Yüzbaşı Fahri Bey için daha ağır eleştiri Denizli Mebusu Haydar Rüştü Bey'e atfen bir gazetede yer alır; Söylenenler ağır eleştiri ve ithamları içermektedir. Haydar Rüştü Bey'e göre, jandarma komutanı olay mahalline geldiği zaman, mürtecilere nasihat etmiş, onlar da 'biz bu işi şeriat adına yapıyoruz' diyerek nasihati dinlememişler, bunun üzerine yüzbaşı halktan bazılarının alkışları arasında çekilip gitmiş, maiyetindeki jandarmaları alarak makam odasına girmiş, kapıyı kitleyip kanlı sahneyi pencereden seyretmiştir. Jandarma eri dayanamayıp pencereden ateş etmek istemişse de, komutan 'bu iş sizin bildiğiniz gibi değil!' diyerek, jandarmaya engel olmuştur.

Kubilay

Yüzbaşı Fahri Bey'in çekilmesiyle meydan eylemcilere kalır. Menemen'de askeri güç olarak, İzmir'deki kolordunun Manisa'daki Cavit Bey fırkasına bağlı 43. Alay bulunmaktadır. Alay binası İzmir- Menemen yolunun solundaki tepede yapılmış küçük bir kışladır. Bekar olarak kışlada kalan tek subay Kubilay'dır. Askerliğini yedeksubay olarak yapan Kubilay, hafta sonları İzmir Karşıyaka'daki annesinin yanına gitmekte, ertesi gün Menemen'e dönmekte, akşamları Türk Ocağı'na uğrayıp, geç saatlere kadar arkadaşlarıyla sohbet etmektedir.

Hayatının son gecesi olan 22 Aralık 1930 Pazartesi akşamını Türkocağı'nda arkadaşlarıyla geçiren Kubilay, gece kışlasına döner. Kasabadaki olayı jandarmanın ihbarından öğrenen Alay Komutan Vekili Yarbay Nihat Bey'de sabah telaşla kışlaya gelmiş, Kubilay'ın kışlada olduğunu görünce kendisine bir miktar asker alıp, Hükümet meydanında birkaç serserinin bir hadise çıkarmak üzere olduğunu bildirerek, oraya gitmesini, hükümet dairesinde de jandarma yüzbaşısını görmesini emretmiştir. Kubilay, yanına aldığı bir manga askerle kışla bayırından yıldırım hızıyla kasabaya iner. Hükümet meydanına doğru ilerlerken, ölüme doğru koştuğunun farkında değildir.

Öyle anlaşılıyor ki olayın vahametini ilk başta ne Yarbay Nihat Bey, ne de Kubilay'ın kendisi anlayabilmiştir. Burada üç nokta dikkat çekicidir ; Birincisi Jandarma Yüzbaşısı meydanda gördüğü manzarayı önemsemeyip Alaya eksik bilgi vermiştir. İkincisi Kubilay'ın yanına aldığı askere cephane verip vermediği meselesidir. Belki vermeyi telaştan unutmuş, belki de önemsememiştir. Üçüncü nokta da Jandarma dairesine uğrayıp ön bilgi almadan veya yüzbaşı ile işbirliği yapmadan meydana gelmesi önemli detaylardır. Kubilay, olay yerine saat 8.30 sıralarında geldiğinde, cezbeye kapılan eylemci yobazlar yeşil sancak etrafında dönerek tekbir getirmektedirler. Yaşlı mürteci kalabalığa nutuk atmaktadır.

Kubilay mangasını meydanın diğer yanında, telgrafhane bitişiğindeki kahvenin önüne bırakarak, kalabalığa doğru tek başına ilerler. Eylemciler kendisinden geçmiş vaziyettedir. En göze batanı ve lider görüneni Derviş Mehmet'in yakasına yapışır ;

'Ne yapıyorsunuz? Siz kimsiniz? Hükümete isyan mı ediyorsunuz? Haydi dağılın bakalım'

Esrarın da etkisiyle çılgınlık halindeki Derviş Mehmet, belki birileriyle 'rabıtaya' girmiş; 70.000 askerin Menemen'i sardığı kerametine inanmış olmalıdır. Sen kimsin, dağılın diye yakasına yapışan bu subay, meczubun itibar ve otoritesini sarsar. Yakaya yapışma sırası ona gelir;

'Ben Mehdi Mehmet'im be adam, sen de kim oluyorsun?'

Kubilay ile Derviş Mehmet arasında bir arbedenin yaşanması daha sonraki yaşanacak olaylar hakkında çeşitli spekülasyonlara da ortam hazırlar. Örneğin; Menemen Eski Belediye Reisi Bedri Onat şunları söylemektedir;

'Büyük hata işledi Kubilay, gidiyor olayı başlatanların kollarından tutuyor ve kafalarını birbirine vuruyor. İşte o zaman tüfekle müdahale ediyorlar ve kasığından yaralıyorlar. Eğer bu hata yapılmasa, Kubilay biraz düşünceli hareket etseydi, bunlar kıskıvrak yakalanabilir, Menemen hadisesi de yaşanmazdı'.

