Ülkemizde son yıllarda yaşanan bayramların içeriği ve biçimi iyice bozulmaya başladı.
Bu bozulmanın ürkütücü bir boyutunu 'Cumhuriyet sürecimizin altın günleri olan ulusal bayramlarımızın içinin ve kutlama biçiminin boşaltılması' oluşturuyor.
Ama daha da önemlisi, 'bayram' sözcüğünün özünü oluşturan 'sevinç, neşe, kutlama, barış, kardeşlik' gibi güzelliklerin yerini; 'kasvetli ve göstermelik ibadetler, farklılıkların düşmanlığa dönüştürülmesi…' gibi karanlık tutumlar alır oldu.
Son yıllarda dinsel bayram günlerinin iktidar tarafından sanki topluma rüşvet verir gibi 'uzun
Seyran (gezme, tatil) günlerine dönüştürülmesi' ise konunun başka bir düşündürücü boyutu…
Geçtiğimiz on günde yaşadığımız bayram ve seyran günlerinden bazı kesitleri sizlerle paylaşmaya
çalışacağım.
*****
911 LİRALIK BAYRAM HEDİYESİ(!)…
Eşimin 15 Ağustos günü yapılan periyodik üç aylık sağlık kontrolünde sonuçlar olumlu çıkınca, kendimize hemen 22 Ağustos'tan bayram sonuna kadar sürecek bir 'moral tatili' planladık.
Ancak 21 Ağustos günü postacı kapımıza sürpriz bir tebliğ getirdi. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığından gelen bu tebliğde özetle:
· 'OHAL Yasasının 25/b-1 maddesine göre, 16.06.2017 tarihinde 'Valinin aldığı tedbirlere aykırı hareket etmek' suçu işlediğiniz…'
· 'İlgili yasa maddeleri uyarınca adli para cezası ve soruşturma gideri olarak toplam 911,00 TL'yi on gün içinde ödemezseniz, hakkınızda kamu davası açılacağı…' bildiriliyordu.
Eskişehir Valiliğinin verdiği bilgiye göre ise listede isimleri yer alan 56 kişinin suçları:
'16.06.2017 günü, Adalar Migros AVM önünde, Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAAKCA'nın açlık grevinin 100. Gününde 100 balon uçurmak eylemine katılmak…' olarak belirtiliyor.
Katıldığımız bu masum demokratik etkinliğin 'suç sayılıp sayılmayacağı(!)' tartışmasını çok anlamsız buluyorum.
Ancak insanların 'Ya 911,00 TL para cezasını vereceksin, ya da açılacak kamu davasında 1-6 ay hapis cezasını göze alacaksın…' gibi bir ikilemle karşı karşıya bırakılmaları çok düşündürücüdür…
Benim özel konumum 'bir gün bile hapis cezasını göze alabilecek durumda olmadığından…', para cezasının yatırılması için bir avukata vekalet bırakarak, tatilimize gittik.
Ülkemizde son bir yıldan beri OHAL bahanesiyle 'hukuk, demokrasi ve insan hakları öylesine zedeleniyor ki…'
O halde, 'Bu ülkede hak, hukuk, adalet isteyen tüm kişi ve kuruluşların birlik ve dayanışmalarını daha ve daha güçlendirmeleri gerekiyor…'
Eskişehir'de yaşanan bu son olayda mağdur edilen 56 kişiye sahip çıkan ve destek veren 'EĞİTİM SEN' ve 'EĞİT- DER' Şubelerini kutluyor, teşekkür ediyorum.
*****
DİDİM – FETHİYE HATTINDA DOSTLARLA…
Son yedi yıl içinde sevgili eşimle birlikte DİDİM'de yaptığımız dinlencelerin bizim yaşamımızda çok derin izleri var…
Geçtiğimiz 15 Ağustos günü sağlık uzmanlarımızdan olumlu haberler alınca, hem geçmişteki o derin izlerin anılarını tazelemek hem de moral yükseltmek için kendimizi yine Didim'e attık…
Tertemiz havasıyla, dupduru deniziyle, altın kumuyla ve de en önemlisi 'çağdaş yaşam tarzıyla' Didim bize yine dopdolu enerji ve umut yükledi…
Bu arada, eşimin Hasanoğlan Öğretmen Okulu'ndan arkadaşları ve köylülerimiz olan Gülsüm AKBEL ÖZCAN ve Fatma- Bünyamin ÖZGİRAY çifti ile buluşarak anılarımızı ve umutlarımızı paylaşmak, gönlümüzdeki Didim'i daha da güzelleştirdi.
Gönül rotamız bizi Didim'den sonra Fethiye'ye yöneltti.
Fethiye'de yazlıkları olan Eskişehirli bir grup kadim dostumuzun, yıllardan beri yüreğimize göndermekte oldukları içten çağrılardı bizi Fethiye'ye yönelten…
28 Yıl önce on gün tatil yaptığımız Fethiye'yi çok değişmiş bulduk.
Tüm sahil kentlerinde olduğu gibi burada da 'bina, trafik ve insan yoğunluğuna karşı doğanın kendini korumaya çalışması…' yürek sızlatıyor.
Ama Fethiye'deki dostlarımız Sultan- Necip ERÇINAR, Fatma- Bekir SARI ve Zehra- İrfan AY çiftlerinin bize gösterdikleri içten ve sıcak ilginin yoğunluğu da bizim burun direklerimizi sızlattı…
Dostlarımızla birlikte üç gün boyunca önce Saklıkent Kanyonu, Gizlikent Şelalesi, Tlos Antik Kenti, Yaka Parkı hattını gezdik ve güzel bir piknik yaptık.
Sonra da Göcek, İnlice, Katrancı, Günlüklü, Çalış koylarında panoramik bir gezinti yaparak; bir akşam vakti Seyir Tepesi'nden Fethiye ile vedalaştık.
*****
ALİ BOZKURT'U YÜREĞİMİZE SAKLADIK
3 Eylül 1971'de kurulan TÖB- DER'in ikinci Genel Başkanı, Nisan 1986'da 'abece Dergisi'ni çıkarmaya başlayan 7 kişilik şirketin Yönetim Kurulu Başkanı, 1988 yılında abece Dergisi bünyesinden doğan EĞİT- DER' in Kurucu Genel Başkanı olan Ali BOZKURT'u 29 Ağustos 2017 günü yitirdik.
Sevgili Ali BOZKURT abimiz, 31 Ağustos 2017 günü Antalya'da yapılan katılımlı ve kaliteli bir törenden sonra sonsuzluğa uğurlandı.
Kendisini ilk kez 1972 yılında Ankara'da yapılan ve benim Mihalıççık Şubesi delegesi olarak katıldığım TÖB- DER Genel Kurulunda tanımıştım.
Doğru sözlü, babacan tavırlı, azimli ve kararlı kişiliğiyle beni derinden etkilemiş ve o genel kurulda kendisini koşulsuz olarak desteklemiştim.
Ali BOZKURT ile yaşam çizgimiz, abece Dergisi ve EĞİT- DER süreçlerinde tekrar çakıştı. Hem de
öyle bir çakıştı ki kendisiyle adeta 'abi- kardeş', ailecek akraba gibi olduk.
Ali BOZKURT, 1992'de Antalya'ya yerleşerek yaşamını orada sürdürdü. Ve gönüllerde hep 'öğretmen örgütlerinin onursal genel başkanı' olarak yaşadı.
Sevgili Ali BOZKURT abimin ışıklar içinde yatmasını diliyorum.
Eşi Mücevher ablamıza, oğulları Oğuz ve Cengiz'e, gelinlerine, torunlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…