimimiz Nasıl Olmalı?' konusuna ilgi çekmek kolay değil. Ben de yazının başlığıyla oynayarak dikkat çekmeye çalıştım, lütfen hoşgörünüz.
Ancak konumuza girmeden önce sizlerle 'bilim ve demokrasi kaynaklarından aldığım iki güvenilir bilgiyi' paylaşmak istiyorum:
Birincisi, 'Ay'da 'ayran' ve 'tahterevalli' yokmuş…'
İkincisi, 'Diktatörlük mızrağı hiçbir anayasaya sığmazmış…'
Şimdi kendi gündemimizin sorusunu sorabiliriz: 'Ne olacak eğitimimizin hali..?'
Dünyadaki Türkiye'de Eğitim Yerlerde Sürünüyor
Günümüzde artık 'Tek Kişilik Saray Hükümeti' haline gelmiş olan '18 Yıllık AKP iktidarının eğitim politikası deyince', ilk akla gelen şey 'Yap- Boz Tahtası' oluyor…
Çünkü bu iktidar 18 yılda '7 milli eğitim bakanı' değiştirdi. Ve 'her gelen bakan öncekileri yok sayarak, sözde yeni değişiklikler yaptı…' Eğitim programlarından eğitim kademelerine, sınav sisteminden okul türlerine, öğretmenlerin konumlarından ders araçlarına uzanan bu 'sözde sistem değişikliklerinin' sayısı 18'i aşıyor…
18 yıldır RTE/ AKP/ MHP iktidarlarının yürüttüğü eğitim politikalarının sonuçları şöyle özetlenebilir:
* Eğitimin içeriği dinselleştirildi.
* Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, 'eğitimimizin 'kalitesi' sürekli düştü/ düşüyor.'
* Eğitimde 'Eşitlik' iyice bozuldu: Bölgeler arası, kentlerle kenar semtler ve kırsal kesim arasındaki eğitim olanakları uçurumu büyüdü.
* Eğitimimizin 'Kamusal' özelliği zayıflatıldı: Eğitimde kamu kaynaklarını özel sektöre ve cemaatlere aktaracak düzenlemeler yapıldı, yapılıyor…
* Eğitim yöneticisi kadrolar tamamen militanlaştırıldı: 'Eğitim yöneticiliğinin evrensel kuralları olan 'liyakat, yeterlilik ve deneyim' koşulları yok edilerek', boşaltılan kadrolara, RTE/ AKP/ MHP ve İslamcı Cemaatlerin sadakatli(!) yandaşları yerleştiriliyor…
Sözün özü, eğitim alanımızdan kovulan 'Laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitim' ilkeleri yerine; 'Dinsellik' ve 'Eğitimi Özelleştirme/Ticarileştirme' ilkeleri(!) yerleştirildi…
Ve son bir yıldır insanlığın başına çöken 'Küresel salgın', eğitim alanımızdaki tüm sorunları çok tehlikeli boyutta derinleştirdi.
Türkiye toplumu böylesine ayıplı bir eğitim ortamını düzeltmeden 'Ay yolculuğuna da çıkamaz, Anayasa yolculuğuna da…'
Eğitim Yüz Yüze mi Olmalı, Uzaktan mı..?
Günümüzün toplumsal yaşam koşulları, bireylerin tüm yaşamları boyunca sürekli ve sistemli bir eğitim almalarını adeta dayatıyor…
Bu durumda bireylerin, çalışma yaşamlarını ve yaşamsal özgürlüklerini kesintiye uğratmadan kendilerini yenileyebilmeleri, yani 'düzenli ve sürekli bir biçimde eğitim almaları' gerekiyor…
İşte bu nedenle dünya eğitim öğretisinde 'yaşam boyu eğitim' konusu ön plana çıkmıştır. Yaşam boyu eğitim bir anlamda, bireylerin tüm yaşamlarını kapsayan 'örgün eğitim ile açık eğitim/ uzaktan eğitim bileşkesi' olarak düşünebilir.
Gelişmiş demokratik toplumlarda yaşam boyu eğitim önemli bir boyut kazanırken, ülkemizde ne yazık ki son yıllarda 'eğitim yaşamdan koparılmış durumda…'
Oysa son virüs salgınının da açıkça gösterdiği gibi, 'Ülkemizde Yaşam Boyu Eğitim uygulamasının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve örgün eğitim ile bütünleştirilmesi gerekiyor…'
Bunun için de öncelikle 'Yüz yüze mi, uzaktan mı?' gibi kısır tartışmalardan arınarak; başta eğitim akademisyenleri ve eğitim örgütleri olmak üzere tüm eğitimciler 'örgün eğitimle uzaktan eğitim arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi' konusuna yoğunlaşmalıdır.
Eğitimden Tasarruf Olmaz
Bir ülkede 'İtibardan tasarruf olmaazz..!' diye saraylardan hava atarak; sağlıktan, eğitimden, bilimden ve demokrasiden kısıtlamalar yapılıyorsa durum çok vahim demektir.
Ancak dünyada ve ülkemizde yaşanmakta olan kara tablo içinde moral çöküntüsü girdabına düşerek çaresizliğe bürünmek; bilime, demokrasiye ve duyarlı yurttaşlığa yakışmaz. Duyarlı yurttaşlık her hal ve koşulda çözüm önerileri üretmeyi gerektirir. Örneğin, her türlü hukuksal düzenleme yapılırken aşağıdaki yaklaşımlar öne çıkarılmalıdır:
* Herkes için bir sosyal hak olan 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitime ulaşma hakkı', özel sektör rantı olmaktan çıkarılarak bir kamu hizmetine dönüştürülmedir.
* Eğitimi dinci cemaatlere teslim etmeye, bu cemaatlere kaynak aktarmaya ve öğrencileri karanlık bir geleceğe yönlendirmeye son verilmelidir.
* MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalıdır. Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmelidir.
* Öğretmenlere ve tüm eğitim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır.
* Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamaları ile esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir.
* Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalıdır.
Sözün özü, eğitim alanında uygulanabilir/ sürdürülebilir istemler belirlemek ve bu istemleri örgütlü mücadele düzeyine ulaştırmak çok önemli.
Unutmayalım, gelişmiş toplumlarda eğitim sorunları 'Kamu yönetimi (özellikle yerel yönetimler), eğitim akademileri ve demokratik eğitim örgütleri işbirliğiyle' çözülüyor.
***
NOT: Eşimin tedavi sürecinde karşımıza çıkan yeni bir durum nedeniyle yazılarıma bir süre ara vereceğim. Sağlıklı günlerde Kesit köşemizde yeniden buluşmak dileğiyle…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…