Başka bir tanık Mehmet Yontucu ise şunları söylemektedir;

'Kubilay koştu, asilerin ikisini, sanki yerden sığırcık toplar gibi kollarından yakaladı'.

Bazı devrim muhalifleri ve amatör tarihçiler, grup psikolojisinden habersiz olarak gösterilmek istenen Kubilay'ın ihtiyatsızlığını, hatta mangasını uzakta bırakışını hayatına mal olacak bir yanılgı olarak takdim ederler. Amerika'nın ilk Türkiye Büyükelçisi 27 Ocak 1931 tarihli raporunda şunları söylemektedir;

'İhtiyatsızca ve akılcı sayılmayacak biçimde hareket ettiği hususunda görüş birliği var…'

Boğuşma sırasında ayağı kayarak yere düşmüş, Derviş Mehmet'te işin çığırından çıktığını anlamıştır. Kalabalık arasından (veya Derviş Mehmet tarafından) açılan ateşle Kubilay'ın göğsüne bir kurşun saplanır. Yere yıkılmıştır. Yanında getirip meydanda kenara bıraktığı manga olaya sessiz kalır. Manga çavuşu, silah sesi üzerine müdahale edip komutanına yardıma gelmesi gerekirken, panik içinde oradan uzaklaşır. Emir- komuta ilişkisinin bu zaafiyeti, Kolordu Komutanı Mustafa Muğlalı'nın da canını sıkmış görünmektedir. Erkan-ı Harbiye Riyasetine gönderdiği yazıda öfkesini şöyle dışa vurur ;

'Öncelikle Kubilay katledilirken on adım ötede bulunan müfreze başındaki çavuşlar, kansızlık ve cebanet göstererek hareketsiz kalmış, sonra alçakçasına firar etmişlerdir. İkinci Jandarma Kumandanı Alay Kumandanına olay hakkında önceden doğru ve ayrıntılı bilgi vermediği için hadisenin bu hale gelmesine sebep olmuş; bir silah arkadaşı koyun gibi boğazlanırken dört jandarmasıyla kadın gibi hükümet binasına saklanmıştır. Menemen Kaymakamı ise Hükümet konağı asker tarafından işgal edilene kadar seyirci kalmıştır…'

Aldığı kurşun yarasıyla halsiz düşen Kubilay, yerden doğrulup canını kurtarmak için, otuz metre ötedeki Gazez (Müftü) Camiine sığınmak ister. Arkadan gelen ikinci kurşun isabet etmemiş olsa da ilk yarası ölümcüldür. Derviş Mehmet'in sancağını alıp meydana diktiği caminin merdiven basamağına ulaşabilmiştir. Derviş Mehmet, Kubilay'ın başına gelir, Alioğlu Hasan, torbasından çıkarıp bir bağ bıçağı vermiştir. Bu esnada arkadaşı Şamdan Mehmet'te Kubilay'ı seyretmektedir. Yerde kıvranan Kubilay'ın başını kesmeye koyulur. Derviş Mehmet ve müritleri ne kadar esrar çekmiş olsalar da bilinçleri yerindedir. Kimin başını kestiklerini çok iyi bilmektedirler. Esrar onlara sadece cesaret vermiştir. Derviş Mehmet elinde tuttuğu kesik başı üzerine kan bulaşmasın diye bir iki defa oradaki silindir şeklindeki şimşir taşa vurur. Menemen meydanında sergilenen bu vahşet, bazı anılarda, 'Mehdi Kubilay'ın kanını içti' diye geçer. Vücuttan ayırdığı kesik başın etrafında bir iki kere dolaşan Derviş Mehmet, eline aldığı kafayla meydana gelir. Gücü ve maharetini kalabalığa göstermesi gerekmektedir. Kesik başı meydandaki yeşil sancağın ucuna takınca kalabalıktan alkış yükselir. Ne var ki meydana iğreti dikilmiş sancak, kesik başla birlikte yere devrilir. Derviş Mehmet, bayrağı elektrik direğine bağlamak için sicim arayacak, Yanyalı Yusuf oğlu Arnavut Kamil, 70-80 metre ötedeki dükkandan getirilip Derviş Mehmet'e verecektir. Kalabalık içinde bulunan Arnavut Kamil mahkemedeki ifadesinde, yaşanan anı; 'Mehdi Mehmet silahı göğsüme dayadı, zorla verdim' diye anlatır. Camiden alınan yeşil sancak oradaki elektrik direğine bağlanır (Devam Edecek).